Balo günü gelmiş çatmış bense heyecandan sağa sola sarıyor, terör yaşatıyordum. Hatta Arda bile bir ara yanımdan kaçmıştı. Kaçarken de, "Ben şimdi gitmezsem korkarım sen bütün hırsını benden alacak, hatta beni boşamaya falan kalkacaksın ben kaçtım!" diyordu yüzsüz şey. Allah'ım tüm aksilikler üst üste geliyordu. Her şey ters gidiyordu ama ben kilitlenmiş gibi bir bok yapmadan oturuyordum. Zaten eğer bir daha aynı organizasyon şirketiyle anlaşırsam vursunlardı beni. Cengiz'in atölyesinden kıyafetler gelmemiş, ikram hazır değildi ve kuaförüm saçlarımı resmen yoluyordu. Bir saat sonra balo başlayacaktı ve ortada hiçbir şey yoktu. Sinirden ağlamaya başlamıştım ki arkamdan kolları ile beni sarmalamış boynuma öpücükler konduruyordu yüzsüz sevgilim. Az önce beni sap gibi bırakıp kaçan o değil miydi? Sakin olmamı, gözlerimi kapamamı ve hazırlanmamı geri kalan her şeyi kendisinin halledeceğini söylüyordu. Aşkıma güvenmekten başka çarem de yoktu.

"Aman be, ucunda ölüm yok ya aşkım, galiba haklısın. Seni bütün gün kırdığım için özür dilerim," diyerek dudaklarına öpücüğümü aşkımızın mührünü bırakmıştım. O ise, saniyeler içinde ortadan kaybolmuştu. Onun beni bu kadar sevmesini çok seviyordum. Saçım yapılırken gevşemek için elime aldığım viskiyi yudumladığımda midem ağzıma gelmişti. "Sanırım yaşadığım stres mideme vurdu," diye içimden geçirmiş kadehi bir kenara bırakmıştım. Cemiyet hayatından dolayı balolara, resepsiyonlara alışık olmama rağmen soğuk terler dökmeye başlamıştım. Belki de o kara günden sonra Cengiz'in tasarladığı gelinlikle podyuma çıkacak olmak beni tedirgin ediyordu. Sebebini bilmiyor, sadece titriyordum. Saniyeler ve dakikalar bir birini kovalamış ben hazır bir şekilde podyuma çıkmayı bekliyordum. Üzerimde gelinliğim ve yerleri süpüren dantel duvağım her genç kızın hayallerini süsleyecek kadar muhteşemdi. Son bir dakika dendiğinde kalbim vücudumdan dışarı çıkabilecek bir delik arıyordu. İşaret verildiğinde Mariah Carey'den My All çalıyor, ben ise podyumun basamaklarından bir kuğu gibi süzüle süzüle iniyordum. Podyumun en önüne gelip protokol sırasındaki Arda ile göz göze geldiğimde beynim uyuşmuş bedenim hareket etmiyordu. Nefesim boğazımda hapsolmuş kalbim atış hızını iki katına çıkartmıştı. Var gücümle kendimi toparlayıp adım atmaya kalktığımda ise yer ayağımın altından kaydı ve her yer karardı...

***

Arda; meleğinin, biricik aşkının sabahtan beri terör estiriyor olmasına anlam veremiyordu. En sonunda yanından kaçmak zorunda kalmıştı. Hatta ona o gün yaptığı davranıştan ötürü akşam baloya bile gitmeyi düşünmüyordu. Azra kendini paralıyordu resmen. Günlerdir hem kendini hem Arda'yı paralıyordu. Arda onu anlamaya çalışıyordu. Bu Azra için çok önemliydi. Bu çocuk üniversitesi Azra'nın her şeyi olmuştu. Aslında bir açıdan da seviniyordu da Arda bu duruma. Çünkü artık Azra neden hamile kalamadığını sorgulamaktan vazgeçmişti. Azra'nın doktoru Arda'nın çok eski arkadaşı olduğu için ondan rica da bulunmuş, gerçeği saklamasını istemişti. Bencillik yapmıştı belki ama tek derdi meleğinin kendini suçlamasını ve üzmesini istememesiydi. Efe Arda'yı ne yaptığını sormak için aradığında Azra ve Nisa'nın yanında olmadığını, Azra'ya kızgın olduğunu hatta akşam yanına bile gitmeyi düşünmediğini söylemişti. Kendince kapris yapıyordu. Efe ile konuştuktan sonra Arda'nın telefonu tekrar çalmış arayan Nisa Azra'nın, çok kötü olduğunu ve her şeyin ters gittiğini söylediğinde, kapris yapmak için yanlış günü seçtiğini fark etmişti. Azra'nın yanına ulaştığında neredeyse ağlamak üzere olduğunu görünce içindeki vicdan azabı iki katına çıkmış Azra'yı öpüp kokladıktan sonra derhal olaya el koymuştu. Bir kaç telefon görüşmesinden sonra bütün eksiklikleri tamamlatmayı başarmış ve defile için protokol de onlara ayrılan yere geçmişti. Nisa, Arda ve Efe yan yanaydı. Azra en son çıkacak ve podyumda ünlü modacı Cengiz Ayvazoğlu'nun tasarladığı özel gelinlikle yürüyecekti. Defile başladığında podyumda yürüyen mankenlerden biri nefret dolu gözlerle Nisa'yı süzdüğünde, Arda biraz şaşırmış olsa da çokta umursamamıştı. Arda biricik aşkının çıkmasını sabırsızlıkla beklerken Mariah Carey'den My All çalmaya başlamış Aşkı, hayatının kadını merdivenlerin başında tüm asaletiyle boy gösteriyordu. Ağır adımlarla onlara doğru geldiğinde titreyen duvaktan bir terslik olduğunu Arda anlamış olsa da çok heyecanlı diye kendisini teselli etmişti. Göz göze geldiklerinde Azra'nın gözlerinin karası kaybolmuş sadece akı kalmış saniyeler içinde olduğu yere yığılmıştı. Arda kendisini podyuma atmış, Azra'yı kollarının arasına almış ve onu duyması için yalvarıyordu. Ancak Azra tepki vermiyordu. Yerde kollarının arasındaki kadınıyla öylece kalmışken Efe gelip Azra'yı kucaklamış Arda'ya "Doğru hastaneye, hadi," diye bağırmıştı. Efe kucağındaki Azra ile arka koltuğa geçmiş, Arda şok geçirirken Nisa araba anahtarını onun elinden alıp suratına bir tokat patlattıktan sonra sürücü koltuğuna geçmişti.

"Ağabey hadi kendine gel!" diyerek haykırdığında Arda da yanındaki koltukta yerini almış, yaklaşık on dakika sonra hastaneye varmışlardı. Şimdi Arda O'na daha fazla destek olmalıydım diyerek daha çok pişmanlık duyuyordu. Hastaneye girer girmez Azra'yı müdahale odasına almışlardı. Onlar ise üzerlerindeki smokinlerle çaresizce bekleşiyorlardı. Kısa bir süre sonra yanlarına gelen hemşire durumun iyi olduğun, serum verildiğini kısa bir süre sonra odaya alacaklarını ve orada beklemelerini söylediğinde hepsinin gözlerinden şükür gözyaşları süzülüyordu...

***

Yok, kesinlikle gelinlik smokin ve benzeri şeyler bize iyi gelmiyordu. En son gelinlik giydiğimde vurulmuş, bebeğimi kaybetmiş ve bir sene uyumuştum. Şimdi yine üzerimde hasta yatağına sığmayan gelinlikle, kolumda serum iki seksen yatıyordum. Hayır, yani neden biz normal insanlar gibi yaşayamıyorduk anlamıyordum. Hayatımdaki iniş ve çıkışlar menkul kıymetler borsasında olsa yer yerinden oynardı herhalde. Elimi sıkı sıkı tutmuş koklayan aşkım, kapının yanındaki duvarla kardeş olmuş Efe ve saçlarımdan beynime saplanmış tokaları çıkarmaya çalışan Nisa ile beraber yine hastane odasındaydık. İç sesimle kavga etmeye devam ederken odaya giren doktor sayesinde kendime gelmiş, gözlerimi ona dikmiş bir şekilde bana ne olduğunu açıklamasını bekliyordum.

"Azra Hanım, öncelikle geçmiş olsun size bir kötü, bir iyi haberim var. Önce hangisinden başlamamı istersiniz?" diye sorduğunda gözlerimi yere devirip, "Kötü," diyebildim."Peki, o zaman bu bayılma olaylarını bundan sonra yine yaşayabilirsiniz. Çünkü siz hamilesiniz!"

Yazar kendi sesiyle burada araya giriyor, ama bence gereksiz ve metnin dışına çıkan bir müdahale, bu kısmı çıkarabilirsiniz

AŞK-I KIYAMET ( Pandemi boyunca yeniden yayında )Nơi câu chuyện tồn tại. Hãy khám phá bây giờ