İstisna-36

7.4K 387 1
                                    


"İrem!"

"Baba!"

"Babacığım neredesin sen? Ben sana odamda bekle dememiş miydim? Her yerde seni aradım!"

Yavaşça köşeyi döndüğümde babasının kucağında İremi gördüm.

"Öjür dileyim." Babası İremin yanağında sesli bir öpücük kondurduğunda İrem kıkırdadı ve gözlerini açtığında beni gördü. "Baba bak! Bu abya getiydi beni."

"Hangi abla?" Savaş kızının işaret ettiği kişiyi görmek için merakla ardına döndüğünde göz göze geldik.

"Berra.." Yavaşça elimi kaldırıp hafifçe salladım. Bu durumda ne denir, nasıl hareket edilir gerçekten bilmiyordum. Aslında ne düşünmem gerektiğini de bilmiyordum. İrem gerçekten Savaşın çocuğu muydu? Öyleyse bu kızın annesi neredeydi? Benim bu durumdan nasıl haberim olmazdı? Savaş bu ayrıntıyı nasıl atlayabildi?

Ben bin bir tane soruyla boğuşurken Savaş tebessüm etmekle yetindi ve başıyla önümüzde uzanan koridoru gösterdi. Onu takip ederek oturma odası gibi döşeli küçük odaya girdim.

Savaş İremi koltuğa bıraktıktan sonra bana döndü.

"Kahve hazırlıyorum." Başımı salladığımda odaya açılan üç kapıdan birini açıp kapı aralığından tezgahını gördüğüm mutfak gibi bir odaya girdi. Kanepede oturan ve bebeğiyle oynayan İremin yanına oturdum ve kolumu arkadan minicik bedenine doladım. Başını kaldırıp gülümseyerek bana baktığında ben de ona gülümseyerek karşılık verdim.

"Teşekkür edeyim abya." Eğilip saçlarının arasına dudaklarımı bastırdığımda sehpaya konulan kahve bardağıyla Savaşın geldiğini anladım ve dikleşerek karşıma oturan Savaşı izlemeye başladım.

"Ben aslında... o adamla konuşup konuşmadığını öğrenmek için gelmiştim. Tüm hafta sonu senden haber alamayınca.. şey, telefonla aramak istemedim."

"Abya biz hafta şonu babamla at binmeye gittik. Çok güjeldi. Şen de şevey mişin atlayı?" Yaa, çok severim. İreme cevap vermeden Savaşa baktığımda yüzündeki imalı sırıtışı gördüm.

"Kızım, Berra ablan biraz korkuyor galiba atlardan." İrem elindeki bebeği yanına bırakıp elime uzandı.

"Gerçekten mi? Ama onlay çok güjel. Meyak etme, ilk ben de koykmuştum ama babam öyyetti bana onlayı naşıl şevceyimi! Şana da öyyetiy. Öyyetiyşin de mi baba?"

"Öğretirim tabi." İrem ellerini birbirine çarparak yerinden fırladığında kahve fincanına çarpmasından korkarak öne uzandım fakat İrem ondan beklemediğim bir çeviklikle koltuktan indi ve babasının kucağına atladı. Savaş kucağına uçan kızı kollarının arasına aldı ve gözlerini bana çevirdi.

"Konuşacak çok şey var ha?" Başımı salladım.

"Sanırım öyle." Savaş kucağında İremle ayağa kalktı ve İremi kalktığı koltuğa oturttu.

"Babacığım, bizim Berra ablayla konuşmamız gereken çok önemli bir şey var. Onu konuşup geliyoruz tamam mı? Bak kapıyı açık bırakacağım, kaçma bu sefer." İrem başını salladığında Savaş yanımdan bebeği alıp İremin kucağına bıraktı ve elini bana uzattı.

Elini tutarak kalktığımda sehpadaki henüz hiç dokunmadığım kahvemi aldı ve kapalı kapılardan birini açarak beni içeriye çekiştirdi. Ah burayı biliyordum işte! Burası Savaşın odasıydı.

Masanın önündeki koltuklardan birine yan yana oturduğumuzda derin bir nefes aldı.

"İrem.. dört yaşında. Annesini iki sene önce kaybettik. Aylanın ölümü... bir trafik kazası gibi gözüküyordu ama kaza değildi."

Devam edecek...

İSTİSNAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin