İstisna-11

11.2K 537 0
                                    

Benden daha şansızı var mı acaba? Kim yemek masasında o kadar yer varken gider Savaş Yükselin karşısına oturur? Hah tabi ki ben!

Ya işte böyle. Babam ve amcam yeni ortaklarımızla beraber eve geldiklerinde ben ve Murat hala salonda çene çalmakla meşguldük. O sırada Murat yine bir zıpırlık yaptı ve de ben çığlığı bastım. Ee tabi Savaşın da alaylı bakışlarını yedim. Hayır ben gerçekten şanssızım!

Ne mi olacak? Nasıl ne olacak ya? Bu adamın eline koz vermemem lazım! Sonra gelir beni bulur hatalarım. Neyse!

"Selami bey. Bunca yıldır tanışıyoruz ve sonunda beraber iş yapma fırsatını yakaladık."

"Haklısınız Halil bey. Savaş projeyi ilk bana gösterdiğinde olur mu ki diye düşünmedim değil. Proje güzel, kazançlı kazançlı olmasına da sonuçta iki inşaat şirketi de kendilerini kanıtlamış iki şirket." İki şirket? "Biri tamam dese, diğeri olmaz der. Benim katkım daha çok olsun der. Anlayacağınız sorunlar bitmez. Berra hanımın bu konuda bu kadar anlayışlı olması beni gerçekten çok memnun etti. Özakman inşaatla da Altındeğer inşaatla da çalışmak benim için gurur verici." Ne diyor ya bu adam? Altındeğer inşaat nereden çıktı?

Dik dik Savaşa baktığımda gözlerimi kıstı ve başını salladı. Ne demek bu? Bozma anlatacağım falan mı? Ya neyi anlatacaksın, deden Altındeğer inşaat diyor?

Besmele çekerek babama döndüğümde üzerimdeki delici bakışları gördüm. Babamın da aklında 'Ne Altındeğeri?'sorusu geçtiğini okuyabiliyordum gözlerinden. Ee anlayabiliyordum da. Babam bildim bileli o şirketten hiç hazetmemiştir.

En sonunda boğazını temizleyerek Selami beye yani Savaşın dedesine döndü.

"Biz bu proje hakkındaki tüm yetkilerimizi Berraya bıraktık Selami bey. Kızımın verdiği kararın arkasındayım." Yahu ben ne karar vermişim?

Yemek öyle böyle geçti. Büyüklerimiz kahvelerini içmek için salona geçerken Savaşın bahçeye doğru yürüdüğünü gördüm. Demek biraz önce babamla arasında geçen konuşma bu yüzdenmiş. Bak bak!

Odama gitmek için izin isteyip Savaşın arkasından bahçeye fırladım.

"Ne karıştırıyorsun sen?" Ardına bakmadan yürümeye devam ettiğinde parmağımı ikiye bükerek sırtına bastırdım. "Sana dedim!" Tıslayarak omzunun üzerinden ardına baktı.

"Matkap vereyim istersen?" Gözlerimi devirerek bu sefer avuç içlerimi sırtına dayayıp onu bahçenin bir köşesindeki çardağa itekledim.

"Bana anlatacağın şeyler var değil mi? Yine? Ya neden herşeyi bir anda anlatıp kurtulmuyorsun? Babamın karşısında senin yüzünden soğuk terler döküyorum." En sonunda çardağa geldiğimizde beyaz minderli ikili koltuğa geçip oturdu. Ben de sanki orada bir halt varmış gibi yanına kurulduğumda bana döndü.

"Bak ani tepkiler vermek yok." Başımı salladım.

"Tamam yok."

"Projeyi az çok biliyorsun. İnceleme fırsatı buldun." Evet inceledim ve de hayran kaldım. Yepyeni bir mini şehir kuracaktık. İçinde de yok yoktu. Boşuna mı istedik projeyi o kadar?

"Peki projeyi hayata geçirmeyi düşündüğümüz araziyi biliyor musun?" Sadece mevkiini. Yani tam olarak değil. Başımı iki yana salladım.

"O arazi.. Altındeğere ait. Projeyi onlara da sunduğumuzda çok beğendiler ve hayata geçirmek için hemen bir anlaşma hazırladılar. Onlarla imzaladığımız anlaşmanın maddelerinden biri... kendi seçtiğimiz bir inşaat şirletiyle daha çalışmak. Bu şirketin de Özakman inşaat olmasını istiyoruz."

"Peki bundan neden benim haberim yok sorabilir miyim?"

"Haberin olsaydı kabul edecek miydin?" Sıkıntıyla ofladım.

"Hepsi numaraydı yani? Altındeğerle anlaşma imzalamayı düşündüğünüz, kulağıma gelen onca dedikodu? Zaten en başından beri onlarla birlikte çalışıyormuşsunuz?" Başını salladı.

"Evet numaraydı. Ama... öyle ya da böyle ikimiz de bu işten karlı çıkacağız Berra. Sen bu işi alacaksın-"

"Ama Altındeğerle çalışarak! O adamların tehlikeli olduğunu sen söyledin bana. Adam kendi kızını bile öldü olarak-"

"İşte bu yüzden yaptım Berra! Bu proje bu yüzden var! Projenin hayata geçeceği arazi olarak o araziyi gösterdiğimde Şükrü Altındeğerin paçaları tutuştu. Kızına ait hiçbir mal varlığını elden çıkarmaya yetkisi yokken o araziyi alamazdık. Bu yüzden o herif kendi kızını ölü gibi göstermeye çalıştı!" Derin bir nefes aldı. "Lütfen anla. Bana bu proje de sen yardım etmezsen kimse edemez." Ayağa kalkıp tam karşısında durdum.

"Benden ne istediğinin farkında mısın sen? Bu oyun çok... tehlikeli. Resmen..." Devam edemeyeceğimi anladığımda daha fazla burada duramazdım. Bu kez gerçekten odama çıkmak için ardıma döndüğümde bileğime yapışıp beni kendine doğru çekti.

Kendimi bir anda onun kucağında bulduğumda gözlerim büyüdü. İki bacağım iki yanında kucağında öylece otururken yüzümü iki eliyle sabitledi. Soğuk elleri alev alev yanan yanaklarımı bir nebze rahatlatırken bakışlarımın yeni ilgi odağını belirleyecek hareketi yaptı. Fısıldadı.

"Sana ihtiyacım var... Sadece sana."

Devam edecek...





İSTİSNAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin