İstisna-17

9.7K 448 2
                                    

"Toprak!"

Elimi uzattığım at bir anda şaha kalkarken birkaç adım geri attım fakat dengemi kaybederek yere oturdum. Telaşla ayağa kalkıp arkama döndüğümde sert bir bedene çarptım.

"Berra?" Savaşı aşıp ahırdan çıkmaya çalıştığımda kollarını sımsıkı omuzlarımın üzerinden bana sardı.

"Sakin ol. Berra! Tamam sakin ol." Hala onu ittirip diğer tarafa gitmeye çalışırken çoktan gözyaşlarım çeneme ulaşmıştı.

"Berra!" Savaş başını başımın üzerine yerleştirdi ve kulağıma fısıldadı. "Berra. Geçti." Ellerinden kurtulma çabama son verip iç çekerek bana sarılmasına izin verdim. Aslında... buna ihtiyacım vardı...

Bana sımsıkı sarılıp bir yandan da saçlarımla oynarken titrek bir nefes aldım ve kendimi tamamen onun kollarına bıraktım.

"Ö-özür dilerim. Ben-"

"Şşş. Rahatla." Birkaç dakika öylece durduktan sonra yavaşça benden ayrıldı. "Berra?" Islak kirpiklerimi kırpıştırarak yüzüne baktım. Her zamanki gülümsemesi yüzünde çoktan yerini almıştı. "Neden bu kadar inatçısın?"

"Ne?"

"Korkuyorsan söyleyebilirdin." Böyle korktuğumu bilseydim belki. Bu sadece korku değildi, bu çok daha tuhaf bir şeydi. Bir rüyadan böyle etkilenebileceğimi söyleseler kahkaha ata ata gülerdim fakat şu halime de bakın. Şaka gibi...

"Ben..." Ne diyebilirdim ki? Sessizce yüzüne bakmaya devam ettim.

En sonunda pes eden o oldu ve bir elini gözlerime götürdü. Diğer eliyle beni ardıma döndürdü ve elini sımsıkı belime sarıp beni kendine yasladı.

Öne doğru bir adım attığında ben de onu takip ederek bir adım attım. Ardından bir tane daha, bir tane daha. Beni nereye götürdüğünü biliyordum fakat direnemiyordum.

Durduğumuzda gözlerimdeki elini yavaşça çekti. Gözlerim kahve tüylerle buluşurken sağ yanımdaki elimi kavrayıp yavaşça o tüylerin üzerine bıraktı ve kendi elini elimin üzerine bastırdı.

Daha önceki gibi değildi. Artık o kadar korkutucu değildi...

***

Kollarımı bacaklarıma dolamış ve kendime çekmiş giden ama bir türlü gelmek bilmeyen Savaşı bekliyordum. On dakika önce hemen geliyorum diye gitmişti. Tuvalete gitti desem... deliğe falan düşmüş olamaz herhalde.

"İşte geldim." Elinde bir şişeyi tutarak salona girdi.

"O ne, o?" Şişeyi hemen önümdeki sehbaya bıraktı ve mutfağa giderken konuştu.

"Dedemin gizli hazinesi. Ortaklık sayesinde fazla mutlu... bence sana ikram ettiğimi duyunca sevinecektir." Elinde iki kadehle yeniden salona döndü.

Belki biraz alkol iyi olabilirdi.

Bana uzattığı kadehi dudaklarıma götürdüm. Alkole çok da dayanıklı değildim ama arada sırada Cemre ya da Murat yanımdayken içerdim. Sadece bir iki kadehçik.

Murat demişken... Kalbimin üzerindeki ağırlık sadece bir iki kadehle yetinmeyeceğimin habercisi gibiydi...

***

Güneş ışınları gözüme gözüme vurarken elimi gözlerimin önüne elgel yapıp tek gözümü araladım. Benim başım neden çatlayacak gibi ağrıyordu ki?

Tek elimi başıma dayayarak doğruldum ve yatakta oturur pozisyona geçtim. Örtü üzerimden kayarken hissettiğim boşlukla gözlerim önce bedenimi ardından yere değen parmaklarım altındaki kıyafetlerimi taradı. Ben... neden çıplağım?

Kucağımdaki birazcık örtüyü kendime çekip bedenimi örtmeye çalıştım fakat örtünün diğer ucu bir yere takılmış gibi örtü bana gelmemek için direniyordu.

Korkarak başımı yavaşça arkaya çevirdim ve örtünün kalanına sıkıca sarılmış Savaşı gördüm. Neler oluyordu? Ben... bunu yapmış olamam. Olamam değil mi?

Devam edecek...



İSTİSNAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin