HATA

4.9K 167 11
                                    

Yaşadığım öfke nöbeti sayesinde otel odasındaki aynamı tuzla buz etmiş hırsımı alamamış ve öfkemin kalanını odaya söylediğim yetmişlik Jack'den çıkarmıştım. Kendim ve öfkemle usul usul demlenirken yumruklanan kapıya bildiğim bütün küfürleri savurarak kalkmış ve kapıyı açtığımda Arda ile karşılaşmıştım. Aslında ikimiz de yerleri yalayacak pozisyondaydık ama o Azra ile atıştıklarını ve onun bir barda sarhoş olduğunu söylediğinde ayılmak zorunda kalmıştım. Bu halimizle dört sarhoş ne kadar hızlı hazırlanabilirsek o kadar hızlı hazırlanıp yola çıkmış ve mesajda yazan bara gelmiştik. Fazla kaçırdığı alkolün etkisiyle ayakları yerden kesilmiş olan Azra, şaşı gözlerle baygın baygın aşkına bakarken ben iyice açılmış ve kendime gelmiştim. Yanımda iki tane çifte kumru büyük aşklarıyla yiyişip dururken ben tüm saplığımla yanlarında mala bağlamış oturuyor, telefonumla oynamaya çalışıyordum. Bir anda tepemden dökülen su damlaları yüzünden kafamı kaldırmış, gördüğüm kişinin şaşkın suratı yüzünden ağzımdaki viskiyi yutmayı becerememiştim. Resmen o anda bir kaşık viskide boğuluyordum. Beyza gündüzkinden çok farklı bir görüntü ile karşımdaki sahnede şaşkın şaşkın bana bakıyordu. Tabi ki onunla bir daha konuşmayacaktım. Ne diyecektim ki?

"Hım! Seni yolda gördüğümde çok beğendim. O mekâna seni tavlamak için girdim ve de o adamı dövmek zorunda kaldım. Çünkü sana karşı farklı şeyler hissediyorum."

Bir dakika ya farklı şeyler hissetmek de ne demekti şimdi? Ben hiç bir zaman, hiç bir kadına karşı bir şey hissetmedim ki. Kadınlar benim günümü gün etmemi sağlayan ve bazı ihtiyaçlarımı karşılayan yaratıklardan başka bir şey olamazlardı. Tamam, aşkın varlığını bizim deliler bana kanıtlamış olsalar da benim aşkla işim yoktu. Bu mekânda daha fazla kalmamın büyük bir hata olacağına karar vererek ayağa kalktım ve bardan dışarı çıktım. Yolun karşısına geçip bekleyen taksiye bindiğimde bir çığlık sesi yükselmiş ve bir gümbürtü kopmuş, ardından havada uçan kadını görmüştüm. Daha hareket etmemiş olan taksinin kapısını açıp aşağı inmiş, yolun karşısına saniyeler içerisinde varmıştım. Yerde hareketsiz yatan kişiyi gördüğümde bedenimden soğuk terler boşalmıştı. Beyza yerde öylece yatıyordu. Belli ki benim peşimden geliyordu. Aslında yürürken, "Hey!" diye seslenen bir kadın sesi duymuş, ama burada tanıdığım kimse olmadığı için bana seslenildiğini düşünmemiştim. Şimdi benim yüzümden Beyza'nın yerde boylu boyunca yattığını görmekse canımı inanılmaz derecede yakıyordu. Bugün farkında olmadan hata üstüne hata yaratıyor, her şeye burnumu sokuyor ve işleri daha da çok içinden çıkılmayacak bir hale getiriyordum. Antalya'nın ve Beyza'nın bana iyi gelmediği kesindi. Önce onu iyileştirmeli, onun iyi olduğundan emin olduğumda da bir daha uzun süre dönmemek üzere bu şehri terk etmeliydim. Onu kollarımın arasına alıp yüzüne gelen saçları geri ittirerek yanağını okşuyor ve ona sesleniyordum, "Beyza kendine gel ben buradayım, hadi aç gözünü!"

İniltilerin arasından çıkan sesi ne kadar acı çektiğini kanıtlıyordu aslında...

"Ah! Bacağım... Adın ne senin?"

"Nazra benim adım. İyi misin?"

"Neden durmadın ki? Sadece sana yaptığım hareket için özür dileyecektim..."

"Tamam, düşünme şimdi bunları kim olsa aynısını yapardı. Az sonra ambulans gelecek ve sen iyi olacaksın. Şimdi benimle kalmaya çalış tamam mı?"

"Tamam. Ama sen de beni yalnız bırakma tamam mı? Çünkü benim kimsem yok ve şu anda gerçekten çok korkuyorum. Tek başıma ölmeme izin verme..."

"Saçmalama cadı sen ölmeyeceksin, gayet iyi gözüküyorsun. Beni bu kadar terslememiş olsan sana çıkma teklifi bile edebilirdim..."

"Benim bağlanma sorunum var. Teklif etseydin de..."

Daha sözlerini tamamlayamadan kendinden geçmişti. Çaresiz yüzüne küçük tokatlar atıyor onu uyanık tutmaya çalışıyordum. Üzerimdeki ıslaklıktan bir yerlerinin kanadığı kesindi, belli ki kan kaybettiği için şoka girmek üzereydi.

"Hadi uyan Beyza, teklif etseydim ne? Bana cevap vermek zorundasın."

"Kabul etmezdim çünkü sana yazık olurdu..."

Son sözleri bunlar olmuştu. Ne kadar uğraşsam da kendine gelmiyordu. Bu arada içeriden kazayı öğrenen sahne arkadaşları ve bizimkiler tepemde toplanmış.

"Ambulans nerede kaldı?" diyerek bağrışıyorlardı. Elimin ve ayağımın bağı çözülmüştü. Tarih tekerrür ediyor, ben deja vu yaşıyordum. Azra'nın vurulup Arda'nın silahın üzerine yürüdüğü düğün günündeki gibi elim ayağım tutmuyor beynim karıncalanıyordu. Şu kesindi ki, kesinlikle biz lanetli kardeşlerdik. Elimizi hangi kadına ya da adama değdirsek soluğu hastanede alıyorduk. Şimdi burada kollarımın arasında zavallı bir kızcağızın yaşam savaşını izliyordum. Ambulans geldiğinde en yakın hastaneye gidilmesini söylemiş ve sadece iki kilometre ötedeki Medicalpark hastanesine varmıştık. Onu acil müdahaleye aldıklarında ben üzerimde onun kanı bulaşmış ellerim ve giysilerimle dikiliyordum. Arkamdan bizimkiler de hastaneye gelmişti. Sürekli sorular soruyorlardı ama açıklayacağım hiçbir şey yoktu. Sabahtan beri sürekli olarak yanlış zamanda yanlış mekânda bulunuyordum. Aslında ben bugün otelden dışarı çıkarak hataların en büyüğünü yapmıştım.

Beyza, sen de benim hatalarımdan biri olmuştun...

AŞK-I KIYAMET ( Pandemi boyunca yeniden yayında )Tempat cerita menjadi hidup. Temukan sekarang