Sare❤

3.9K 284 55
                                    

Daha bir kaç saat önce binanın girişinde, karşısına çıkan ve hayatını karartan o pislik adamın etkisini üzerinden atamadan, biraz önce elektriklerin kesilmesiyle dört yıl öncesine yeniden döndüğünü ve aklının karanlıkla beraber yitip gittiğini düşündü önce. Nefesi kesiliyor, tek bildiği şeyi yaparak çığlık atıyordu sadece. Taki karşısındaki adamı elinde fenerle onu sakinleştirmeye çalıştığını görene dek.
"Sare, benim Salih. Lütfen kendine gel artık. Sadece elektrikler gitti."
"Ben, özür dilerim. Karanlıktan korkuyorum." diyebildi sadece ıslak gözlerinin arasından genç adama bakarak.
"Karanlıktan korkuyor musun? Sare, bu korku falan değil. Kendini kaybettin. Beni tanımadın."
"Bak, gerçekten üzgünüm. " dedi, ne diyeceğini bilemez bir halde.
"Neyse, kendine gelmene sevindim. Elektrik idaresini aradım az önce ve küçük bir sorun olduğunu, en kısa zamanda çözmek için elinden geleni yapacaklarını söylediler." derken hala merdivenlerde oturuyorlardı.
"Umarım, uzun sürmez. Karanlıkta uyuyamam ben."
"O zaman elektirik gelene kadar bekleriz bizde. Korkma ben yanındayım."
"Teşekkür ederim..."
"Sare, bu davranışlarının normal olmadığının farkındasın değil mi? Ne oldu, geçmişte yaşadığın herhangi bir olay mı seni bu hale getirdi?"
"Soru sorma bana ne olur. Sadece yanımda ol. " diyen genç kız kafasını yanıbaşında oturan adamın omzuna koydu. Şu an ondan korkması gerekirken, nasıl bu kadar rahat bir şekilde yakınlaşabildiğine şaşırıyordu. Eğer huzurun bir kokusu varsa,bu adam huzur kokuyordu. Sessizce, yanıbaşındaki kızın omzunda yer alan saçlarını okşayan Salih ise , bu durumdan hiç de rahatsız olmuş gibi görünmüyordu.
"Çok yorgunsun bugün, istersen yarın evde kalıp dinlenebilirsin." dedi Salih.
"Hayır, işe gelmem daha iyi olacak."
"Peki, nasıl istersen. Kendini nasıl iyi hissedeceksen öyle olsun."
Genç kız için işe gitmek daha mantıklıydı. Evde, akşama kadar oturup, tüm gün üstüne hücum eden uğursuzlukları düşünürse kafayı yiyeceğini biliyordu. Salih'e anlatmayı çok istiyordu ama birine bu kadar güvenmişken, onu bırakmasından deli gibi korkuyordu. Salih onun için bir liman olmuştu ve Sare oraya sadece sığınmıştı. Limanın, onu açık denizlere göndermesinden korkuyordu. Ne ara bu kadar yakın olmuştu ona. Ne ara bu kadar işlemişti Salih onun savunmasız yüreğine.
Evin yeniden aydınlanmasıyla, gözlerini kırpıştırdı ilk önce. Ve hemen uzaklaştı Salih'ten. Sanki o çok korktuğu karanlık, biraz önce duygularını saklıyordu. Utanarak baktı Salih'e.
"Gözlerin kötü görünüyor. " diyen genç adam gülümsedi kıza.
"Ağladığım zaman çok çirkin oluyorum dimi?"
"Bence de. Sen hiç ağlamamalısın. Bak elektrikler geldi ve şu an güvende hissediyor musun kendini?"
"Sanırım..."
"O zaman söz ver bana. Ne olursa olsun o gözlerden yaş düşmeyecek." Genç kız sadece gülümsemekle yetindi bu sözlere. Bunun için söz veremezdi ki, onu dinlemeyen gözyaşlarının adına...
Sessiz kalarak, Salih'in onu odasına kadar götürmesini izledi. Kapının önüne geldiklerinde Salih, tam karşısında kalan odayı gösterdi genç kıza.
"Orası benim odam. Birşey olursa, korkarsan eğer hiç çekinme. Saat kaç olursa olsun, uyandırabilirsin beni." dedikten sonra Sare'nin yüzüne düşen bir tutam saçı, kulaklarının arkasına koyarak alnından öptü. Adamın dudaklarının sıcaklığı tüm vücuduna yayılan genç kız, kızarmış yanaklarıyla odasına girip hemen kapıyı kapatarak kilitledi.
Fazlasıyla yorgun bir gün geçirmişti. Masal gibi başlayan günün ardından, kabuslar hücum etmişti üzerine. Kalacağı oda gayet rahat ve geniş bir odaydı. Kendi salonundan bile büyüktü. Misafirlere ait banyonun, odanın içinde olması ise Sare için büyük şanstı. Hemen eşofman takımının üst polarını çıkararak mavi tişörtü ile kaldı. Banyoya giderek elini yüzünü yıkadı ve çantasından çıkardığı diş fırçası ile dişlerini fırçaladı. Aynadaki aksine baktığında şiş gözkapaklarıyla, kızarmış burnuyla ona bakan kendi yansımasını gördü. Biraz daha güçlü olması gerekiyordu. O her zaman güçlü olmak zorunda bırakılmıştı.
Şimdi üç hafta öncesine kadar tanımadığı bu adamın odasında, kendisini hiç olmadığı kadar güvende hissetmişti. Alnından öptüğünde korkup kaçmamış, sadece utandığı için gelmişti odaya. Salih 'in yanında bütün tabuları bir bir yıkılıyordu. Bu düşüncelerle yatağına uzandı ve uykusunun kabussuz geçmesi için dua ederek gözlerini kapattı.
Sabah uyandığında, hiç kabus görmemenin etkisiyle ve uzun zamandır bu kadar güvenle uyumanın huzuruna varmadığı için gülümseyerek araladı gözlerini. Yanıbaşından telefonunu alarak saate baktı. 8 buçuk...
"Geç kaldım. Off yaa." diye oflayarak fırladı yataktan. Salih'in henüz gitmemiş olmasını ümit ediyordu. Üzerini değiştirmeden hızlı adımlarla gidip kapısını açtığı sırada bir adım atmasıyla Salih'in geniş vücuduna çarptı gövdesi.
"Günaydın. Ben de seni uyandırmak için geldim. Hadi hazırlan." dedi genç adam.
Başını sallayarak geri geri odasına giren Sare, adamın da henüz yeni kalktığını görünce rahatladı. Hızlı hareketlerle, dün yanında getirdiği kıyafetlerini giyinerek, çıkardıklarını çantaya yerleştirdi. Aynaya baktığında gözlerindeki şişliğin daha fazla olduğunu gördü. Allah'tan kirpiklerinin uzunluğu durumu kurtarıyordu. Kısacık olsaydı kirpikleri, bu şiş gözlerde kesinlikle kaybolurdu. Çantasından çıkardığı rimel ile kirpiklerine biraz şekil verdikten sonra, allık ile solgun yüzüne renk verdi. Dudaklarına da parlatıcılı dudak koruyucusu sürdükten sonra, saçlarını açık bırakarak hazırlığını bitirmişti. Odanın dışına çıkığında ,ortalarda hiç kimsecikler yoktu. Salih'in odasından gelen seslerle hala hazırlanmaya devam ettiğini anlaması uzun sürmedi.
Midesinden gelen sesler, ne kadar acıktığının işaretini veriyordu. Hızlı adımlarla mutfağa doğru yönlenerek, Salih ile kendisine sandviç hazırladı. Birer bardak tropikal meyve suyu doldurduktan sonra, arkasında onu izleyen gözlerin varlığını hissetti, hiç arkasına bakmadan.
"Nasıl bu kadar sessizce gelip, beni ordan izliyorsun?"
"Burada olduğumu anladığına göre, pek de sessiz sayılmam. "
"Tecrübe diyelim." dedikten sonra yüzünü adama dönen genç kız " Vaktimiz varsa birer sandviç yiyebiliriz diye düşündüm."dedi.
"Vaktimiz yok aslında ama, hazırladın madem, yiyelim." diyerek mutfaktaki masaya kuruldu.
Salih, ilk ısırığını almıştı ki masanın üzerinde duran telefonun çalmasıyla ekranda yazan Tuna yazısını gördü.
"Rüyanda beni mi gördün oğlum , sabah sabah." dedikten sonra Tuna'nın sözleriyle gülümseyerek ayağa kalktı ve salona doğru yürüdü genç adam. Ama konuşması bitip geri döndüğünde, yüzündeki gülümsemesi yerini ciddiyete bırakmıştı.
"Önemli birşey mi?" diye sordu Salih'i izleyen genç kız.
"Senin çekimlerini dün yayınlamışlar ve benim bundan daha yeni haberim oluyor. "
"Gerçekten mi?" diyerek gülümsemek isteyen kız, Salih'in yüzündeki ifadeyi idrak edince vazgeçti. Ve devam etti sözlerine.
"Haber vermemeleri çok saçma. Bu işlerden fazla anlamam ama olan olmuş artık. Haberimiz olsa ne değişecekti ki? Sonuçta onlar için çalıştık ve ücretini de fazlasıyla ödediler."
"Benim çekimlerini yaptığım ürünün reklam filmini en son ben mi izleyeceğim yani. Hem asıl konu bu değil. "
"Ne , başka birşey daha mı var?"
" Bir yapım şirketinin genel müdürü, seninle bizzat görüşmek istiyor."
"Neden benimle görüşmek istesin ki?"
"Yeni bir iş teklifi için belki bilmiyorum. Bugün ajansa geldiğinde öğreniriz. Bittiyse çıkalım mı?" diyerek kızın elindeki son lokmaya baktı Salih. Ve apar topar son lokmasını da ağzına atan genç kız, bir dikişte son yudum meyve suyunu da bitirdi. Hızla ayaklanarak bir adımda Salih 'in yanına geldiğinde, adamın tek bir ısırık aldığı sandviç ve dolu meyve suyu bardağı takıldı gözüne.
"Ama sen yemedin. "
"Kahvaltı yapmıyorum zaten. İştahım da kaçtı. Geç kaldık. Hadi..." diyerek yol gösterdi Sare'ye.
Ajansa geldiklerinde, beraber yürüdükleri için tüm gözleri üzerinde hissetti Sare. Salih ise hiç rahatsız olmuş gibi görünmüyordu. O da kendisini rahatlatmaya çalıştı. Salih'in odasının önüne geldiklerinde asistanı Tuğba'nın yanında durdu Sare. Bir kaç adım ilerleyen Salih arkasını dönerek;
"Sare, gelsene." diye çağırdı genç kızı. Burada durup Tuğba'dan işi öğrenmesi gerektiğini düşünüyordu. Yine de itiraz etmeden devam etti yürümeye.
Odaya girdiklerinde Salih oldukça gergin görünüyordu.
"Ben Tuğba ile çalışacağımı düşünmüştüm. Öyle konuşmuştuk yanlış hatırlamıyorsam."
"Mert bey, yani şu yapım şirketinin müdürü yoldaymış. Onunla konuşmanız sonuca bağlansın, seni ikna edemezse yeni işine başlarsın."
Ne yani? Şimdi Salih, Sare'nin o adamla konuştuktan sonra fikrini değiştireceğini mi düşünmüştü. Genç kız içten içe sinirlense de, sakin konuşmaya çalışarak;
"Sen, beni ikna edeceğini mi düşünüyorsun?" diye sordu.
"Ben hiçbirşey düşünmüyorum. Zaten o reklam filminde oynaman başlı başına bir hataydı. Sonuçlarının böyle olacağı belliydi."
"Sanki işi kabul etmişim gibi konuşma."
Uzun süren sessizlikten sonra, Tuna girdi odaya günaydınlarını sunarak.
Ama ne Sare, ne de Salih cevap vermemişti Tuna'ya.
"Sare, talih kuşu kondu başına. Tebrik ederim."
Tuna'nın sözleri Salih'in daha çok gerilmesine neden olmuştu. Sare, genç adamın dişlerini sıktığını farketse de, görmemezlikten gelerek Tuna'ya cevap verdi.
"Ne oluyor? Biri bana da anlatabilir mi lütfen? Altı üstü iş teklifi. Büyütecek ne var bunda?" demesiyle kapı çalındı ve uzun boylu, esmer gayet karizmatik ve yakışıklı bir adam girdi odaya.
"Anlatacak kişi geldi." dedi dişlerinin arasından Salih , ama onu sadece Sare duymuştu.
"Merhaba, ben Mert Ateş. Siz de Sare hanım olmalısınız. " diyerek elini uzattı Sare'ye genç adam. Sare önce Salih'e, daha sonra kendisine uzatılan ele baktıktan sonra parmak uçlarıyla tokalaştı adamla.
"Ekranlarda göründüğünüzden daha güzelsiniz. Büyülendim resmen." diyen adama beklenen tepki Salih'ten geldi.
"Kısa keserseniz iyi olur. Malum, Sare hanım şu an benim çalışanım." diyerek varlığını belli ettirdi. Mert denilen adam, Sare'den gözlerini alarak sırasıyla Salih ve Tuna ile de tokalaştıktan sonra, gayet rahat bir şekilde koltuğa yerleşti.
"Sare hanım, aslında ben konuşmamızı başbaşa yemek yerken yapabiliriz diye teklif etmiştim ama, Salih bey kabul etmeyeceğinizi bildirdi." diyerek Salih'i genç kıza şikayet etmeye çalışıyordu aklı sıra.
Salih'in yeniden ve daha sert bir ifadeyle dişlerini sıktığını gören genç kız, ona fırsat vermeden konuşmaya başladı.
"Salih bey, en doğru kararı vermiş. Burada onun yanındayken konuşmamız daha uygun olur. " diyerek cevapladı adamı.
"Peki! Nasıl isterseniz." diyen adamın gülümsemesi kaybolmuştu. Pek önemsemedi de Sare.
"Oyunculuğunuz ve güzelliğiniz, çekimleri izlediğimizden beri konuşuluyor. Eğer kabul ederseniz sizinle çalışmak istiyoruz. Ekranların yeni yüzlere ihtiyacı var. Hem de sizin gibi çok nadir bulunan doğallıkta olanlara."
"Çok teşekkür ederim, ama ben zaten çalışıyorum. Daha bugün başladığım bir işim var. Geç kaldınız beyefendi." diyerek kestirip attı Sare. Salih'in yüzünde bir anlık rahatlama gördü o anda. Genç adam, masasının arkasında oturmuş, sessizce dinliyordu konuşulanları.
"Çok erken karar veriyorsunuz . Henüz söyleyeceklerim bitmedi. Kazanacağınız miktarı da söylemedim."
"Ben bir kere söz verdim. İlginiz için teşekkür ederim ama önüme servet de dökseniz kararımdan vazgeçeceğimi düşünmüyorum." dedi kesin bir dille.
Tuna da en az Salih kadar şaşkın bakışlarla izliyordu genç kızı.
Konuşması kesin bir dille reddedilen adam, daha fazla konuşmanın anlamsız olacağını düşünmüştü ki, bir anda ayaklanarak ceketinin cebinden çıkardığı kartı Sare'ye uzattı.
"Bu kadar kısa sürede cevap vermeniz oldukça şaşırtıcı. Yine de bunu alın. Eğer fikrinizi değiştirmek isterseniz arayın lütfen." diyerek iyi günler diledikten sonra yenilmişlikle odayı terk etti. Kapının kapanmasının ardından, elindeki kartı pantolonunun arka cebine atarak, Salih'e döndü.
"Adamın yemek teklifinden haberim yok." dedi daha çok soru sorar tonda.
"Kabul etmeyeceğini düşündüm."
"Yemek teklifini kabul etmeyeceğimi ama iş teklifini kabul edeceğimi düşündün öyle mi?"
" Hayır, yani çok iyi para teklif etmişler. Tuna ile konuştukları zaman. Bilmiyorum. Kim olsa kabul ederdi."
"Ben değil ama Salih Tekin. Hala tanımamışsın beni. Üzüldüm gerçekten. "
"Sare, sen şimdi gerçekten kabul etmedin mi? " diye şaşkınlıkla duyduklarını idrak edemediği belli olan Tuna sormuştu soruyu.
Genç kız gözlerini devirirken, Salih;
"Özür dilerim. Sabahtan beri tam bir aptal gibi davrandığımın farkındayım. Nasıl affettirebilirim kendimi?" diye sorduğunda gerçekten mahcup bir ifadeye bürünmüştü. Sare dayanamadı onun yavru kedi gibi boynunu bükmesine.
"Hadi Patron, bana işimi göster artık." dedi.
"Tamam , hadi çıkalım." dedi Salih.
"Hey! Bir saniye durun yaaa. Benim söyleyeceklerim var ama..." diyen Tuna'ya dönüp baktı iki genç. Salih tek kaşını soru sorarcasına kaldırıp bakıyordu.
"Son çalıştığımız, yani Sare'nin de çalıştığı firma bir kokteyl düzenlemiş." diyerek ceketinin iç cebinden iki tane davetiye çıkardı ve Salih'e uzattı.
"Önümüzdeki cumartesi gecesi. Ne düşünüyorsun, gitmek ister misin?" diye sordu Salih yanındaki kıza.
"Gitmeyecekseniz ben katılabilirim. Nasıl güzel kadınlar olur şimdi orda. " diyen Tuna Sare'nin cevabını beklememişti. Salih ise gözlerini devirmişti Tuna'nın sözlerine.
"Benim için farketmez. İstersen gidebiliriz." dedi Sare, Salih'e dönerek.
"Tamam o zaman. Hadi şimdi sana işi gösterelim." dedikten sonra davetiyeleri odasındaki sehpanın üzerine bırakarak, Sare ile birlikte odanın kapısının önündeki asistanı Tuğba'nın yanına gittiler. Genç kız elindeki telefonla mesajlaşırken, yüzündeki sırıtmayla dünyadan kopmuş gibi görünüyordu. Salih'in hafifçe öksürmesiyle panik yaparak yerinden sıçrayan Tuğba, hemen ayaklandı.
"Buyrun efendim." dedi kızarmış bir suratla, bir Salih'e bir Sare'ye bakarken.
"Tuğba, yakında işten ayrılıyorsun. Ve Sare de senin yerine geçecek olan yeni asistanım. Ona işi en ince noktasına kadar anlatmanı ve öğretmeni istiyorum. Bugünden itibaren yanında çalışmaya başladı."
"Peki Salih Bey." diyerek Sare'ye gülümsedi genç kız. Ve ekledi sözlerine ; "Hayırlı olsun Sare Hanım."
Sare de tatlı bir tebessümle karşılık verdiği genç kıza elini uzatarak;
"Teşekkür ederim Tuğba Hanım." dedi.
"Hadi size kolay gelsin. Benim bir kaç görüşme yapmam gerekiyor." dedikten sonra, göz kırparak odasına girdi genç adam.
"Nişanlınla mı mesajlaşıyordun?" dedi Sare gülümseyerek.
"Evet. Kusura bakmayın." dedi genç kız mahcup bir ifadeyle.
"Benden çekinmene gerek yok Tuğba. Sonuçta ikimiz de aynı işi yapıyoruz." dedi Sare.
Ve Tuğba gülümseyerek karşılık verdi. İlerleyen saatler, Sare'nin telefonlara bakmasıyla, Salih'in randevularını not etmesiyle geçti. İş hiç korktuğu kadar zor değildi. Bir çeşit yönetim gibi Salih'in hayatında işle ilgili bölümleri düzene sokacaktı. Hoşuna da gitmeye başlamıştı bu düşünce ile çalışmak.
Tuğba ile de iyi anlaşmıştı. Genç kız konuşkan, tatlı dilli ve neşeli bir kişiliğe sahipti. Özellikle nişanlısından bahsederken parlayan gözlerinden , Sare bunun aşk evliliği olduğunu anlamıştı. Hevesle dinliyordu Tuğba'yı, konu aşk olduğu zaman. Kendisi de bir gün Salih'ten böyle bahsedebilecek miydi? Tuğba nişanlısından bahsettiği zaman Sare'nin aklında sadece Salih beliriyordu.
Telefonun çalmasıyla, iki kız birbirine baktıktan sonra Tuğba, Sare'ye açmasını işaret etti.
"Salih Tekin'in asistanı." diyerek açtı telefonu. Karşıdan önce bir gülme sesi duyan genç kız, daha sonra arayanın Salih olduğunu farketti.
"Odama gel Sare." diyerek kapattı telefonu.
Sare, ayaklanarak Salih'in odasına girdi. Karşısında hala kendisine tebessümle bakan adam vardı.
"Çok mu komik konuşuyorum telefonda?" diye sordu sitemle.
"Hayır, ama o baktığın telefonu sadece ajanstakiler arayablirler. Benim asistanım olduğunu söylemene gerek yok. Arayan kişi seni aradığını zaten bilir. Diğer beyaz telefon, dışarıdan arayanlar içindir. Tuğba bunu söylemedi mi sana?"
"Hayır, yani evet tabiki söyledi. Ben unuttum sanırım." dedi genç kız. Tuğba'ya sinirle söyleniyordu bir yandan içinden. İlk önce aşktan bahsediyor, Sare'nin aklını karıştırıyor daha sonra telefon çaldığında sen aç diyor ama hatırlatmıyordu.
"Üzülme, alışacaksın." dedi Salih, suratını asan kıza.
"Beni neden çağırmıştınız?" diyerek resmi konuştu Sare. Sonuçta artık onun asistanıydı ve "Salih, toplantı var. Salih şu adam seni arıyor. Salih imzalaman gereken evraklar var." gibi cümleler kurması genç kıza saçma geliyordu.
"Çıkalım diyecektim. Yorulmadın mı sen? Hem akşam gözgöze bakma yarışını ben kazandım ve ne isteyeceğimi söyleyeceğim sana."
Aslında yorulmamıştı genç kız ama Salih'in ne isteyeceğini de merak ediyordu.
"Her gün böyle erken mi çıkacağız? Diğer çalışanlara haksızlık oluyor ama." diye kafasını karıştıran sözleri söyledi.
"Patron benim. Ve kime istersem izin verebilirim değil mi? Her gün böyle olmayacak merak etme , daha erken çıkacağımız günler de olabilir."
Şimdi Salih'in içinde kendini beğenmiş, ukala bir adam görüyordu Sare.
"Bu şirketi nasıl ayakta tutuyorsun, şaşırıyorum sana. "
"Çıktığımız zaman konuşuruz bunu. Hadi!" diyerek yol gösterdi genç kıza.
Çantasını da alan genç kız , Tuğba'ya çıktığını söyledikten sonra Salih söze girdi;
"Tuna gelecek birazdan. Söylediklerini ajandaya not ettikten sonra çıkabilirsin."
"Peki Salih Bey." diyerek gülümsemeyle cevap verdi genç kız.
Arabaya bindiklerinde,
"Nereye gidiyoruz?" diye sordu genç kız.
"Benim evime. " diyen genç adama şaşkınlıkla baktı Sare.
"Sen ciddi misin?" diye sordu genç kız.
Salih, cevap vermek yerine, yandan bir bakış atarak gülümsedi.
"Ciddisin! Ben gelmek istemiyorum. Lütfen kendi evime götürür müsün beni?"
"Dün yarışı ben kazandım. Sen gözlerini kırptın ve bende şimdi isteğimi söylüyorum." Arabayı yolun sağ tarafına herhangi bir yere çektikten sonra konuşmasına devam etti Salih;
"Tabi ki seni evine götürürüm ama sadece ihtiyacın olan eşyalarını toplamak için. Benimle beraber aynı evde yaşamanı istiyorum Sare. Hiç itiraz etme. Dün bir oyun oynadık ve sen benim ne istersem yapacağını söyledin." dedi itiraz etmek için ağzını açan kıza.
"Ama bu çok saçma. Neden senin evinde yaşayayım ki, kendime ait bir düzenim var. Bir evim var benim."
"Hah. Ne düzen ama. Binada oturan dedikoducu teyzeler, senin sinir krizi geçirmene neden olacak sapık mı , hırsız mı olduğu belli olmayan bir adam. Yapma Sare. Sana her an birşey olacak korkusuyla evimde rahat bir şekilde uyuyamam ben. Sen o evdeyken seni koruyamam. Şimdi televizyonlarda boy boy görüntün çıktıktan sonra, o sapıklardan bir sürü olacak etrafında." dedikten sonra Sare aklına gelen düşünceyle irkilmişti.
Tabi ya o Kenan denilen pislik dün Sare'yi televizyonda izlediği için gelmiş olmalıydı. O yüzden pis pis sırıtarak; "öldün zannetmiştim güzelim, oysa sen kraliçeler gibi yaşıyormuşsun. Hala su kadar saf ve bir o kadar da güzelsin." demiş ve buna benzer başka şeyler mırıldanmıştı. Eğer Salih yetişmeseydi belki yine... Bu düşüncelerle irkilmişti. İzin veremezdi, dört yılın her gününü acı çekerek geçirdikten sonra, karşısına böyle iyi kalpli, içini ısıtan bir adam çıkmışken aynı şeyleri yaşamaya katlanamazdı. Bu kez o pislik adam karşısına çıksa bile, Salih'i zırh olarak kullanacak asla kendisine elini sürmesine izin vermeyecekti ki Salih te zaten genç kıza hiç kimsenin dokunmasına izin verecek gibi görünmüyordu. Bugün şirkete gelen Mert denilen adama bile, bakışlarından bile ne kadar sinirlendiğini görebiliyordu genç kız. Bu duygu hoşuna da gidiyordu. Sadece sahiplenilmeye ve sevilmeye ihtiyacı vardı yılların acısını çıkarmak istercesine... Ve bu şansı Salih ile kendisine vererek yaşayacaktı bu duyguları...
Yepyeni bir hayat... Geçmişin izlerinden zor da olsa arınarak, gökyüzü gözleriyle sadece kalbine işleyen değil, evini ona açarak bir yuva sıcaklığı veren limanına sıkıca sarılacak, yaralarını bu limanda saracaktı. İstediği sadece tertemiz bir sayfaydı ve şu an hemen yanında oturan ve ondan cevap bekleyen bakışlar, Sare'ye o tertemiz sayfayı sunuyordu...











❤SEVDASINI SEVDİĞİM❤Where stories live. Discover now