#63 - Beklenmedik Teklif

Start from the beginning
                                    

"Şu söylediklerinle üzdün ama," diyerek dudaklarını büzdü. "Haklı olduğunu bilmek beni çok üzüyor. Hele ki hukuk birinci sınıfta olduğum düşünülürse..."

Uzanıp masanın üzerindeki elini tuttum ve başparmağımla avuç içini okşadım.

"Böyle söyleme. Bu milletin senin gibi her konuda adil olabilecek hukukçulara ihtiyacı var, yoksa nasıl düzeliriz ama değil mi?"

Burukça gülümsedi. "Bu senin pek işine gelmez bence."

İmalı sözleri beni sesli bir şekilde güldürdü. "Sen o itin avukatı olmadığın sürece benim için sorun yok."

Cevabım onu kıkırdattığı sıra elindeki koca tepsiyle garson beliriverdi başımızda. Biz de mecburen sessizleştik ve ellerimizi kendimize çekip onun masayı donatmasını izledik. Masaya konan her bir tabakla birlikte ne kadar acıktığımı daha iyi anlıyordum. Zira Derya'yla Derin dedikodu yaparak sabahlayıp geç yattıkları için ben evden çıkarken hala uyuyorlardı, yani kahvaltı hazırlamamışlardı. Ben ki kahvaltıya bile kahvaltı yapıp gidebilen bir adamdım -dışarıya kahvaltıya gidileceği zaman saat genelde geç seçiliyordu ve ben evde kahvaltı yapsam bile o zamana kadar on kere daha acıkmış oluyordum zaten- ancak saat öğlene gelmesine rağmen hiçbir şey yememiştim. Karın gurultum on metre ileriden duyulabilecek güçteydi.

Garson son olarak büyükçe bir termosu masamıza bıraktıktan sonra "Afiyet olsun," diyerek yanımızdan ayrıldı. Ben hiç vakit kaybetmeden tabağımı doldurmaya başlarken Beril, bu halime gülerek başını salladı ve termosla masadaki boş bardaklara çay doldurdu. Uzattığı dolu çay bardağını ona öpücük atarak aldıktan sonra tabağımı tepeleme doldurmaya devam ettim.

"Akşamki buluşmayı Derya mı organize etti?"

Beril'in tabağına az bir şey koyup onları yavaşça yemeye başlamasını çatık kaşlarla izledikten sonra "Aynen," diye cevap verdim ve uzanıp tabağına bir şeyler daha ekledim. Ellerimi tutarak beni durdurmaya çalışsa da başaramamıştı.

"Ben tüm bunları nasıl yiyeyim Mert ya?"

"Her gün biraz daha inceliyorsun Beril, kuş kadar kaldın. Muhtemelen yemeye yemeye mideni küçülttün ama böyle olmaz, büzüşüp yok olacaksın diye korkuyorum."

Sözlerime gülerek "Yok artık," dedi. "O kadar da değil, abartma."

İşaret parmağımı yüzüne doğru sallarken "Hiç de abartmıyorum, bu tabak bitecek ona göre," diyerek kaşlarımı kaldırdım. "İtiraz kabul etmiyorum ve eğer bu tabağı bitirirsen sana harika bir ödül vereceğim," dedikten sonra kızartmayla tereyağlı yumurtayı işaret ettim. "Tabii bunlardan da yiyeceksin."

Gözlerini kırpıştırarak bir bana bir de masadakilere baktıktan sonra başka çaresi olmadığını kabullenerek iç çekti. "Ödülüm ne olacak peki?"

Kocaman sırıttım.

"Tabii ki ben."

Tek kaşını kaldırıp bana karizmatik bir bakış attı. "Sen zaten benim değil misin?"

Tavrından bir hayli etkilenerek dudağımı kıvırdım. "Öyle miyim?"

Çatalını tabağındaki peynire batırıp ağzına götürmeden hemen evvel umursamaz bir tavırla omuz silkti.

"Ben öyle biliyordum."

Şu an o kadar karşı konulamaz görünüyordu ki, arkasına bakmadan kaçacağını bilmesem yerimden fırladığım gibi dudaklarına yapışırdım.

"Senin ağzını yerim."

Gülmemek için dudaklarını birbirine bastırdıktan sonra masadaki yiyecekleri işaret etti. "Bunlarla idare etsen iyi olur, zira ağzım yenilecek bir şey değil."

KIZIL YILDIZ (B.A.K.) ~ TamamlandıWhere stories live. Discover now