İstisna-44

7.5K 372 3
                                    

Zeynepten...

"Tamam Savaş. Biz bekliyoruz burada o zaman." Yankı telefonu kapatıp bana döndüğünde ellerimle oynamaya bir son verip ona baktım. "Yol ayrımını kaçırmışız. Bizi almaları için birini gönderecekler." Başımı sallayıp yeniden gözlerimi ellerime çevirdim.

Şirketten biraz geç çıkmış,  hazırlanıp doğru yola koyulmuştuk fakat kararan hava ve şiddetli yağan yağmur varacağımız yere ulaşmamıza engel olmuştu.

Savaş aradığında Yankı ne zamandır yolda olduğumuzu söylemiş ve Savaşın talimatıyla arabayı sağa çekip beklemeye başlamıştık. Ve de yola çıktığımızdan beri ilk defa konuşmuştuk,  daha doğrusu o Savaşın söylediklerini bana aktarmıştı.

Her zaman Yankının yanı başında durduğumu, onunla aynı arabanın içinde seyahat etmenin nasıl bir şey olduğunu düşlemişimdir. Hayallerimde hep mutluydu ve doğal olarak ben de mutluydum ama şimdi... ağzını bıçak açmıyordu. Benden rahatsız olduğunu o kadar belliydi ki. Canım sıkılıyordu, hem de nasıl. Onun yanında sıkılmak aklımın ucundan bile geçmemişken şimdi sıkıntıdan ölmek üzereydim.

"Sıkıldıysan müzik açabilirim?" Bunu yeni akıl edebilmesi de hayallerimdeki Yankı ve gerçek Yankı arasındaki tezatlığı gözler önüne sermekteydi.

"Sıkıldım." Cevabımdan sonra  önümdeki torbidoya uzandığımda şaşkınlıkla kendimi yolcu koltuğuna biraz daha bastırdım. Benden bu kadar rahatsız olduğunu bilmeme rağmen hala bu kadar etkilenebildiğim için büyük bir cezayı hakkediyordum bence.

Arabayı sakinleştirici bir melodi doldurduğunda rahatlamak için derin bir nefes aldım ve gözlerimi kapadım.

"Sanırım artık konuşabiliriz." Tek gözümü araladım.

"Ne?"

"Şirkette işin olduğunu söylediğin için konuşamamıştık. Şimdi konuşalım." Kaçınılmaz son. Tam da rahatlayacağım sırada.

Koltukta kıpırdanıp dikleştim ve söyleyeceklerini dinlemek için ona döndüm. Lütfen, lütfen canımı yakacak şeyler söylemesin!

"Bak Zeynep seninle açık konuşacağım. Savaş seni nasıl kandırarak işe aldı bilmiyorum ama ben onun anlattığı patron değilim." Ne demekti bu şimdi?

"Ben anlamadım,  neyden bahsediyorsun? Savaş abi bana ne anlatmış ki?"

"Sana anlayışlı ve yumuşak bir patron olduğumu, rahat olacağını falan söylemedi mi?" Başımı yavaşça iki yana salladığımda derin bir nefes aldı. "Tamam bu iyi işte.  Hayallerinin yıkılmasını istemezdim Zeynep çünkü öyle bir patron değilim. İş konusunda sabırlı biri değilimdir ve sinirlendiğimde çevremdeki kişileri canından bezdiririm, özellikle de bana en yakın olan kişiyi yani asistanımı. Şimdiye kadar bir çok asistan değiştirdim ve bana sabredebilen sadece bir kişi bulabildim. O da maalesef doğum iznine ayrıldı. Ben.. bu iş için uygun olduğunu düşünmüyorum. İki aile arasında güzel bir dostluk gelişti biliyorsun,  ben de bu dostluğu yıpratacak bir davranışta bulunmak istemem. Beni anlıyor musun?" Beni yanında istemiyordu işte! Benden hoşlanmıyor,  rahatsız oluyordu.  Onun yanında bulunmaya bile hakkım olmadığını- Hayır! Bunları düşünmüyordu. Ona dayanamayacağım için beraber çalışamayacağımı söylüyordu.

Yaşadığım rahatlamayla elimde almadan gülümsedim.

"Zeynep.. şuan bu yüz ifadesi yanlış. Kızgın olman falan gerekirdi, mutlu değil." Yankının uyarısıyla yüzümdeki gülümsemeyi sildim ve şaşkın ifadesine bakarak konuştum.

"Ya şey.. güldüm ama söylediklerin için değil. Ben.. bak ben de açık konuşacağım. Ben çalışmak istiyorum ve benim için de en uygun iş bu işti. Babam çalışmama izin vermediği için bizim şirkette çalışamazdım, Savaş duyduğunda bana bu işten bahsetti ve ben de kabul ettim. Nasıl biri olduğunu, nasıl çalıştığını bilmiyordum ki hala bilmiyorum ama denemek istiyorum. Ailelerimiz dost olduğu için bana iş vermekte çekinme, sinirlendiğinde lafını falan da esirgeme. Söylediklerine kırılmam ve ailelerimizin arasının bozulmasına izin vermem söz. Lütfen denememe izin ver!" Cevap vermesini bekledim. "Yankı?"

İSTİSNAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin