İstisna-47

7.5K 386 4
                                    

Berra...

"Öncelikle Yükselen evler projesi hakkındaki sorunları çözmek için gerçekleştirdiğimiz yönetim kurulu toplantısına hoşgeldiniz demek istiyorum. Nihayet tanışabildik. Ben Toprak Altındeğer." Toplantı odasındaki tüm gözler merakla bana çevrilmişti. Herkes nasıl biri olduğumu tartar gibiydi sanki. 

Kendimi tanıttıktan sonra sustum ve tepkilerin gelmesini beklemeye başladım.

"Hoşgeldiniz Toprak hanım. Ben-"

"Herkes dışarı çıksın." Masanın en başında bulunan adam ayağa kalkmış bana kendini tanıtacakken Şükrü olaya el atmıştı. "Duymadığız galiba Mesut bey. Herkes dışarı dedim!" Bana elini uzatan adam tereddütle elini çekti ve bakışlarını bana çevirdi. Samimi bir şekilde güşümsediğimde selam verip odadan çıktı. Ardından da diğerleri. Bu sırada Savaş kapıdan çıkanlara başıyla selam veriyordu.

Nihayet herkes çıktığında odada dört kişiydik.

"Mete sen de çık."

"Hayır, çıkmıyorum."

"Mete!"

"Çıkmıyorum dedim!" Mete Şükrünün itirazına rağmen odada kaldı. Şükrü Meteyi dışarı çıkmaya ikna edemeyeceğini anladığında inadından vazgeçti ve bize döndü. İkimizi de dikkatli bir şekilde inceledikten sonra Savaşa odaklandı. Savaş bu sırada kapının yanından ayrılmış ve benim yanıma gelmişti.

"Bana böyle çocukça oyunlar oynarak zarar veremezsin Savaş!"

"Sana oyun oynadığımızı mı zannediyorsun?"

"Evet oyun oynuyorsunuz! Nasıl bir oyunun içindesin bilmiyorum ama beni böyle kandıramazsın! Zaten kim olduğunu bildiğim birinin kızım olduğunu iddia ederek asla!" Ben bile kim olduğumu bilmezken beni tanıdığını iddia eden adama baktım. Bu adam benim babam mıydı yani? Kendimi bunun bir yanlış anlaşılma olmasını isterken buldum. Evet bu adamın babam olmasını istemiyordum ama gerçekleri değiştiremezdim. "Bu şekilde... Aylanın intikamını almaya falan mı çalışıyorsun?"

"Aylayı öldürdüğünü kabul ediyorsun yani?"

"Hayır." Şükrü elini sert bir şekilde masaya vurdu. "Aylayı ben öldürmedim! Ölümü bir trafik kazasıydı. Ben- Evet onu kullandım. Senin iş stratejini öğrenmek için girdi hayatına, ona bu emri ben verdim ama onu ben öldürmedim Savaş. Artık bana çalışmayacağını söylediğinde sesimi çıkarmadım."

"Buna inanmamı mı bekliyorsun?"

"İnanmalısın, doğruyu söylüyorum. Sesimi çıkarmadım çünkü zaten sizin bir çocuğunuz vardı!" Hemen yanımda Savaş sinirinden kahkaha atmaya başladığında yutkunup gözlerimi odada gezdirmeye başladım. Onu bu halde görmeye dayanamıyordum. Gözlerim Metenin gözleriyle kesiştiğinde dikkatli bir şekilde bana baktığını gördüm.  Doğruyu söyleyip söylemediğimi tartar gibi bakıyordu gözlerime. Doğruyu söylediğimi bilse.. bu şekilde duruyor olur muydu acaba?  Hayatta olmam onu mutlu eder miydi?

Savaş Toprağın gittiği günden hatırladıklarını anlatmıştı bana. Meteyle gittiğimden bahsetmişti. Gerisiyse yoktu. Ben hatırlamıyordum. Hatırlayabilecek son kişiyse karşımdaydı.

"Bunu bana kendi çocuğunu öldürmeye kalkan sen mi söylüyorsun Şükrü?" Savaş kahkahasını sonlandırdığında gözlerimi Meteden ayırdım.

Şükrü cevap vermedi. Bir ara göz ucuyla Meteye baktığını farkettim. Söyleyecekleri vardı da Meteden mi çekiniyordu yoksa?

"Onu ben öldürmedim. O gün Toprak abisiyle beraber pikniğe gitmişti. Dönüşte kayboldu, hava karardığı için de onu bulamadık. Sabah köpekler tarafından parçalanmış bedenini bulduk. Benim kızım öldü ama onu ben öldürmedim." Metenin bakışları babasına kaydığında yüzündeki bocalamayı görür gibi oldum. Babasının söylediklerine inanmak istemiyor gibi bir hali vardı. Ne yani? Şükrü bu zamana kadar Meteyi bu şekilde mi susturmuştu. Ne zaman bu konu açılsa... Toprağın köpekler tarafından parçalandığını mı söylemişti? Mete. Mete bunun için kendini mi suçlamıştı yıllarca? Kendi çocuklarına bunu nasıl yapabilirdi bu adam?

İSTİSNAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin