Sare❤

3.2K 272 27
                                    

      "ÇOK ÜŞÜDÜM SOĞUK BAKIŞLARININ AYAZINDA,  BİR PARÇA GÜLÜMSEMEN YETER İÇİMİN ISINMASINA..."
  
             Sare, içtiği bitki çayından sonra Seniha hanımın zoru ile bir kaç lokma birşeyler atıştırdıktan sonra, ağrısı devam eden başını rahatlatmak  için bir ağrı kesici içerek,  hazırlanmak üzere odasına çıktı.  Kıyafetlerini yerleştirdiği gardırobunun kapağını açarak, her zamanki gibi spor kıyafetlerinden buz mavisi tam üzerine oturan bir kot pantolon ve üzerine hardal rengi yüzücü badisini geçirdi. Rahat kıyafetler giyinmeyi seviyordu ama sürekli aynı tarzı giyinmesinin sebebi , fazla seçeneğinin olmamasıydı da aynı zamanda. 
    
            Dalgalı saçlarını serbest bırakarak, her zamanki gibi doğallığı seven biri olarak hafif bir makyaj yaptı. Uzun kirpiklerini belirginleştirmek için rimel, dolgun dudaklarına koruyucu özelliği taşıyan parlatıcı ve soluk tenine renk verecek şekilde biraz allık sürdükten sonra hazırdı. Hazırlanırken aklında Seniha hanım vardı. İyi bir kadın olmasına rağmen,  onda Sare'yi rahatsız eden birşeyler vardı. Belki o da Sare gibi kolay bir hayat yaşamamıştı.   Sare, Seniha hanımın eşini kaybetmesinden başka onunla alakalı birşey bilmiyordu. Bir ara onunla beraber oturup muhabbet arasında, hayat hikayesini dinlemeyi kafasına not etti.
            Aynada kendi aksine son bir kez bakarken,  aklına dün gece yaşadıkları geldi. En son Salih'in onu kokteyl salonunda bırakıp gittiğini, daha sonra kendisinin ona bakmak için salonda dolaşırken yanına Mert'in geldiğini hatırlıyordu. Büyük ihtimalle daha sonra Salih yanına gelerek,  genç kızı evine getirmişti. Uyandığında,  Salih'in yanıbaşında olduğunu görmesiyle içini nasıl huzur kapladığını hatırladı ve daha sonra midesinin bulandığını,  kustuğunu ve Salih ile beraber duş alırken nasıl ateşli öpüştüklerini... Kızaran yanaklarına baktı aynada, daha sonra elini dudağının üzerine götürdü.
        Hiç yaşamadığı duygular sarmıştı yüreğini... Hiç bilmediği ateş sarmıştı bedenini... Dün gece her ne kadar onu bütün benliği ile arzulasa da, cesaret edememişti... Şu an düşündüğünde o öpücükten daha fazlasını istediğini hissediyordu. İçindeki arsız kızı susturarak ve aynadaki aksine gülümseyerek çıktı odadan dışarı.
          Merdivenlerin sonunda Salih'in kendisini hazırlanmış bir şekilde beklediğini gördü.
      "Benden hızlısın bugün, gözlerim yaşardı bak şimdi. " derken gülümseyerek baktı adama.
     "Seninle konuşmam gereken bir şey var Sare." diyen adamın ses tonundan hoşlanmamıştı genç kız.
       "Tamam, konuşalım." dedikten sonra, Salih'in yönlendirmesiyle beraber evden çıktılar. Arabaya bindiklerinde merakına yenilen Sare, gözlerini "konuş" dercesine dikti genç adama.
           "Dün gece ile ilgili ne hatırlıyorsun?" diye sordu Salih. Halbuki sabah konusunu bile açmamıştı. Büyük ihtimalle Seniha hanımın yanında konuşmaktan çekinmişti. Acaba dün gece , yapmaması gereken birşeyi mi yapmıştı? Gerçi kendisi bile kendisine ne olduğunun farkında değildi ya , neyse sorup öğrenecekti.
       "Dün gece derken?" diye sorduğunda öpüştükleri zamanı mı kastediyordu,  yoksa kokteylde oldukları zamanı mı , onu kestirmeye çalışıyordu.
        "Salonda,  seni beş dakikalığına yalnız bırakıp lavaboya gittiğim zamandan bahsediyorum."
       "Beş dakika değildi tamam mı. Bekledim ben seni. Sonra...."
       "Beş dakika veya on dakika. Neyse sonra?" diye soran adam sabırsız görünüyordu.
       "Sana bakmak için masadan ayrıldım. Mert geldi yanıma bir ara , onu hatırlıyorum. Sonra evde senin yatağındaydım işte. Allah aşkına Salih neler oluyor?"
        "Başka hiç birşey hatırlamıyorsun yani."
       "Aslında benim sana sormam gereken bir şey var. Dün gece bana ne oldu? Hatırlamam gereken bir şey  var belli ki ve ben neden hatırlamıyorum?"
        "Sana söylemeyi unuttum,  meyve suyunda alkol vardı."
         Genç kız, yorgunluğuna vermişti dün yaşadıklarını... Sonuçta bir kardeşi olduğunu öğrenmişti ve bünyesi son zamanlarda sürekli zayıf düşüyordu.  Ama bilmeden sarhoş olmuştu.
       "Bunu bana şimdi mi söylüyorsun? Allah kahretsin ! Bana saçma sapan şeyler yapmadığımı söyle."
        "Hayır , zaten ben geldiğimde Mert yanına yeni gelmişti ve seni de alarak çıktım. Eve geldik."
       "Neden sorup duruyorsun o zaman hatırlıyor musun diye?"
      "O yapımcı bozuntusunu senin yanında görünce, biraz sinirlendim ve onunla takıştık biraz. Ama öyle büyütülecek birşey değil." dedikten sonra,  oturduğu şoför koltuğunda parmakları direksiyonun üzerine ritim tutarak  vurmaya başladı. Aynı anda Sare'nin gözleri önünde, Mert'in boğazını sıkan Salih'in görüntüsü oluştu. Genç kız, beyninin kendisine oyun oynadığını düşündü. Salih, Mert'i kendisinin yanında gördüğü için, bu kadar kendisini kaybedemezdi sonuçta. Fazla üzerinde durmadı konunun ve Salih'in arabasını çalıştırmasını izledi.
  
         Umut'un söylediği okula gitmek için yola çıktıklarında,  Pelin'i aramayı düşünerek telefonunu çantasından çıkarmak üzere, çantasını karıştırmaya başladı. Akşam Pelin ile buluşup, ona Umut'u anlatmak için sabırsızlanıyordu.  Ama çantasında  telefonunu bir türlü bulamıyordu. Aklına gelen şeyle avuç içini alnına adeta vurarak bastırdı.
       "Off yaa.." diye kocaman bir Of çekti.
      "Ne oldu?" diye sordu araba kullanan adam, bakışlarını yoldan genç kıza çevirerek.
        "Dün akşam çantamı otelde unuttum sanırım."
        "İçinde önemli birşey var mıydı ki?"
        "Telefonum vardı Salih. Kibrit kutusu kadar bir çantaydı zaten,  başka birşey koyacak yer yoktu. Sen almadın dimi çantayı?"
        "Hayır ben almadım. Yeni telefon alırız sana dert etme." diyen adama baktıktan sonra,  hiç birşey demeden gözlerini devirerek camdan dışarıyı izlemeye başladı. Ne kadar da kolaydı bu adam için çözüm üretmek. Gidip otelin çalışanlarına sormaktansa,  hemen yeni bir telefon almayı teklif ediyordu.
        
            Umut'un söylediği okula geldiklerinde, Anadolu yakasında özel bir kolej olduğunu gördü Sare. Ya gerçekten Umut , söylediği gibi çok zeki bir öğrenciydi ve kendi başarısıyla böyle bir okulu kazanmıştı,  ya da bilmediği başka şeyler vardı Sare'nin. Çünkü kendi tedavi masraflarını bile karşılayamayan bir adam , oğlunu böyle bir okulda okutamazdı nihayetinde.
         Okuldan içeri adım attığında, Salih'in sessizce yanına gelerek elini tutmasına izin verdi. Ona içinden kızgındı aslında,  dün ona içeceğinde alkol olduğunu söylemeyerek sarhoş olmasına göz yumduğu için. Yine de ona ayak uydurarak, kapısında "müdür" yazan odanın kapısını tıklatarak içeriye girdi.
        "Merhaba." diye söze başladı Salih.
       "Buyrun size nasıl yardımcı olabilirim?" diye soran orta yaşlı kadın, gülümseyerek bir Salih'e, bir Sare'ye bakıyordu.
       "Biz bir öğrencinize bakmak için gelmiştik.  İsmi Umut Öztürk."
       "Ne için arıyorsunuz Umut'u? Yakınlık dereceniz nedir?" diye sordu kadın meraklı bakışlarla.
       "Ben ablasıyım." diyerek söze giren genç kız, "Umut burda kaldığını söyledi ve ben onun gerçekten burda kalıp kalmadığını merak ediyorum." diye devam etti sözlerine ama karşısındaki kadının daha fazla kafası karışmış gibi görünüyordu. 
        "Siz ablasısınız ve kardeşinizin burda kaldığını daha yeni mi öğreniyorsunuz?" diye sordu kadın. E tabi ki haklı olarak... 
        "Bakın , durum biraz karışık. Eğer Umut'u çağırırsanız,onunla konuşmak istiyoruz." diye söze giren Salih oldu.
        "Beyefendi,  Umut hafta sonları okulda olmuyor." dedikten sonra genç kıza bakarak,
     "Sizin, kardeşinizin her hafta sonu hasta babanızı ziyarete gittiğini bilmiyor olmanız da ilginç doğrusu." diye imalı bir şekilde sordu.
       "Ben Umut'un kardeşim olduğunu daha dün öğrendim. Aynı babaya sahibiz ama annelerimiz farklı. Yani Umut ile konuşabilecek fazla zamanımız olmadı." diyen genç kız, derin bir nefes alarak devam etti sözlerine;
      "Sizden öğrenmek istediğim şey, Umut gerçekten okulunuzda mı kalıyor? Yani bana öyle söyledi ama, şu an yaz tatili olduğu için benim de kafam biraz karıştı doğrusu."
       "Anlıyorum... Evet Umut burada kalıyor. Ve benim de çok sevdiğim bir öğrencimdir kendisi. Bu lisede son senesi olduğu için, gireceği üniversite sınavlarına çalışmak için yaz tatilini burada geçirmek istedi. Bol bol test çözerek ve ders çalışarak,  onunla yakından ilgilenen bir öğretmenimizin de yardımıyla üniversite sınavlarına hazırlanıyor.  O gerçekten özel bir çocuk. Boş kalan zamanlarında ise, okulumuzda  yapılması gereken işleri yapıyor. Diğer çocukların aksine, gezmek, eğlenmek yerine sürekli kendisine yarar sağlayacak işlerle uğraşıyor." diye konuşan kadın, Sare'nin gülümsemesine sebep olmuştu. Demekki kardeşinin de dediği gibi Umut'un okul birinciliği vardı.
        "Burada kalması zorunlu değil yani." diye konuşan Salih oldu.
       "Tabi ki zorunlu değil. O istediği için burada kalıyor.  Az önce de söylediğim gibi sadece hafta sonları , hasta babasını ziyaret etmek için gidiyor. "
        "Çok teşekkür ederim, verdiğiniz bilgiler için." diyen Sare'nin gözlerinin içi ışıldıyordu.  Kendisinin yapamadığını, varlığından bile haberi olmadığı kardeşi yapmıştı.
      Hızlı bir şekilde okuldan çıktıktan sonra, yine birlikte hastaneye gittiler. Babasının yattığı odanın önüne geldiklerinde,  Sare yine nefesinin hızlandığını, kalbinin göğüs kafesini ele geçirdiğini hissetti. Salih , genç kızın huzursuzlandığını farketmiş olacaktı ki, tek kolunu omzuna atarak gövdesini sıkıca kendisine bastırdı. Her zaman yalnız girdiği bu odaya, bu kez Salih ile el ele girdiler. Tahmin ettiği gibi yatakta yatan adam uyuyor, tek yaşam belirtisi göstererek nefes alıyordu. Adamın uyuduğunu gören Sare , derin bir nefes alarak, hemen yanıbaşında elindeki kitaptan gözlerini ayıran Umut ile göz göze geldi.
         "Merhaba ufaklık." dedi gülümseyerek.
         "Merhaba." dedi Umut , oturduğu sandalyeden kalkıp, elindeki kitabı sırt çantasına koyduktan sonra Sare'ye doğru yürürken.
   Sare sessizce, hasta adamı uyandırmamaya özen göstererek,  " O nasıl?" diye sordu gözleri ile babasını işaret ederek.
       Umut'un gözleri de babasına kaydı ve aynı anda yüzündeki gülümseme de soldu.
     "Bir gelişme yok. Ağrılarını dindirmek için sürekli serum takıyorlar ve bu da uyumasına sebep oluyor." dedi delikanlı iç çekerek.
      "Umarım eski sağlığına kavuşur. Onunla konuşmam gereken o kadar çok şey var ki..." diyen genç kız hüzünlenerek başını öne eğdi ve Salih'in elini daha fazla sıkmasıyla,  tekrar Umut'a bakarak; "Beraber dışarı çıkalım mı? Seninle doğru düzgün tanışamadık bile." diye sordu.
         Bir an yatakta yatan adama bakan Umut, tekrar başını çevirdiğinde, "Tamam." dedi ve sırt çantasını da alarak Salih ile Sare'ye eşlik etti.
         Arabaya bindiklerinde,  "Nereye gidiyoruz?" diye soran Umut'a;
        "Nereye gitmek istersin? Şöyle güzel bir yemek yiyelim mi önce?"  diyerek karşılık verdi Salih. Bir taraftan Sare'ye bakıyordu.
       İkisinden de onay aldıktan sonra, arabasını çalıştırarak, yeşillikler içinde bulunan alabalık tesislerine doğru yola çıktı.
        Beraber, balık restoranının bahçesindeki çardaklara oturduktan sonra, gelen garsona sipariş verdiler.
       "Siz, sevgili misiniz?" diye soran Umut'un sözlerine Sare, şaşkınlıkla ne cevap vereceğini düşünüyordu.  Böyle bir soru beklemiyordu tabi ki... Salih'i seviyordu ama Salih onu sevdiğini söylememişti. Onu öpmüştü ama Salih , ofisine gelen kadını da öpmüş ve sevgili olmadıklarını iddia etmişti. Aklı karışık bir şekilde ne söyleyebileceğini düşünen  Sare, Salih'in de kendisine bakmasıyla birlikte, utanarak ve kızaran yanaklarıyla cevap vermeye çalıştı Umut'a;
         "Şey... Aslında..." diye söze başlayan Sare'nin aklına konuyu değiştirmek geldi ve hızlıca;
     "Biliyor musun, az önce senin okuluna gittik ve müdürünle tanıştık." diye konuştu. Salih  de genç kızdan cevap bekliyor olsa gerekti ki, gözlerini devirerek başka yöne bakmaya başladı.
         "Nesrin hanımla mı tanıştınız?" diye soran Umut'a gülümserken, konunun değiştiği için rahatladı Sare.
        "Evet ve senin için o kadar güzel şeyler söyledi ki, öyle değil mi Salih?" diyerek Salih'i dürttü genç kız. Ama Salih' in aklı Umut'un az önce sorduğu sorudaydı büyük ihtimalle.
        "Nesrin hanım çok iyi bir insandır. Onlar olmasaydı ne yapardım bilmiyorum."
        "Orda kalman gerekmiyormuş aslında. İstersen eğer, benim bir evim var orada beraber kalabiliriz." diye konuşan Sare'ye şaşkınlıkla bakan Salih, birden ciddileşerek;  "Bu da nereden çıktı şimdi?" diye sordu.
        "Bir kardeşim var ve birbirimize ihtiyacımız var." dedi Sare.
      "Senin kimseye ihtiyacın yok. Ben varım. Benimle kalıyorsun ya Sare." diyerek Sare'ye unuttuğu birşeyi hatırlatıyor gibi görünüyordu.
        "Sadece geçici bir süreliğine Salih. Unuttun mu , misafirim sadece. Hem Umut benimle kalırsa, senin evinde kalmama da gerek kalmaz."
       "Olmaz!" diye vurgulayarak konuşan Salih'e bakan genç kız;
       "Nasıl yani? Olmayan ne?" diye sordu.
      "Yani Umut'un okulu var. Sınavlarına çalışıyor. Hem okulu senin evine çok uzak. Öyle değil mi Umut?"
        "Salih abi haklı Sare. Sınavlara çalışmam ve üniversite için  tam burs kazanmam gerekiyor."  diyen Umut 'un sözleriyle Salih derin bir oh çekti.
Sare farketse de, görmemezlikten gelerek;
     "Tamam o zaman, sınavların bitene kadar bekleriz. Umarım İstanbul'da bir üniversiteyi tercih edersin." dedi Sare.
     "Ama fikrini değiştirecek olursan eğer,  beni ara tamam mı?" diye ekledi sözlerine ve telefonunu kaybettiğini, yeni bir telefon alacağını söyleyerek Umut'tan kendi telefon numarasını istedi. Böylelikle istediği zaman kardeşini arayabilecekti.
       Yemeklerini yedikten sonra, doğada kısa bir yürüyüş yaptılar birlikte ve daha sonra, karşılarına çıkan bir at çiftliğine girerek ata bindiler. Sare,  başlarda biraz korksa da, Salih'in kendisini  cesaretlendirmesiyle başarabilmişti.
          Daha sonra Umut'u okula bırakarak veda ettiler ve eve dönmek için yola çıktılar. Gün geçtikçe, bu çocuğa daha fazla kanının ısındığını hissediyordu Sare. Kimsesiz olduğu bu hayatta, bir kardeşi olduğunu bilmek mutlu ediyordu onu. Umut'un annesini kaybettikten sonra,  yaşadığı sıkıntılara bir de babasının hastalığı eklenince altüst olan dünyasını anlatmıştı Sare'ye. Genç kız ne kadar yara aldıysa bu hayattan,  kardeşinin de en az kendisi kadar yara aldığını görebiliyordu ve bu düşünce Umut'u Sare'ye biraz daha yaklaştırıyordu.
       "Demek artık benimle kalmak istemiyorsun küçük hanım?"
      Salih'in sesi ile düşüncelerinden sıyrılan genç kız, genç adamın bu olaya neden bu kadar taktığını anlayamıyordu.
        "Zaten senin evinde sürekli kalacağıma dair konuşmamıştık Salih. Nedir bu tavırlar anlamıyorum."
      "Seni rahatsız edecek,  kıracak bir şey mi yaptım?" diye sordu arabayı kullanan adam. 
      "Ne alakası var? Senin evinde seninle yaşamam ne kadar doğru sence?"
     "Ben yanlış bir tarafını göremiyorum."
     "Yapma Salih. Başlı başına yanlış bu. Umut gelse de, gelmese de zaten kendi evime döneceğim. "
     "Ne zaman gitmeyi düşünüyorsun ve bunu bana ne zaman söyleyecektin?" diye sordu burnundan soluyan adam.
      "Belki yarın, bilmiyorum."
     "Öyle mi? Hiç durma bugün git. Neden benimle kalıyorsun ki?"
        Salih'in sözleri balyoz gibi oturmuştu kalbine.  Ve bunun acısıyla dolan gözlerini saklamaya çalışarak;
      "Tamam." diyebildi camdan dışarıya bakan kız. Salih'e bakmak istemiyordu,  biliyordu ki eğer bakarsa ona hayat veren gökyüzüne yenilecek,  gözyaşları akmaya başlayacaktı.
         Arabanın aniden fren yapmasıyla, korkudan yerinde sıçrayan genç kız, kafasını çevirip baktı gökyüzünün sahibine. 
       "Ne tamam Sare. Ne için tamam?" diye sordu üzerine doğru eğilen adam.
        "Evime döneceğim. Hemde bu akşam.  Eşyalarımı alıp gideceğim. Bunu istediğini söylemedin mi?" diyerek kafasını tekrar arabanın camından dışarıyı izlemek için çevirdi .
       "Yüzüme bak!" diyen adamın elini çenesinde hissetmesiyle,  tekrar baktı içine işleyen bakışların sahibine. Genç kız, şefkat aradığı buz gibi bakışlarda öfke görüyordu. 
        "Gerçekten gitmek istiyor musun?" diye sordu Salih, gözlerinin en derinine baktığı kıza. Gitmek istemiyordu Sare. Buna hazır hissetmiyordu kendisini.  Onunla, onun kokusunda huzur bularak uyumaya öylesine alışmıştı ki, kabusları bile terkediyordu genç kızı onun güvenli kollarındayken.  Ama gitmesi gerektiğini de biliyordu. Hele bir de Salih'in sözlerinden sonra,  gururu incinmişti.
       "Gerçekten gitmemi istiyor musun? " diye sordu Salih'e ve buz gibi bakan adamın gözlerinde yumuşama gördü. Salih kafasını yavaşça iki tarafa salladıktan sonra,  "Seninle nefes alırken,  intihar sebebi olur bu." diyerek , Sare'nin yumuşak dudaklarına bastırdı kendi dudaklarını. Genç kız, duyduğu sözlerin şaşkınlığı ile, karşılık veremediği adam kendisini geri çektiğinde,  duyduklarını daha yeni idrak edebilmişti.  Tabi ki Salih, onun gitmesini istemiyordu. Sadece gitmesini istememekle kalmıyor,  onunla nefes aldığını söylüyordu. Bu düşüncelerle, hiç yapmadığı veya yapmayacağı birşeyi yaptı Sare. Kendisinden uzaklaşan adamın dudaklarına kendi dudaklarını acemice bastırdı ve onu öpmeye başladı.
        Kendisini geri çektiğinde,  Salih'in ona şaşkınlıkla baktığını gördü ve utanarak başını yere eğdikten sonra,nefesini düzene sokmaya çalıştı. 
         "Ben ilk kez böyle birşey yaptım inan nasıl oldu bilmiyorum." diye konuşmaya çalışan kızın dudaklarına işaret parmağı ile bastıran adam;
      "Mümkünse bundan sonra sık sık deneyebilirsin." dedikten sonra gülümsedi. Bir an gülümseyen Sare, daha sonra ciddileşerek;
   "Çok üşüdüm soğuk bakışlarının ayazında,  bir parça gülümsemen yetiyor içimin ısınmasına." diye aklından geçen sözcükleri sıraladı.
      "Sen iste yeter, böyle ağzım kulaklarımda gezer yangın çıkarırım gerekirse üşüme diye."
        İkisinin de kahkaha atmasına sebep olacak bu sözlerden sonra, arabayı durduran Salih, tekrar çalıştırarak yola devam etti.
         "Bir daha ağzından gitmek ile ilgili sözcük duymak istemiyorum tamam mı küçük hanım." dedikten sonra evin önünde arabayı parkeden Salih, genç kızın burnunun üzerine işaret parmağı ile hafifçe dokundu. 
        "Şimdilik öyle olsun ama bir şartım var." dedikten sonra Salih 'in soru soran bakışlarına cevap verdi. 
    "Çizgi film var mı çizgi film?" dedikten sonra, Salih;
       "Şartın bu mu yani?" diye sordu.
     "Evet. Çizgi film izlemek istiyorum." dedikten sonra aklına gelen şeyle kocaman bir Of çekti tekrar.
        "Telefonum da yok benim. Ben Pelin'i özledim yaaa." dedikten sonra, Salih genç kıza kendi telefonunu uzatarak;
        "Şimdilik bunu kullan,  yarın ilk işimiz sana bir telefon almak olacak." dedi.
         "Tamam hadi eve gidelim o zaman Pelin'i arayayım o da gelsin. Gelirken de çizgi film alır, hep beraber izleriz."
        "Ben de Tuna'yı çağırayım diyeceğim de,  gerek kalmadı. Bizimki geldi bile." diyerek evinin bahçesine giren Tuna'nın arabasını işaret etti Sare'ye.
         Gülümseyerek, Tuna'nın arabasını park etmesini izleyen çift, arkadan gelen başka bir araba ile bakışlarını o tarafa çevirdiler.
         "Bunun burda ne işi var?" diye soran,  yanlarına gelen Tuna oldu. 
         "Anlayacağız şimdi." diyerek ciddiyete büründü Salih.
        Genç kız şaşkınlıkla bir Salih'e , bir karşısında burnu bandajlı olan adama baktıktan sonra, adamın ellerinde tuttuğu, dün kokteylde unuttuğu kendi çantasını farkederek şaşkınlıkla gözlerini büyüttü. Gözlerini sadece Sare'nin gözlerine sabitleyen Mert Ateş'in gözlerinde, kendisine tanıdık gelen bir tehlike sezdi Sare. Daha önce gördüğü birşeyler vardı karşısındaki adamda. Tam önüne kadar yaklaşan ve aralarında bir adım mesafe bırakan adamın söyleyeceklerini merakla dinlemeye başladı.
       "Çantanız Sare Hanım." diyerek arsız şekilde gülümseyen adam ile Sare'nin arasına birden Salih'in geniş omuzları ve gövdesinin girmesi ile iyice şaşırmıştı genç kız...
       Tuhaf birşeyler oluyordu Salih ile bu Mert denilen adamın arasında ama Sare'nin hiç birşeyden haberi olmaması genç kızın canını sıkıyordu...  
    
         

❤SEVDASINI SEVDİĞİM❤Where stories live. Discover now