4.1

2.4K 81 12
                                    

Makyajımın bozulacağını umursamadan gözlerimi ovuşturdum. Evet, evet gördüğüm gerçekti. Biri karnıma yumruk atmış gibi hissediyordum, nefesim kesilmişti. Aynı hatanın tekrar yaşanması, omuzlarıma bir yük gibi çöktü.

Ama hatadan kastettiğim Justin'in hiç tanımadığım bir kızla el ele olması değildi, benim hala birilerine güvenebiliyor olmamdı. Gördüklerimden sonra kızdığım tek kişi yine bendim.

İnsanlar bencildi, kimse ikinci şansı hak etmiyordu.

Onun karşısına geçip ağlayarak hesap sorumayacaktım. Bunları yaptığıma değmezdi.

Öfkem daha fazla gözümü karartmadan buradan gitmek herkes için en iyisiydi. Bu rezilliği daha fazla izleyemezdim. O kızla gülerek sohbet ederken ben buna seyirci kalamazdım.

Eve gidip her şeyi toplayıp buradan uzaklaşmak tek çözümdü. Kimseyi yanımda istemiyordum. Kimsenin hatalarının bedelini ödemek istemiyordum. Onu istemiyordum.

Olduğum yerde hala duruyordum. Sinirli bir şekilde ve hızlı adımlarla bizimkilerin yanına gittim. Her an kararımdan vazgeçip onun yanına gitmekten korkuyordum.

"Dean arabanın anahtarını ver!" dedim aceleyle. Göz yaşlarım her an yüzümden süzülmeyi bekliyorlardı.

"Dur, sakin ol. Ben seni bırakırım, sen daha fazla içtin." diyerek omzuma dokundu. Belli etmek istemesem de sinirimden omzumu geriye çekip bir adım geriledim.

"Uzatma da ver şu anahtarı!" diyerek anahtarı vermesini işaret ettim. Gerçekten sabrım kalmamıştı.

"Neye sinirlendin bu kadar?" diye araya girdi Kristen. Gerçekten bir kişinin daha bu olaya dahil olmasına katlanamazdım.

"Sinirliyim ve sinirimi sizden çıkarmamı istemiyorsanız soru sormayın!" diye sesimi yükselttim. Gece kulübündeki müzikten dolayı sesimdeki kesinliği duyabildiklerinden emin değildim.

"Peki, al." dedi ve arabanın anahtarını uzattı Dean.

"Eve gidince, ara." dedi Alice. Derin bir nefes alarak kendimi sakinleştirmeye çalıştım.

"Unuturum ben, zaten merak edecek bir şey yok!" dedim ve gözlerimi Justin'in olduğu yöne çevirmemeye zorlayarak hızla bardan çıktım ve arabama ilerledim.

Arabayı çalıştırdım ve son hızla gitmeye başladım. Gözlerim dolmuştu, önümü iyi göremiyordum. Bütün düşünceler birbirini kovalarken göz yaşlarıma daha fazla hâkim olamadım. Onun yüzünden bu halde olmak beni daha da fazla sinirlendiriyordu.

Gözlerimi ovuşturdum ve yola odaklanmaya çalıştım.

"Ama işte aptallık bende, kimseye güvenilmeyeceğini hala öğrenememişim ama bu iyi bir ders oldu bana." diye söylenirken telefonun sesiyle sustum. Çantamdan zar zor telefonumu bulup çıkardım. Ekrandaki yazıyı okuyamıyordum. Gözlerimi irileştirdim ve okumaya çalıştım.

"Justin arıyor..."

Telefonu açmam ve onun hiçbir şeyi fark etmemesi gerekti. Ona bu zevki yaşatmak istemiyordum. Her şeyin yolunda olduğuna inanmalıydı. Sesimin titremesinden korkuyordum. Önce derin bir nefes aldım ve telefonu açtım.

"Alo?"

"Melissa, sen evde misin?" Ne cevap verecektim?

"Evde değilim ama arkadaşlarla bir kafede buluşmuştuk şimdi eve dönüyorum." diyerek kısmen yalan söyledim. Bu kadar doğruluğu bile hak etmiyordu.

"Araba kullanıyorsan kapatayım hemen. Geç geleceğimi söylemek için aramıştım." Tabi ki o kızla daha fazla vakit geçirmek isteyecekti. Günlerdir sürekli onun yanında mıydı?

Revenge Of The Fire  ||  Justin Bieber "DÜZENLENİYOR"Where stories live. Discover now