#52 ~ Dans Yarışması

Start from the beginning
                                    

Bahçe kapısından çıkarak kaldırım boyunca yürümeye başladık. Yürüyerek caddeye çıkacak, orada da vaktimiz olduğunca yürüyecek ve canımız isterse yol üstündeki yerlere girip bir şeyler atıştıracaktık. En azından ben böyle istemiştim ve Beril de seve seve kabul etmişti. Koray, birkaç saat önce yarışmanın olacağı salonun konumunu atmıştı ve yürüyerek gidilemeyecek mesafedeydi. Bu yüzden yol üzerinde bulduğumuz bir taksiyle gitmeye karar vermiştik.

"Demek kar gelecek, ha?" diyerek dudaklarımı büzdüm. Burayı sevme nedenlerimden biri de buydu, zira canım İzmir'imde kar görme ihtimalim yok denecek kadar azdı. Burada okuduğum yıllar boyunca o güzel beyazı fazlasıyla yakından tanıma imkânına erişmiş ve bizim çocuklarla sayısız kez kartopu savaşına girmiştik. "Ne güzel, biz de tadını çıkarırız. Seninle karı deneyimleme fırsatımız hiç olmamıştı sonuçta."

"Olur," diyerek dişlerini gösterecek şekilde gülümsediğinde ben de gülümseyerek ona baktım ve montunun önünün açık olduğunu fark ederek duraksadım. Benimle birlikte o da durduğunda ince kaşlarını kaldırıp "Ne oldu?" diye sordu. Onu, önünde yürüdüğümüz evin kenarına çekiştirdikten sonra tuttuğum elini "Bir saniye lütfen," diyerek bıraktım ve montunun iki yanından kavrayarak fermuarını kapadım. Şaşkın bakışlarla bana baktığını fark ettiğimde gülümseyerek montunun yakalarını da düzelttim ve hemen ardından burnuna küçük bir fiske atıp tekrar elini kavradım.

"Yıldızımın üşütmesini istemem sonuçta. Sonra yerinden memnun olmayıp kaymak ister falan, hiç acı çekecek halim yok."

Biraz evvel şaşkın bakan gözleri şimdi büyük bir hayranlıkla izliyordu çehremi.

"Merak etme, ne kadar üşürsem üşüyeyim başka yere kaymak gibi bir düşüncem yok. Hem ben ısınacak çok güzel bir yer biliyorum."

Kaşlarım havalanırken "Öyle mi?" diye sordum cevabından bir hayli hoşnut kalarak. "Neresiymiş orası?"

Dudaklarını birbirine bastırarak cebindeki elini kaldırdı kaşe montumun açıkta bıraktığı göğsümün üzerine yasladı parmaklarını. "Burası."

Dişlerimi birbirine bastırarak derin bir nefes çektim içime. Doğrusunu söylemek gerekirse baya bir etkilemişti beni sözleri. Dudaklarımı kıvırdım ve yavaşça başımı salladım.

"Çok doğru düşünmüşsün ama biraz eksik," diyerek boştaki elimle göğsüme dokundum. "Burası seni sadece soğuktan değil, ben hariç her şeyden korur. Hatta ne var biliyor musun? Benden bile korur. Olur ya günün birinde yanlışlıkla, yani hiç istemeden incitirim seni ve sığınacak bir yer ararsın, işte o zaman bile sığınacağın yer burası olsun. Söz veriyorum, göğsüm benden değilmiş gibi davranırım. Yeter ki gidecek buradan başka bir yer düşünme."

Parmaklarının elime uyguladığı baskı artarken birkaç adım atarak tam önümde durdu ve kahvelerimden ayırdığı harelerini göğsüme dikerek başını salladı. "Düşünmem."

Kokusunu soluyabilecek şekilde derince iç çektikten sonra başımı eğip dudaklarımı alnına bastırdım ve sonra istemeye istemeye geri çekilerek "Hadi bakalım," dedim. "Daha gezilecek çok sokak var."

Başını bir kez daha sallayarak beni onayladıktan sonra yanıma geçti ve yürümeye devam ettik. Elim, dünya üzerindeki en değerli şeyi tutuyormuşçasına kavramıştı elini. Diğer elimi de tekrar cebime atmıştım ve dudaklarım kısık bir ıslık için aralanmıştı. Genelde keyfim fazlasıyla yerinde olduğunda yaptığım bir eylemdi ve son zamanlarda kendimi sürekli ıslık çalarken buluyordum.

Ara sokakları geçerek caddeye çıktığımızda hafta sonu kalabalığı karşıladı bizi. Normalde kalabalıktan hiç haz etmezdim ancak bu sefer durum başkaydı. Herkesin yüzümdeki mutluluğa şahit olmasını istiyordum. Günler sonra yirmi ikinci yaşıma girecektim ve hayatımda ilk kez âşık olduğum kişiyle el ele geziyordum. Kalbim ağzımda atıyordu ve mutluluğum yüzümden fazlasıyla anlaşılıyordu. Bu, kesinlikle şahit olunması gereken bir şeydi.

KIZIL YILDIZ (B.A.K.) ~ TamamlandıWhere stories live. Discover now