İstisna-20

9.9K 447 3
                                    

Kahvaltımızı yaptıktan kısa süre sonra babamlar yani babam, amcam, Savaşın dedesi, Yankı, Zeynep ve de Murat gelmiş; ikindine doğru bir mangal yakmıştık.

Zeynep ve Murat yemekten sonra at binmeye gitmişlerdi. Yankı bana da teklif etmişti ama ben nazikçe hayır demiştim. Bir daha aynı stresi çekemezdim.

Tabi ki Yankı ya daha önce atla yaşadığım korkunç olayı (bence) anlatmamıştım, çünkü Savaş babamlara henüz yarım saat önce çiftliğe geldiğimizi söylemişti. Ve de beni büyük bir sorgu faslından kurtarmıştı.

Merkeze döndüğümüzde neredeyse gece yarısıydı. Ailemin yaşadığı ev benim evime çok ters bir yönde olduğundan Yankı beni evime bırakmayı teklif etmişti, ben de hemen kabul etmiştim. Etmeseydim ya ailemle gidip Muratla aynı ortamda bulunacaktım ya da Savaşla gidip babamın yeni yatışan kuşkularını yeniden su yüzüne çıkarmış olacaktım.

Yankı iyi biriydi. Nazikti, konuşkandı fakat kesinlikle Savaş gibi değildi. Başta hiç iğneleyici kelimeler kullanmıyordu. Ve de para için bir kızı ayartmaya da çalışmıyordu.

Her ne kadar ilk tanıştığımızda hakkında tuhaf düşünceler edinsem de Yankı tüm bu tuhaflıklarını aklımdan silmeyi başarmıştı. Yanında rahat hissediyordum.

Evimin önüne geldiğimizde arabadan inmedi. Ben ona doğru döndüm ve teşekkürlerimi sunarak kapıyı açtım.

"Berra?" Tek ayağımı arabadan aşağıya atarken yeniden ona baktım. "Şey.. söyleyeceğim şeyi umarım yanlış anlamazsın. Eğer... Savaş herhangi bir şekilde... seni rahatsız edecek bir harekette bulunursa bana söyle olur mu?" Bu da neydi şimdi? Bu adam neden böyle bir teklifte bulunma gereksinimi duy- Ah! Çünkü o Savaş Yükseldi. Tıpkı babam ve Murat gibi Yankı da Savaşla aramda birşeyler olabileceğinden şüpheleniyor olmalıydı. Başımı iki yana salladım.

"Teşekkür ederim ama Savaş bana iş ilişkimizi bozacak herhangi bir davranışta bulunmadı." Gülümsedi.

"Buna sevindim. Yine de... aklında bulunsun." Gülümseyerek arabadan çıktım ve apartmının kapısında durduğumda ardıma baktım. Başını eğerek arabayı çalıştırdı ve binanın önünden yavaşça ayrıldı.

Evime girdiğimde evin tüm ışıklarını yaktım ve odama ilerledim. Salondan geçerken ev telefonunu farkettim ve gelen tek mesajı açtım.

"Berra şuan Yüksellerin çiftliğinde olduğunu biliyorum. Evden aradım çünkü rahatını bozacak kadar önemli değil. Ama mutlaka müsait olduğunda ara olur mu? Öptüm." Mesaj bittiğinde çantamdan telefonumu çıkartıp Cemrenin numarasını buldum.

"Alo Cemre. Sorun ne?" Direkt aramıştım çünkü Cemre asla ve asla bu vakitte uyumazdı, normal insanların aksine.

"Müsait misin?"

"Aradığıma göre?"

"Off. Pekala. Şu Sibel meselesi?"

"Çok meşgulüm Cemreciğim. Hadi sonra konuşuruz. Hı, ne dedin? Tamam hadi-"

"Berra!" Sustum ve konuşmasını bekledim. "Bu sorunu böylece kapatamayız. O kız Muratı aldattı. Hem de gözlerimizin önünde." Nefesimi sesli bir biçimde bıraktım.

"Ne yapabiliriz Cemre? Murat bize inanmıyor, hatta bizi dinlemiyor bile."

"Biliyorum. O yüzden... o adamla konuşabiliriz. Belki o Muratla konuşursa-"

"O adam kim be?" Ofladı.

"Hani Sibelin öpüşmek üzere olduğu."

"Peki Cemre hanım? O adam neden bunu yapsın? Ayrıca nereden bulacağız biz o adamı?"

"Ben buldum bile!" Ah be Cemre! Acaba aklından neler geçiyor??



Devam edecek...





İSTİSNAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin