SÜRPRİZ

6.9K 244 13
                                    


Ne de siyahın içinde kaybolan beyazın hikâyesiydi bu.

Renkler ya siyahtı ya beyazdı, kimi zamansa gri.

Aşkın farklı bedenlerde ve farklı renklerde dile geliş haliydi.

Kıyametin içindeki aşkın var olma çabasının hikâyesiydi belki de...

Aşkın en hali,

Aşkın kıyamet haliydi...

Hikâyemizin kahramanları olan bu gençler değil miydi, girdikleri her savaşı kaybettikten sonra yine kendilerini aşka teslim edenler? Kader örmüştü belki ağlarını...

Kim bilebilirdi ki? Belki de kader denen şey yoktu? Ya da vardı...

Hz Âdem yaratıldığında, Tanrı onun kaburga kemiğinden Hz. Havva'yı yaratmıştı. Bir bedenden yaratılmış iki ruhtu onlar birbirine ölene dek bağlı.

Belki Azra da Arda'nın kaburga kemiğinden yaratılmış, aynı bedenden çıkan beden ve ruh eşiydi ...

Peki, onlar ölene kadar birbirlerine bağlı kalmayı başarabilecekler miydi?

İki yıl sonra

Günler günleri, aylar ayları ve yıllar yılları takip etmiş, biz uzunca bir süreden sonra başımıza bir hal gelmeden iki yılı tamamlamayı başarmıştık. Hepimiz çok mutluyduk. Arda ile her şey rüya gibiydi. Bu arada Nisa ve Efe de doludizgin aşk yaşamaya devam ediyorlardı. Daha dün gibi gözümün önündeydi oysa...

Efe, Nisa'yı kollarının arasında karanlık ormanın içinden gözyaşları içinde çıkarmış, son anda bir hışımla ambulansa girmiş ve Nisa'yı dudaklarından öpmüştü. Arda jandarmaların yanında olduğu için bu sahneyi görmemişti. Fakat ben Efe'nin her halinden bizim deli kıza âşık olduğunu anlamıştım. Aslında ilk olarak Cem'i restoranın camından dışarı attığında şüphelenmiş, acaba mı demiştim. Hastanede Nisa'ya müdahale yapılmasını beklediğimizde Arda'nın yanına yanaşmış ve Nisa'ya âşık olduğunu söylemişti. Arda, "Nasıl böyle bir şey olabilir, daha onu tanımıyorsun bile!" diye üstelediğinde Nisa'yı gördüğü anda ona karşı bir şeyler hissettiğini, yaşadığımız kaybolma olayından sonra ona âşık olduğunu anladığını ve Arda müsaade ederse Nisa ile beraber olmayı istediğini söylüyordu.

Arda, "İlk görüşte aşk diye bir şey yoktur, buna müsaade edemem," dediğinde ben atılmış, "Sen tam bir odunsun, hani sen bana beni ilk gördüğün gün âşık olmuştun? Unutma ki Efe olmasaydı, yani Nisa'yı bulup bize getirmeseydi şu anda burada değil de morgun kapısında bekliyor olabilirdik. Görmüyor musun O senin beni sevdiğin gibi Nisa'yı seviyor," diyerek çemkirmiştim. Ağzımdan çıkan sözler karşısında Arda bir anda mahcup olmuştu. Ardından Efe'nin boynuna sarılmış özür diliyordu. Ah bu erkekler bir an minik bir çocuk kadar naif ve yine bir anda da şöminede yakılmalık bir odun oluveriyorlardı.

Ben bu iki yılda ne yapmıştım peki? Güzel soruydu aslında. Bu iki yılda o kadar çok şey yapmıştım ki...

Birincisi sevgili kocam hâlâ farkında olmasa bile bundan sonra çocuğumun olamayacağını öğrenmiştim. Şöyle ki uzunca bir zaman önce Ateş'e kardeş yapmak için korunmayı bırakmıştım. Hatta folik asit, vitamin, demir takviyesine başlamıştım. Ama gel gör ki hamile kalamıyordum. Rutin jinekoloji randevularıma bile İstanbul'daki toplantısını erteleyip Arda'nın benimle gelmesi midemi bulandırmıştı. Ben de bir gün onu atlatıp başka bir doktora muayene olmaya karar vermiştim. Yapılan tetkiklerin sonucunda doktor bana hamile kalmamın çok zor, hatta imkânsız olduğunu söylemişti. O an işte Arda'nın tüm bu çabalarının sebebini anlamış üzülmemi istemediği için bu konuyu örtbas etmeye çalıştığını öğrenmiştim. Onu üzmek istemediğim için bu konudan habersizmiş gibi davranmaya devam edecektim. O akşam, onu hoş bir yemeğe çıkartmış hamile kalmaya uğraşmaktan sıkıldığımı eğer nasibimizde varsa kendiliğinden olacağını söylediğimde, gözleri kocaman olmuş büyük bir hayranlıkla beni dinlemişti. Ertesi gün holdingin yönetim kurulunu olağanüstü toplantıya çağırmış acil olarak bir sosyal sorumluluk projesine başlayacağımızı, gerekli planlamanın yapılması için ekibin kurulup hazırlıklara başlanması talimatını vermiştim. Bundan sonra çocuk doğuramayabilirdim ama bu çocuk sahibi olmama engel değildi. Maddi durumu yeterli olmadığı için özel eğitim alamayan üstün zekâlı çocuklar için Çocuk Üniversitesini kuruyordum. Holdinge bağlı zaten eğitim kurumlarımız vardı. Artık tek fark ise onlara eğitim vermek için para almayacak, üstüne para verecektik. O okuldaki çocukların hepsi benim de çocuklarım olacaktı. Hatta ilk sponsorum da Arda olmuş, yapılacak olan okul binasının inşaatını onların holdingin inşaat grubu üstlenmişti. Nisa'nın da yardımlarıyla eksik olan her şeyi tamamlayıp altı ay gibi kısa bir süre içerisinde çocuk üniversitesini tamamlamıştık. İlk dönemi tamamlamak üzereydik ve bu süre boyunca Arda, Nisa ve Efe beni bir an olsun yalnız bırakmamışlardı. Nisa'nın aklına gelen bir fikirle önümüzdeki hafta bir balo düzenleyecek, anlaşmış olduğumuz bir modacının kıyafetlerini defilede sergileyecek ve açık arttırmada satıp çocuklara burs için katkı toplayacaktık. O defilede ben de mankenlik yapacaktım. Bütün gazetelerin magazin sayfaları defileye çıkacağım haberi ile çalkalanıyordu ama ilk defa haber olmaktan rahatsız olmuyordum. Ne kadar çok haber, o kadar çok satılan bilet demekti.

AŞK-I KIYAMET ( Pandemi boyunca yeniden yayında )Where stories live. Discover now