İstisna-37

7.7K 375 0
                                    


"İrem.. dört yaşında. Annesini iki sene önce kaybettik. Aylanın ölümü... bir trafik kazası gibi gözüküyordu ama kaza değildi." Uzanıp ellerimi yakaladığında ellerimi geri çekemedim. "Bak. Sana anlatacaklarımdan sonra bana kızacaksın, daha önce neden anlatmadığımı sorgulayacaksın ama lütfen beni anlamaya çalış olur mu? Yanlış bir şey yapmak istemedim." Yavaşça başımı salladım.

"Beş sene önce ilk defa bu şirkette çalışmaya başladım. Yurt dışında okumuştum ve dedemin bana verdiği emeğin boşa gitmediğini göstermek için ilk projemde gerçekten kendimi göstermek istedim. Gösterdim de. Yankıyla gece gündüz demeden çalıştım ve proje tamamlandığında altında benim imzam vardı. Sadece yirmi bir yaşındaydım, bu başarımın birilerini rahatsız edeceğini düşünmemiştim. Bu projeden sonra dedem bana daha büyük görevler vermeye başladı. Ben de zevkle bu görevleri yerine getiriyordum, aslında onca yıl aradan sonra abimin bana güvenmesi hoşuma gidiyordu. Şey... yurtdışına biraz olaylı gitmiştim de." Alt dudağını dişlediğinde gülümsedim. Tahmin etmek çok da zor olmasa gerek, her zamanki Savaş işte.

"Neyse. O olaydan kısa bir süre sonra Aylayla tanıştım. Başlarda eğlencesineydi. Ha yanlış anlama, o zamanlar şimdi ki gibi... çok çok kısa süreli ilişkilere pek de sıcak bakan biri değildim. Sadece yoğun iş tempomda o bana iyi geliyordu. Ama dedem ilişkimizi pek onaylamıyordu. Ne kadar uğraşırsam uğraşayım Aylayla tanıştıktan sonra işlerim hep kötüye gitmeye başladı. Birkaç tane kesin gözüyle bakılan ihaleyi bile kaybetmiştim ve dedem de doğal olarak çok kızgındı. Bir gün Ayla hamile olduğunu söyledi. Dedeme söylediğimde evlenmemizi istedi, biz de evlendik. Ama ilginç bir şekilde Aylayla evlendikten sonra işlerim yeniden yoluna girdi. İremin bize şans getirdiğine inanıyordum. Biraz aptalım sanırım."

"Ne oldu?"

"Birgün eve erken gelmem için mesaj attı. Gittim. Odamıza girdiğimde televizyonda hazır bir video vardı. Ne olduğunu anlamadım başta, oynattım videoyu. Videoda aslında her şeyin başlangıçta oyun olduğunu ve aslında beni rakip olarak gören bir iş adamı tarafından tutulduğunu anlatıyordu. İremden sonra her şeyin değiştiğini, artık o adama çalışmaktan vazgeçtiğini ve de ben o videoyu izlerken o adamla arasındaki her şeyi bırakıp bana geldiğini söylüyordu. Videonun sonunda eğer onu affedebileceksem arkamı dönmemi istedi benden. Ben de hiç düşünmeden arkamı döndüm. Ama yoktu... Bekledim ama gelmedi. O akşam... Aylanın ölüm haberi geldi. Trafik kazası dediler ama inanmadım. Araştırdım, Aylanın neredeyse iyi yıldır düzenli aralıklarla konuştuğu numarayı buldum. Numara Şükrünün yanında çalışan adama aitti, sağ koluna."

"Ve sen de bu yüzden intikam almak istedin?" Sesim fısıltıdan farksız olmasına rağmen beni duymuştu.

"Hayır. İntikam almak istediğim doğru ama sadece bu yüzden değil. Eğer tek istediğim intikam almak olsaydı emin ol karşısına çıkar ve kafasına sıkardım. Daha önce denedim çünkü. Evinin önüne kadar gittim onu öldürmek için. Ama Yankı beni durdurdu. Hayal kırıklığına uğradığını söyledi, benim gibi bir kardeşi olmadığını. Bu yüzden yurtdışına gittim zaten. Kendimi durdurabilmek için, abim beni affetsin diye." Sesinin değişiminden ağlamak üzere olduğunu ve kendini zor tuttuğunu anlamıştım. Savaş gibi birini ağlarken görmek istemezdim, onun gibi umursamaz görünen birinin ağladığını görmek benim de duvarlarımı sarsabilirdi. O ağlarsa ben de ağlardım. Elini hafifçe sıktım.

"Onu neden öldürmek istemiştin ki?"

"O adam... babamın da katili Berra. Buna eminim, Yankı her ne kadar öyle olmadığını söylese de onun da bildiğine eminim gerçekleri. O adam babamın katili. Ben yurtdışında o adamı tamamen aklımdan çıkardığımı sanmıştım ama o... kim olduğumu bilmeden yine bana bana bulaştı. Yine yakınımdaki insanlara zarar verdi... Yaptığı yanına kar kalmamalı. Başkasının hayatını yaşarken... bu kadar mutlu olmamalı. Biz küçükken-"

"Babaaa! Beyn acıktım." İremin sesiyle konuşmasına ara veren Savaş ellerimi yavaşça bıraktı ve ayağa kalktı.

"Şeyy... aslında konuşulacak daha çok şey var ama... yemeğe gidelim. Sen de açsındır. Akşam... akşam devam ederiz olur mu?" Ayağa kalkarken aynı zamanda başımı sallıyordum.

İremin olduğu odaya geçtiğimizde çantamı elime aldım ve kucağında kızıyla odadan çıkan Savaşın peşine takıldım.

Ne düşüneceğimi bilmiyordum. Savaşın başından daha önce bir evlilik geçtiğini ve bir de kızı olduğunu öğreneli bir saat bile geçmemişken, aslında Savaşın eşini ve babasını Şükrü Altındeğerin öldürdüğünü öğrenmiştim. Savaşsa hala konuşacak şeylerin olduğundan bahsediyordu. Aklımdaki soru işaretleri için benim de konuşmaya ihtiyacım vardı ama daha önce bu öğrendiklerimi sindirebilmeliydim.

Ve ayrıca... Savaşın bu öğrendiklerimden sonra ona karşı tavırlarımın değişeceğini düşünmesini istemiyordum. Bu yüzden asansöre bindiğimizde bir koluyla kızını kucaklamış Savaşın boş koluna elimi yerleştirdim. Savaşın ne tepki vereceğini görmek için yüzüne baktığımda önce girdiğim koluna baktığını ardından bakışlarını yavaşça yüzüme çevirdiğini gördüm. Hafifçe sırıttığında gülümsedim ve diğer elimi göbeğimin üzerine koydum.

"Ben çok acıktım İrem, sen de acıktın mı?"

"Eveeyyt!"

Devam edecek...





İSTİSNAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin