İstisna-43

7.7K 364 2
                                    

Zeynep...

Kalbim ağzından çıkacakmış gibi atarken girdim kapıdan.

"Yankı bey, bugünkü programınız." Elimdeki dosyayı Yankının masasına bırakıp beni farketmesini  beklemeye başladım.

Elindeki kalemle önündeki dosyanın köşesine birşeyler karaladıktan sonra benim bıraktığım dosyayı önüne çekti ve dosyanın kalın kapağını açtı. Tek sayfalık sayfayı baştan sona dikkatle incelerken ellerimle oynuyordum.

"Akşam üzeri olan görüşmeyi ertele. Erken çıkacağım." Dosyayı kapıtıp yeniden önüme ittirdiğinde sertçe yutkundum.

"B-bi-biliyorum efendim ama-"

"Ama ne?" Nihayet başını masadan bana çevirdiğinde gözlerimi kaçırmamak için kendi içimde büyük bir savaş veriyordum. Beni gördüğünde çatık kaşları yavaşça düzelirken dudakları şaşkınca aralandı.

"Zeynep?" Zorlukla yüzüme bir gülümseme yerleştirdim.

"Savaş abi haber vereceğini söylemişti ama.." Onaylar bir şekilde başını salladı.

"Evet,  yeni asistanımın işe başladığını söyledi ama senin olduğunu söylememişti."

"Şey.. biraz ani oldu aslında. B-belki söylemek aklına gelmemiştir."

"Belki.  Ayakta kaldın, otursana. Biraz iş hakkında konuşalım. Zeynep... ben aslında seni burada gördüğüme çok şaşırdım." Yüzündeki ifadeden ne düşündüğünü anlayamıyordum ama pek de memnun olmadığı ortadaydı.

Ondan hoşlanıyordum. İki şirket arasındaki ortaklıktan çok daha uzun zaman önceden beri hatta. Üniversite üçüncü sınıftayken ilk kez görmüştüm onu ve o an tutuklu kalmıştım işte. Şimdi ilk defa ona bu kadar yakınken elime gelen bu fırsatı kaçırmak istemiyordum. Yanında olmalıydım, hem belki onu bu şekilde unutabilirdim. Kızlar arasında onun hakkında konuşulan şeyleri kendi gözlerimle görürsem duygularıma son verebilirdim. Benimle konuşmak istemesi büyük ihtimal bu işe uygun olmadığımı kalp kırmadan anlatmak içindi. Öyleyse... onunla konuşmam mevzu bahis bile değildi.

"Yok! Yani.. bir sürü dosya birikmiş. Onlarla ilgilenmeliyim Yankı bey. Ben aslında programınızda istediğiniz değişikliği yapamayacağımızı söyleyecektim. Bugün buluşma olmazsa, bir daha görüşmeye gelmeyeceklerini söylediler. Üzgünüm efendim." Yankı düşünceli bir şekilde gözlerini üzerimde gezdirdi ve sakalını sıvazlayarak ayağa kalktı.

"Akşam bir yemeğe davetliyim."

"Biliyorum! Yani şey.. ben de... Yankı bey." Masasının önüne dolaşıp yanıma geldiğinde titrememek için kendimi sıkıyordum.

"Tahmin etmiştim. O zaman... şu düzenlemen gereken dosyalar.. halledebildiğin kadar hallet. Toplantıdan sonra beraber geçeriz yemeğe. Ev şehir dışında olduğu için yetişemeyeceğiz. Biraz geç kalsak sorun olmaz herhalde." Beraber gitmek? Onunla aynı arabanın içinde olmak? Sakin olmalıyım. Yavaşça başımı salladım.

"İzninizle." Arkamı döneceğim sıra bir el nazikçe bileğimi kavradı. Yutkunarak arkamı dönüp gözlerine baktım.

"Bu arada.. bir iş yemeği ya da toplantıda değilsek bana bey ya da efendim demek zorunda değilsin. Yankı ya da abi demen yeterli. Rahat ol." Abi.. Hayır, bu kadar rahat olabileceğimi düşünmüyordum. 

***


Berra...

"Şuna ne dersin?" Cemrenin elinde salladığı askıya baktım.

"Fazla resmi." Cemre iç çekerek askıyı yerine bıraktı.

"Bu yemek bu kadar önemli mi? Her zaman ne giyiyorsan onu giy işte." Bu sabah şirkete geçmemiş, Cemreyle beraber kendimi bir alışveriş merkezine atmıştım.

İSTİSNAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin