SIR | Bölüm 6

Zacznij od początku
                                    

''Bir bilsem Çilli, sana cevap vereceğim. Ama ben de bilmiyorum ne yaptığımı, neden yaptığımı...''

Öpmeden geri çekildi ancak fazla uzaklaşmadı oradan. Kafasını hafifçe yukarı kaldırarak kulağıma doğru yanaştı. Çıkmaya başlayan sakallarının yanağımda bıraktığı o garip his, içimi ürpertiyordu. Bir süre boyunca yalnızca nefes alıp verdi hiçbir şey yapmadan. Gözlerimi yumup sol elimi kaldırdım ve Mavi Göz'ün göğsüne doğru götürdüm. Bunu yaparken aklımdan ne geçiyordu, bilmiyordum. Ancak hissetmek istedim. Kalp ritmi tıpkı benimkine benziyordu. Hırçın bir kaplanın kafesinden çıkmak için harcadığı çaba kadar yoruyordu bedenimi bu şey. Sessizliğe karışan nefes alışverişlerimiz bir süre sonra birbirine tutundu. Oluşan senkronda bir baletin dans edebileceğini hayal ettim. Kendimi delicesine kaptırdığım o kısacık an, Yiğit'in aniden benden uzaklaşmasıyla son bulunca yutkundum. Gözlerimi bir süre açamadım fakat hala yanımda olduğunu bilmek güç veriyordu. En azından bırakıp gitmemişti beni. Korkularımın o geldikten sonra daha da arttığı garip bir geceydi bu. Tarifini yalnızca içinizde bulabileceğiniz, acı veren bir duygu.

Gitmesini istemiyordum.

''Uyumak istiyorum.'' dedim saçlarımla Mavi Göz'ün az önce evi gibi hissettirdiği boynumu kapatırken. Tümünü içinde tutmak istiyormuş gibi derin bir nefes aldı. ''Uyuyalım.'' diye fısıldadı ardından. ''Bu gece...'' diyerek kalbimi yerinden çıkarmaya yetecek bir cümleye giriş yaparken, usulca yatırdı beni koltuğa. Ardından yanıma uzandı ve elini boynumun altından geçirdi. ''...ilk ve son kez Çilli. İlk ve son kez birlikte uyuyalım.''

#

O gece Mine'yi tatlı uykusundan uyandırmak için yanı başında bekleyen tatlı bir misafiri vardı. Rüyasında her zamanki gibi okuldan atılma nedenini, yani yaptığı büyünün kendi üzerindeki etkilerini görürken biri ''Mine...'' diye seslendi. Fısıltıdan farksız çıkan bu ses, Mine'yi uyandırmak için yeterli değildi. Ancak tatlı misafirin onu uyandırmadan gitmeye niyeti yoktu.
Mine önce kolunda, daha sonra boğazında bir el hissederek açtı gözlerini. ''Anne?'' diyerek doğrulur doğrulmaz etrafa bakmaya başladı.

Ancak odada kimse yoktu.

Derin bir nefes alarak yeniden uzanacağı sırada kitaplığından düşen kalın bir romanın parkede bıraktığı gürültüyle irkildi ve bakışları romanın düştüğü rafı buldu bu kez. Ayaklandı ve düşen romanı yerinden alarak boşluğa yerleştirdi. Pencereyi kontrol etti, açık değildi. Roman rüzgardan düşmüş olamayacağına göre, nasıl hareket etmişti? Çatık kaşlarıyla odasında dolanmaya devam ederken olanlara anlam vermeye çalışıyordu. Odada kendisinden başka kimse yoktu.

En azından o öyle sanıyordu.

Yatağa dönmek üzere bir iki adım attığında, az önce yerleştirdiği roman yeniden parkeyle buluştu ve Mine bu defa attığı çığlığa engel olamadı. Raftaki kitaplar tek tek düşmeye başlayınca geriye doğru sendeledi. Yine rahatsız edildiğini düşünüyordu ancak bu defa olay sandığı gibi değildi. Sırtı duvarla buluştuğunda boğazına sarılan görünmez elin sahibi ''Sakın ses çıkarma.'' diye fısıldadı Mine'nin kulağına.

''Kimsin sen?''

Korku ve merak karışımı bir duygunun sentezlendiği o anlarda sorulabilecek en mantıklı soruydu Mine'ninki. Ancak görünmez elin sahibi kendini kolay kolay ifşa edeceğe benzemiyordu.

''Hepiniz...'' dedi Mine'nin boğazındaki elini gevşetirken. ''Hepiniz beni dönüştürdüğünüz bu şeyin bedelini ödeyeceksiniz! Sen de... Arkadaşların da... Bekleyin...''

SIR (TAMAMLANDI)Opowieści tętniące życiem. Odkryj je teraz