2.5

3.7K 111 8
                                    

"Beni seviyorsun ve gidiyorsun. Tanrım! Nasıl böyle kafa karıştırıcı olmayı başarıyorsun Justin? Seni tanıdığımdan beri böyleydin. Ben yeterince tükendim." diye ağlayarak sayıklıyordum arkasından. Ama dönüp bakmadı bile. Yine Amy'nin yanına gidiyordu. Benim için yaptığı bu muydu, bırakıp gitmek miydi?

'Seni sevmediğimi düşünme.' Ne demek oluyordu? Beni sevseydi eğer böyle bir acıyla baş başa bırakır mıydı? Dediklerinin tek bir kelimesi bile mantıklı gelmiyordu. Amacını anlayamıyordum. Sadece beni tekrar umutlandırmaya çalışıyorsa bir daha bu tuzağa düşmeyecektim. Kalbimin onun elinde oyuncak olmasından bıkmıştım.

Uzunca bir süre sahilde oturduktan sonra soğuktan vücudum uyuşmuştu. Etrafta sessizlik hakimken sersem bir şekilde ayağa kalktım. Üzerimdeki kumu temizleyip yanımda duran ayakkabılarımı elime aldım. Bütün gece düşündükten sonra şimdi zihnim bomboştu.

Otelin önüne geldiğimde ayakkabılarımı giydim. Başım önümde bir şekilde lobiye girdiğimde Justin ve Amy'i gördüm. Amy, Justin'e bağırıyordu. Nefretim beni ele geçirdiğinde üstüne atlamamak için kendimi zor tutuyordum. Ancak beni yere sereceği kesindi çünkü hala tamamen ayılmamıştım. Gözlerim odağını şaşırıyordu.

"Bir daha o kızla konuşmayacaksın!" Kesinlikle hala aynı kişiydi. İçinde hiç ölmeyecek bir sürtükle yaşıyordu. Justin'le konuşurken beni görmüş olmalıydı ve bunu kaldıramıyordu. Dolaylı yoldan da olsa onu sinir etmek hoşuma gitmişti ama acısını Justin'den çıkarması ondan daha çok nefret etmeme sebep oluyordu.

Justin'in vücudunun kasıldığını gördüm, yumruğunu sıktı ve cevap vermeden asansöre doğru ilerlemeye başladı. Oysaki ben Amy'ye "Bunu bir daha yapmayacağım." demesini falan bekliyordum. Aralarındaki ilişkiyi tanımlayamıyordum. Amy, Dean'la beraber oluğunda bile böyleydi. Gerçekten aşıklar mıydı, yoksa Amy'nin her zamanki gibi bir çıkarı mı vardı?

***

Zar zor yataktan kalktım. Başım dönüyor ve gözüm kararıyordu. Yatağa oturdum ve bir süre bekledim. Normale dönmesem de daha iyi olduğumu anlayınca ayağa kalktım ve valizden kıyafet seçip giyindim. Bugün her şeyi geride bırakıp tatilimi yapmaya odaklanacaktım.

Sonra aynanın karşısına geçtim. Ağlamaktan şişmiş gözleri umursamayıp, rimel sürdüm ve çantamı alıp, odadan çıktım.

Otelin lokantasına vardığımda Roude'u gördüm. Artık onunla da konuşmak istemiyordum. Kafalarımız pek uyuşmuyordu. İlk tanıştığımızda birine içimdekileri dökmenin iyi olacağını düşünmüştüm ama bu sadece bana gerçekleri hatırlatmıştı. Şimdi ona anlatacak hiçbir şeyim yoktu.

Yanından fark ettirmeden geçip açık büfeye doğru ilerledim. Tabağıma istediğim şeyleri alıp kendime yer belirledim. Bu sefer hiçbir şey keyfimi kaçıramayacaktı.

Elimdeki portakal suyunu ve tabağı yavaşça masaya bırakıp sandalyeme yerleştim. Üstümdeki elbiseyle burada üşümüştüm çünkü hava sıcak olduğundan klimaları fazla çalıştırıyorlardı. Umarım hasta olmazdım. Tatil adına yeterince kötü anı edinmişken bir de bunun eklenmesini istemezdim. Masaya geçmemle Amy sürtüğünü görmem bir oldu.

Bana "Onu kaçırdın kızım, Justin artık benim." dercesine bakıyordu. Ona aldırmadım ve başımı öne eğdim. Bu konu benim için dün gece kapanmıştı. Kalbim daha fazla kırılmayacaktı. Ruhum yeterince hırpalanmışken daha fazlasına gerek yoktu.

Justin zaten hiçbir zaman benim olmamıştı. Birkaç kere onu öpmüştüm ama bunların hepsi sahteydi. Benden nefret ederken bile böyle güzel öpmesi canımı yakmıştı. Keşke onların hiçbiri yaşanmasaydı.

Revenge Of The Fire  ||  Justin Bieber "DÜZENLENİYOR"Where stories live. Discover now