İstisna-18

9.5K 432 2
                                    

Güneş ışınları gözüme gözüme vurarken elimi gözlerimin önüne elgel yapıp tek gözümü araladım. Benim başım neden çatlayacak gibi ağrıyordu ki?

Tek elimi başıma dayayarak doğruldum ve yatakta oturur pozisyona geçtim. Örtü üzerimden kayarken hissettiğim boşlukla gözlerim önce bedenimi ardından yere değen parmaklarım altındaki kıyafetlerimi taradı. Ben... neden çıplağım?

Kucağımdaki birazcık örtüyü kendime çekip bedenimi örtmeye çalıştım fakat örtünün diğer ucu bir yere takılmış gibi örtü bana gelmemek için direniyordu.

Korkarak başımı yavaşça arkaya çevirdim ve örtünün kalanına sıkıca sarılmış Savaşı gördüm. Neler oluyordu? Ben... bunu yapmış olamam. Olamam değil mi?

Hızlıca dün gece geceyi hatırlamaya çalıştım fakat tek hazırladığım elimde tuttuğum bir kadeh kırmızı şaraptı. Sadece bir kadeh...

Bir kadehle bu hale gelmiş olamazdım. Dün gece ne kadar içmiştim de dün geceyi hatırlayamayacak duruma gelmiştim? Dün gece... ben ne yapmıştım?

Hızlı hareketlerle yataktan kalkıp yerden kıyafetlerimi aldım ve telaşla odadan çıktım. Sağıma soluma bakıp hangi odada olduğumu kavramaya çalıştım ve aceleci adımlarla dün yolculuk sonrasında uyandığım odaya girdim.

Havlumu kaptığım gibi odadaki banyoya yöneldim.

***

Banyomu yapıp odaya döndüm ve üzerime birkaç parça kıyafet geçirdim. Hala bir gece öncesine dair hiçbirşey hatırlamıyordum. O kadar kafa patlatmama rağmen. Bu alkol nasıl birşeydi?

Yavaş adımlarla odadan çıktım ve merdivenlere yöneldim. Kaçışım yoktu. Eninde sonunda Savaşla yüzleşecektim ve-

"Günaydın." Kulağımın dibindeki nefes korkup öne doğru kaçınmama sebep olurken tutunmasaydım merdivenlerden yuvarlanacağımı biliyordum. "Berra? Neden bu kadar korktun?" Aslında korkmadım. Huylandım.

Başımı sallayarak aşağı inmeye devam ettim ve mutfağa girdiğimde dolabı açıp kendime buz gibi bir bardak su doldurdum. Normalde soğuk su içmezdim ama... yanıyorum arkadaş!

Savaş suyu tamamen içmemi bekledi ve ben dolabın önünden ayrıldığımda dolaba yürüyerek kapattığım dolabı yeniden açtı.

Kahvaltılık şeyleri tezgahın üzerine yerleştirirken onu izliyordum. İzlendiğini farketmeden işini tamamladı ve tezgahın önüne gelip çekmeceden bir bıçak çıkardı.

"Özel olarak istediğin bir şey var mı?" Başımı iki yana salladığımda yeniden önüne döndü ve yıkadığı domatesi doğramaya başladı. Hızlı hızlı yaptığı hamlelerle gözlerimi kırpıştırdım. Ben çoktan kaptırmıştım parmağımı. Vay!

Ben neden dün geceyi hatırlamıyordum ki? Ah be! Hatırlasaydım- Bir dakika! Ne? Hatırlasaydın ne olacaktı Berra hanım?

Başımı iki yana salladım. Kendine gel Berra! Kendine-

"Sorun ne?"

"Ha? Y-yok. Sorun falan yok!" Gözlerini kıstı ve yüzümü incelemeye başladı. Ardından başını iki yana salladı.

"Güzel o zaman, yardım et." Başımı salladım. "Peyniri çıkarabilirsin. Tabaklar şu dolapta."

Tezgahın üzerine çıkardığı peynirin yanına geçtim ve hemen başımın üzerinde kalan dolabı açtım. Dolaptaki tabakları süzüp hangisine peynir çıkarabileceğimi düşündüm ve gözüme kestirdiğim tabağa uzandım.

"Şuna çıkarabilirs-" Savaş da benimle aynı tabağa uzandığında ellerimiz temas etti ve ben elimi sanki ateşe dokunurmuş gibi çektiğimde elimdeki tabak tezgaha düştü.

Savaş sıkıntılı bir nefes alarak bana döndü.

"Berra, neyin var? Nefen benden korkup duruyorsun?" Korkmuyorum ama...

Yüzünü dikkatle incelemeye başladım. Normaldi. Dünle aynıydı; bakışları, konuşması, hareketleri...

Acaba o da mı hatırlamıyordu? Sonuçta sabah o uyanmadan kalkıp gitmiştim ve- Yani o da alkole dayanıksızsa hatırlamaması normaldi. Eğer ki yataktaki lekeyi görmemişse? Yatakta dün gecenin izi olmalıydı değil mi? Sonuçta ben- Evet evet olmalıydı. Ben neden bunu düşünememiştim?

"Savaş? Sen... dün geceyi hatırlıyor musun?" Bir kaç saniye sessiz kaldı. Hatırlamıyordu işte. Hemen yukarı gidip kanlı çarşafı ortadan kaldırmalıydım ve-

"Tabi ki hatırlıyorum." Hönk!


Devam edecek...






İSTİSNAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin