ZAMAN

5.4K 209 7
                                    

Antalya'da, falezlerin ve denizin üzerindeki evinin salonunda, tavandan yere uzanan pencerelerinin önünde oturmuş öylece denize bakıyordu. Gözlerindeki ne aşk, ne sevgi, ne de nefretti. Öylece dalmış boş gözlerle sadece bakıyordu. İçeri giren yardımcısı onu daldığı uzaklardan çekip çıkarmaya yetmişti.

"Azra Hanım, bir misafiriniz var efendim."

Bacaklarına örtülü olan örtüyü kaldırıp kenara attıktan sonra üzerinde bulunduğu tekerlekli sandalyeyi yavaş hareketlerle döndürüp, "Sana kimseyi görmek istemediğimi söylemedim mi?" diyerek sinirli bir şekilde yüzünü tekrar denize döndü.

"Ama efendim, torununuz olduğunu söyledi. İsmi Arda'ymış..."

İşte o an kalbine bir bıçak saplanmış, yaşadığı heyecan elinin ayağının titremesine sebep olmuştu. Gözlerini çevreleyen kırışıkların arasından yaşlar kendiliğinden yavaş yavaş süzülüyordu.

"Ne dedin Sen?"

"Efendim, kapıda bekleyen kişi torununuz olduğunu, Adının Arda olduğunu ve kovsanız bile sizi görmeden hiç bir yere gitmeyeceğini söylüyor."

Derin bir nefes aldıktan sonra titreyen elleriyle yanaklarından süzülen yaşları sildi, kalbinin hızla atmasına engel olamadan konuşmaya çalışıyordu. Sesi öyle güçsüz ve öyle derinden geliyordu ki.

"Al içeri yanıma gelsin!"

"Peki efendim."

Hizmetçisi yanından ayrılmış kapıda bekleyen delikanlıyı içeri almıştı. Salona girişi sağlayan üç basamağı meraklı adımlarla inen delikanlı yüzünü denize dönmüş tekerlekli sandalyesinde oturan Azra'ya seslendi.

"Babaanne!"

Azra, yüzünü ona dönmekten, onu görmekten öyle çok korkuyordu ki. Sanki ona dönerse ve yüzünü görürse yaşlı kalbinin atmaktan vazgeçeceğini düşünüyordu. Tekrar kulaklarına dünyanın en güzel müziği gibi gelen sesiyle seslendi torunu:

"Babaanne, ben geldim..."

İçinden Arda, Arda'm torunum, diye kendi kendine seslenirken yavaş ama çok yavaş hareketlerle sandalyesini çevirirken heyecanı gittikçe artıyor, nefes almakta zorlanıyordu. Titreyen ve ürkek bir sesle, "Arda'm," diyebildi. Fakat yüzüne bakmaya cesareti yoktu. Arda onun iyice yanına yaklaştı, saçlarını okşuyordu.

Arda, Azra'nın çenesini eliyle kavrayıp yere düşmüş başını kendi gözlerine doğru kaldırdığında, Azra yıllar önce terk ettiği hayatının aşkı Arda'sıyla göz göze geldi. Arda onun gözlerinden akan yaşları silerken onu teselli etmeye çalışıyordu.

"Ağlama babaanne, ben yanındayım seni almadan da gitmeye hiç niyetim yok. Seni dedeme götürmeye geldim."

Bir anda ciddileşti Azra. Hayatında ilk defa gördüğü hayatının aşkına tıpa tıp benzeyen ismiyle müsemma torununa oldukça ciddi bir tavırla, "O zaman boşuna gelmişsin," dedi.

Arda hiç beklemeden ona gereken cevabı vermenin mutluluğunu yaşıyordu. "Vaktim bol babaanne, bana her şeyi başından, ama en başından ilk gününüzden itibaren anlatacaksın. Herkes seni suçladı bunca zamandır ama ben seni dinlemeden senden vazgeçemem. Seni tanımaya geldim. Ben seni, sen de beni dinleyeceksin. İçimdeki bu his, beni hiç görmemiş olmana rağmen beni sevdiğini hissettiren şey sürükledi beni buraya. İnan bana dedemden de daha inatçıyım..."

İşte bu cümlelerin arkasından Azra, yıllardır içinde nefret diye sakladığı sevgi selini serbest bırakmış, torunu Arda'ya olanca gücüyle sarılıyordu. Arda babaannesini güçlü kollarının arasında sarmalamış, ikisinin de ağlarken çıkardığı sesler bir sanat eseri gibi odanın duvarlarında yankılanıyordu.

Aradan dakikalar geçmiş, ağlama fasılları bitmişti. Azra yıllardır unuttuğu bir şeyi şu anda gerçekleştiriyor, gülüyordu. Çoktan yardımcısını çağırmış Türk kahvesi ve portakal suyu istemişti. Arda en çok sevdiği kombinasyonu nereden bildiğini sorduğunda o eşsiz gülümsemesi ile torununa dedesinin de en sevdiği içecek olduğunu ve ona ne kadar çok benzediğini söyledi. Azra içindeki heyecanın verdiği çarpıntıları hafifletmek için bir dil altı almıştı. Şimdi daha sakindi. Arda'nın ellerini ellerinin arasına aldıktan sonra, "Ne bilmek istiyorsun hayatım?" diye sordu bakmaya doyamadığı torununa.

"En başından her şeyi bilmek istiyorum babaanne. Nasıl tanıştınız, nasıl âşık oldunuz, neler yaşadınız, babam nasıl doğdu ve neden ayrıldınız? Neden hiç bizi aramadın, her şeyi, ama her şeyi..."

"Peki, o zaman iyi dinle beni... Yaklaşık elli sene önce ben yaşadığım acının şokuyla kendimi falezlerin üzerinden Azrail'in kucağına bırakmaya çalıştığımda başladı her şey..."

AŞK-I KIYAMET ( Pandemi boyunca yeniden yayında )حيث تعيش القصص. اكتشف الآن