Onsuzluk

21.3K 1.7K 795
                                    

" Kapı da açık kalsın, bakmayacağını biliyorum " diyerek gülümsedi. Şu an istemsizce benden artı puan topluyordu. Yalnız kalamayacağımı bilmek beni sevindirmeye yetmişti.

Peşine takılıp banyoya doğru yönelirken kapının pervazına yaslandım ve beklemeye başladım. Üstünü çıkardığını kıyafetlerin sesinden anlasamda şuan odak noktam bu değildi. Katilin ikimizden birini öldürüp diğeriyle oynadığını düşünmek dahi istemiyordum. Hangisinin daha kötü olduğunu düşündüm. İlk başta ölen olup acıyla can vermek mi yoksa sevdiğinin ölümünü görüp onun peşinden can vermek mi ? Sanırım en acısı hangisiyse onu kendim için tercih edip Jungkook'un daha az canının yanmasını isterdim.

Suyun kesilme sesiyle Jungkook'un işini hallettiğini anladım. Yanıma geldiğini hissettiğimde hafifçe ona doğru döndüm, ıslak saçlarından damlayan su tanecikleri göğsüne doğru yol alıp beline sardığı havluyla buluşunca kayboluyordu. Su damlalarının vücudundan aşağı kayışı o kadar ahenkliydi ki en güzel danstan bile daha çekici gözüküyordu. Gülme sesi kulağıma geldiğinde az önce onu baştan aşağıya doğru incelediğimi fark edip arkamı dönerek yürümeye başladım. Nasıl bu kadar aptal olabiliyordum gerçekten? Resmen durmuş çocuğun çıplak vücudundan akan su damlalarını incelemiştim. Ellerimle yüzümü kapattığımda üstümdeki tişörtün varlığını hatırlayıp önden yürüme fikrinin yanlışlığına kapıldım ve adım atmayı kestim.

"Sen önden yürü." diyerek benim önüme geçmesini sağladığımda ikilemeden dediğimi yapmıştı. Bu sefer de ben onun havluya sarılı yarı çıplak bedenini görüyordum. Bu ne biçim döngüydü Tanrı aşkına ? Bakışlarımı yere indirip yürümeye başladığımda ara ara hapşırıyordum. Çok uzun bir süre ormanda yağmurun altında kaldığım için olmuştu sanırım. Kapıda bekleme serüvenim bittiğinde Jungkook yanıma gelerek kendi saçını kuruttuğu havluyla saçımı kurutmaya başladı. Saçlarımı daha rahat kurutmak için kafamı bir sağa bir sola çeviriyordu. Saçlarımı iyice birbirine karıştırdığında durması için havluyu elime aldım.

" Neden üstüne bir şey giymedin? Başka tişörtün yok mu ? " dediğimde çıplak olan üst kısmına kısa bir göz attı. O da utanmıştı sanırım.

" Benimkini sen giyiyorsun ve yanımda başka yedek yok " dediğinde boyum göğüs hizasına geldiği için bakışlarımı tekrar yere çevirdim. Sonuçta hepsi benim hatam sayılırdı, aptal gibi ormana kaçmış olmasam ne katilin varlığından emin olmuş olurdum ne de o mezarı görmüş. Benden uzaklaşarak saçlarına elini daldırdı ve bir iki kez karıştırarak

" Yemek yemek ister misin ? " dediğinde kafamı sabahtan beri aç olduğum için anında aşağı yukarı sallamıştım. Dün o kadar çok yemek yapılmıştı ki mutlaka dolapta bir şeyler bulabilirdik. Jungkook'un iki adım arkasında yürümeye başladım, sürekli arkasına dönerek beni kontrol ediyordu. Onu cidden korkutmuştum ama elimden bir şey de gelmiyordu. Mutfağa geldiğimizde sessizliği tercih etmiştim. Bu gezi benim için iğrenç denebilecek kadar kötü geçiyordu.

Yemeklerimizi yerken neredeyse nefes almadan yiyordum ama sabah Jungkook'un söylediği şeyler ondan önceki gece diğer kızların söylediği şeyler tüm iştahımı kaçırmıştı. Bu düşüncelerimin üstüne ormanda gördüğüm kemikleşmiş el gözümün önüne gelince midemin bulandığını hissettim. Yemeği kesip öğürmeye başladığımda koşarak banyoya gittim ve klozete eğilerek kusmaya başladım. O görüntü hayatımda gördüğüm en kötü şeydi sanırım benim için travma niteliğinde bir olay olmuştu bu.

Az önce yediğim her şeyi hemen hemen çıkarmıştım. Jungkook'un önüme gelen saçlarımı tuttuğunu hissediyordum, onun önünde kusmak şu an bana kötü hissettiriyordu ama kendime engel olamamıştım. Yaşadığım şeylerin hepsi birden bugün bana çok ağır gelmişti. İşim bittiğinde klozetin kenarına koymuş olduğum ellerim titriyordu. Saçlarıma eğilip dudaklarını bastıran Jungkook'un bana dokunmasıyla anında kafamı çektim, bana dokunmasını sabah dediği şeylerden sonra istemiyordum.

Senin Peşinden | JJK ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin