ADINI SEN KOY

5.5K 204 10
                                    

Arda'ya ne kadar çaktırmamaya çalışsam da hâlâ gördüğüm rüyanın etkisi altındaydım. Üstelik bebeklerimi öpüp koklayamamış olmak tüm benliğimi büyük bir ızdırabın içinde bırakıyordu. Resmen can çekişiyordum. Sezaryenden sonra zaten yatağa çivilenip kalmıştım. Ayağımı oynatsam içimdeki acı beynimde çalkalanıyordu. Ameliyatın biraz zorlu geçtiğini söyleyen doktorum, bir saat sonra yataktan kalkıp yürümem gerektiğini söylediğinde, tam olarak düşmemiş olan ateşimin ve kasıklarımdaki yedi kat açılmış olan kesiğin verdiği ızdırap ile yakasına yapıştım, "Söylesene Allah aşkına, sen kaç kez sezaryenle doğurdun?" demiştim. Bekâra karı boşamak ne kolaydı öyle! Ah siz erkekler! Tarlaya tohumu atmakta üstünüze yok. Ama ekinleri biçme zamanı geldiğinde bütün acıyı kadınlar çekiyordu. Ondan sonra acıya katlanamadığında da mızmız, lanet damgasını yapıştırıveriyordunuz. Kolaysa gel benim yerime sen doğur!

Bir saat dolmuş, odaya giren hemşirenin şeytani bakışlarının ardından kendi iç sesimle olan kavgamı tamamlamıştım. Uyandığımdan beri dikkatimi çeken bir şey vardı. Bu hastanedeki ya hemşirelerin hepsi biraz fazla seksiydi, ya da ben lohusalık psikolojisinden dolayı hepsinin Arda'yı gözleriyle soyduklarını hissediyordum. İçimdeki melek saçmalama dese de nedense bu konuda ruhumu ele geçiren şeytan daha baskın çıkıyordu. Aslında best model olacakken yanlışlıkla hemşire olmuş güzel yaratık bir koluma girerken, diğer koluma Arda girmişti. Yaşadığım acıya bildiğim bütün küfürleri saydırarak yataktan kalkmayı başarmıştım. Arda sürekli olarak ''Pırtla aşkım gitsin! ''diyerek maymunluk yapıyordu. Ah bir sağlam olacaktım ki ağzının ortasına patlatıp ona dünyanın kaç bucak olduğunu gösterecektim. Zaten yanımdaki seksi mahluk yüzünden bir fil yavrusu gibi görünüyorum. Bir de bu yetmezmiş gibi üzerime giydirilen yüzücü atlet ve takılan sonda yüzünden kıçımın yarısını açıkta bırakan donumla tam bir görüntü kirliliğiydim. Dokuz şiddetinde deprem geçirmiş olan bu vücudumu eski formuna nasıl kavuşturacaktım acaba? Hani bu saatten sonra Arda beni aldatsa ona kızmaya hakkım yoktu. Şu halimle ben bile kendimi aldatabilirdim. Sanırım gizli saklı yediğim twixlerin vergilerini ödüyordum. Koridorda yaklaşık beş tur attıktan sonra daha fazla dayanamayacağımı söyleyip yatağıma dönmeyi başarmıştım. Aman beş tur ne olacak ki diye düşünenlere sesleniyorum. O beş turu takribi olarak yarım saatte tamamlamayı başararak yeni yürümeyi öğrenen çocuklardan bile daha başarısız bir rekora imza atmayı başarmıştım.

Yatağa uzandıktan sonra biraz uyumayı başarabileceğimi düşünürken yine güzellik abidesi olarak odaya gelen hemşire, tüm keyfimi benden alıp bermuda şeytan üçgenine göndermeyi başarmıştı. Elinde lavabo pompasını andıran makineyle gözlerini memelerime dikerek, "Azra Hanım, süt sağma zamanı. İkizlerin süte ihtiyacı var," dediğinde ağzım şaşkınlıktan tavanla buluşmuştu. Bu deli kadın o şeyi memelerime takmayı düşünüyorsa kesinlikle yanılıyordu. Bazen kendime şaşmıyor değildim hani. Sanki karşı koyacak güce ya da iradeye sahipmişim gibi iç sesimle yaptığım ukalalıklar yok mu, beni öldürüyordu. Hemşire makineyi mememe bağladıktan sonra odadan çıkıp gitmişti. Memelerimde çalışırken sanki avuçlanıyormuş hissi yaratan makine titredikçe ben pis pis sırıtıyordum. Arda ne olduğunu anlamaya çalışır vaziyette kaş göz işareti yaptığında tekrar şeytani bir kahkaha atmıştım, "Baksana sen lohusalık döneminin bitmesini beklerken makine beni baya baya elliyor," demiştim sırıtarak. O sırada arsız sevgilim rahat durur mu? Pompanın takılı olduğu göğsüme ıslak bir öpücük bırakınca da ayak tırnaklarıma kadar titremiştim. Aslında bir taraftan da bu sağma işlemi bitince tekrar yürümeye çıkacağımızı bu sefer camın arkasından da olsa meleklerimi görebileceğimi düşündükçe heyecanımda titremelerim de devleşip gidiyordu.

***

Tam yedi gündür hastanedeydik ve sonunda ikizleri yoğun bakımdan ve küvezden çıkarıp beşikleriyle odamıza getirmişlerdi. Yaşadığım yüksek ateşinde sebebi anlaşılmış suyum doğumdan önce geldiği için rahmim enfeksiyon kapmıştı. Bu yüzden bende taburcu olamamıştım. Hoş kovsalar da bebeklerimi almadan hastaneden bir yere gitmeye hiç ama hiç niyetim yoktu. Ateş'i doğduğu anda öpüp koklayabilmiştim ama Su'yu sadece camın dışından görebiliyordum. Şimdi ise ikisi de kollarımın arasında mırıldayarak uyuyorlar, bense usul usul mutluluktan ağlıyordum. Hep beraber daldığımız mutluluk uykusundan Ateş'in ciyaklayan ağlamalarıyla uyanmıştık. Ben geçirdiğim enfeksiyonun da etkisiyle hâlâ yataktan fazla kalkamıyordum. Arda kucağımda yatan Ateş'i almış pışpışlıyor ama o susmuyordu. Karnı da tok olduğuna göre tek bir ihtimal vardı altı pisti. Arda onu beşiğe yatırıp on puanlık uygulamalı uzmanlık sorusunu cevaplamak üzereydi. Aynı kursta öğrendiğimiz gibi bezi ve ıslak mendili almış yavaşça zıbınını çıkartmış ve bezini açmıştı. Tam ıslak mendille ısırmak istediğim poposunu siliyordu ki, Ateş yapacağını yapmış fıskiyeyi açıp babasını çiş banyosu yaptırmayı başarmıştı. Ben boğazımı yırtarak gelen kahkahaları Su'yun uyanmaması için içime gömmeye çalışıyordum. Daha iki kiloya yeni ulaşmayı başarmış bir parmak çocuktan bu kadar çişin fışkırabileceğini söyleseler hayatta inanmazdım. Ben bu düşüncelerle uğraşıp dururken Arda çoktan Ateş'in altını ve üstünü değiştirmeyi başarmıştı. Aslan kocam benim. Bir anda gördüğüm kâbus aklıma gelince irkilmiş böyle güzel bir tablonun nasıl bırakılıp gidilebileceğini sorgulamıştım. Onları terk etmek, dünyaya değişmeyeceğim kokularını bırakıp gitmek, bence kâbustan da beter bir şeydi. Şimdi söyleyin bana hayatın bana vermiş olduğu bu üç mucizeye görmüş olduğum bir rüyanın etkisinde kalarak şüphe ile bakmak salaklığın dik alası değildi de neydi?

AŞK-I KIYAMET ( Pandemi boyunca yeniden yayında )Where stories live. Discover now