27. Bölüm

3.3K 241 1
                                    

Jesica yanıma yaklaştı ve beni bir koltuğa otutturdu. Daha sonra söze girdi.
"Evet Alkanımız fazla mutavazi. Kendisi gayet başarılı ve akıllı biri. Şimdi ise törene geçelim" dedi. Ve kalabalığın en sol yanında koca dev ekranda bir yansıma belirdi. Bir adam vardı 35-40'lı yaşlarda biri. Aman tanrım bu benim dedem RİCK mi? Sonunda adam konuştu
"Merhaba torunum Emily. Demek bu videoyu izlediğini göre sağ salim hayattasın. Senin Alkan olacağını biliyordum. İleride neler olacağınıda biliyorum. Sen vampirlerin ve kurtadamların umudu olacaksın. Nelerden bahsettiğimi anlayacaksın ama şimdi değil daha sonra. Şimdi asıl konumuza dönecek olursak. Bügün sınırları zorlayacak görevler vereceğim. Ama bu sana göre zor değil. Alkan ların yapamayacağı şey yoktur. Ama diğer vampirler bunları kathiyen yapamaz. Buda senin onlardan üstün olduğundur. İlk görevin elektrozihni geçmen. Burada seni uyutucaz ve zihninde bir savaşa gireceksin. Bu savaşta en sevdiklerin olacak. Unutma onlar gerçek değil. Evet başlayın...... " dedi ve görüntü yok oldu. Tyler yanıma yaklaştı ve ve beni bir sedye tarzı yere yatırdılar.
" Ne olacak" diye sordum Tyler'a. "Senin gördüğün şeyleri biz ekrandan izleyeceğiz. Bu olay 3 gün bile sürebilir. Senin zekana bağlı. Ne kadar zekisen o kadar erken uyanırsın. Emily. Unutma onlar gerçek değil dedi rick" dedi ve bana bir iğne yaptı. Bende birden kendimi orman tarzı bir yerde gördüm. Üzerimde beyaz uzun bir elbise vardı. Ve elbise kan içindeydi. Ormanda her yer ağaç ve sislerle kaplıydı. Karşıma ne çıkacağı hakkında en ufak bir fikrim yoktu. Ormanda yürümeye devam ettim. Canım sıkıldı ve vampirlerin beni izlediğini bildiğim için koşmaya başladım. O kadar hızlı koşuyorum ki 100 ağaç sonrasını bile görüyordum. Birden önceden hesaplamadığım yani baktığımda orada olmaması gereken bir ağaç dalı önüme çıktı ve takılıp düştüm yere. Daha sonra biri üstüme üstüme geldi. Bu bir adamdı ama kurtadam görünümündeydi. Ama yüzü gözükmüyordu. Bu adamın alexandra olma ihtimali vardı. Peki ya bu adamın nie yüzünü göremiyorum. Tabi ya beynin görmediğin bir yüzü sana gösteremez. Bu yüzden onun yüzünü göremiyor. Hala yerde olduğumu fark ettim ve ayağa kalktım. Kurtadam alexandra bana saldırdı. Bende onu. Birbirimizi ile kavga ediyorduk. Ben onun burnuna geçiriyordum ama kanamıydu. Görevim onu öldürmek olabilirdi. Ama nasıl. Tabi ya şuan ormandayız ve kurtadamlara ne zarar verir. Kazık. Yani odun yani ağaç yani herhangibir ağaç sapı ile onu öldürürüm. Diye düşündüm. O sırada alexandra beni yetr itti ve düştüm. Yerden elime aldığım kalın odun ile ona saldırdım ve kalbine soktum. O biraz sersemledi ve birden yok oldu. Biraz rüzgar çıktı ve gözüme toz kaçtı. Gözümü açıp kapayıncaya kadar artık ormanda olmadığımı uzun bir koridorda olduğumu fark ettim. Uzun koridorda yürüdüm. Sonra sağa, sola döndüm. Burası labirent. "Labirent" dedim sesli bir şekilde. Sonra birden labirentteki duvar konuşmaya başladı. "Efendim hoş geldiniz."
"Ho..hoşbulduk" dedim.
"Burada olduğunuza göre şuan törendesin."
"Eeeevet"
"Dedeniz RİCK size biraz zor bir görev tanıdı. Bu labirenti, yani beni bu yüzden yaptı. Ben epey karışık ve büyük bir labirentim. Sizin buradaki göreviniz; labirentim tam ortasındaki kutudaki anahtarı bulup labirentin diğer tarafındaki kapıyı açmak. Bide sizin benden 3 dilek dileme hakkınız var. Bu üç dilek hakkınızı anahtarı ve kapıyı bulmak adına kullanmalısınız. Bide kapıdaki bir kaç tehlike var dikkat et"
"Pekala Anladım. Ben dilek haklarımı biraz düşüneyim." dedim ve olduğum yerde kaldım. Eğer labirentte dolaşırsam daha çok kafam karışabilirdi. Acaba ne dinleseydim. Keşke Arthur burada olsaydı. Tabi ya onu ilk dileğim olarak kullanabilirdim.
"Labirent ilk dileğim arthur'un burada olması. O öldü ama ruhunu buraya getirebilirmisin"
"Tabikide" dedi. Ve bende mutluluktan 32 diş sırıtıyordum. Sonra Arthur'u karşımda buldum.
"Onu senden başka kimse göremez ve duyamaz. Yani istediğin bir eşya, nesne olsada kimse duyamazdı. Bide atladığım bir şey var. Senin konuşmanı benim konuşmamı seyirciler duymuyor. En azından bu aşamada"
"Bundan başka aşamada mı var?"
"Evet" dedi Labirent. Bu güzel bir şeydi. Arthur'u görmemeli iyi olmuştu. Düşüncelerimden sıyrılıp Arthur'un beni süzen gözleri ile karşılaştım.
"Sen bensiz hiç bir şey yapamazmısın? "
" Hayır şey yani evet. Seni kaybettim ama hala yanımdasın. Bu avantajı değerlendirmeyim öyle değil mi? "
" Evet zeki bir kadın olduğunu her zaman savunmuşumdur"
"Ama şuan senin yardımına ihtiyacım var"
"Biliyorum. Şimdi labirentte yönünü kaybetmeden aynı yerleri 2 kez geçmemen için sana ne gerekli Emily"
"Bi düşünelim.."dedim ve biraz düşünmeye başladım. Duvarlar, eğer duvarlara r işaret felan yaparsam geçtiğim yolu bir daha geçmeme gerek kalmaz.
"Eğer sprey duvar boyalarım olursa geçtiğim yoldan tekrar geçmeme gerek kalmaz. Renkli. Sprey boyalar istiyorum labirent hemde bir kaç tane" dedim ve hemen yanımda bir sırt çantası belirdi. Sevinçle Arthur'a baktım ve yere eğilip sırt çantasını açtım. İçinde rengarenk sprey boyalar vardı. Hemen bir elime yeşil diğer elime koyu yeşil sprey boya aldım ve ayağa kalkıp sırt çantasını koluma geçirdim. Arthur'a bakarak ve iki kolumu iki yana açtım. Sprey boyaları sallayıp işe koyuldum. Sağımdaki ve solumdaki duvarlara boya sıkarak yürümeye başladım.

15 Nisan 2016 yayınlama tarihi

ALKAN (New York'ta Ki Tek Vampir 2)Onde histórias criam vida. Descubra agora