Salih

4.2K 340 18
                                    

                                   #İNATÇI GÜZEL #
          "Nasıl da melek gibi uyuyor? Ne kadar da masum duruyor orada öyle uyurken? Kirpiklerini saysam tek tek, uyanır mı acaba?"
Salih, hastane odasındaki yatakta uyuyan kızı izlerken, aklından geçen düşünceler bunlardı. Kirpiklerini saymayı neden isterdi ki bir insan başka birinin? Bu kadar uzun , güzel ve kıvrık bir şekilde yaratılmışsa, bakmaya doyamıyorsa insan isterdi tabiki... Bir gün önce zorla öptüğü, dolgun dudaklarına baktı, önündeki şahane varlığın... Öyle güzel, öyle biçimli görünüyordu ki, yüzünün her bir noktasını kafasına kazımak, ezberlemek istedi Salih. Gözlerini bir anlığına genç kızdan alarak, yatağın hemen yanındaki koltuğa oturarak , yeniden dikti mavi bakışlarını Sare'nin kusursuz yüzüne... Tam o sırada, kırpıştırarak açılan gözler etrafında bir süre dolaştıktan sonra kendi mavi bakışlarıyla buluştu.Genç kızın ağzından kendi ismini duymasıyla, hemen ardından tekrar gözlerini kapatması, ne kadar şaşırdığının belirtisiydi. Daha dün gece, bir daha karşısına çıkmaması için uyardığı adam, sabahın erken saatlerinde hastane odasında yanıbaşındaydı. Şaşırması elbette doğaldı.
Dün geceden sonra, şimdi bu kıza nasıl davranacağını kestiremiyordu. Herhangi ters birşey söyleyip kalbini kırmaktan korkuyordu. Kelimelerini özenle seçerek konuşmaya ve hiçbirşey olmamış, dün gece hiç yaşanmamış gibi davranmaya çalıştı.
"Merhaba, küçük cadı!" diyerek ilk konuşmayı başlatan Salih oldu.
"Sen... Ne arıyorsun burada? Neden geldin? Çabuk , çık bu odadan!" diye sinirle bağırdı Sare güçsüz, zayıf bedeninin izin verdiğince.
"Lütfen, izin ver konuşalım. Sadece bir kaç dakika dinle." dediğinde genç kızın bakışları yumuşar gibi oldu.
"Bak, şu an hastalığımdan, halsizliğimden faydalanıyorsun. Konuşacak birşey yok. Uzatma da git artık."
"Gitmiyorum Sare.Seninle konuşana kadar, senden özür dileyene kadar da gitmeyeceğim. Burdan çıksan bile, dışarıda yine bulacağım seni ve sen beni affedene kadar gitmeyeceğim. " diye kararlı bir şekilde konuştu bu kez Salih ve konuşması işe yaramış gibi görünüyordu.
"Tamam konuş! Ne söyleyeceksen söyle. Yaptığın saçmalığın nasıl bir özrü varsa artık ."
" Bak tamam, istemediğin şekilde davrandım ama inan herşey birdenbire oldu. Dün akşam sana bakarken dudağının kenarında kalan bir parça pamuk şekerini farkettim. Ve sana öyle uzun süre bakınca, rahatsız olmanı istemedim. O pamuk şekerini oradan alıp, yola çıkacaktım. Ama elimi kaldırmamla senin yüzüme tokat atman bir oldu ve çok sinirlendim."
"Ve beni öptün öyle mi?"
" Senin daha fazla sinir bozucu konuşmana dayanamadım diyelim. Ama bu kadar kırılacağını, gözyaşlarının tadını alana kadar düşünmedim. Basit, kısacık bir öpücüktü sadece. " dediğinde Sare cevap vermek üzereydi ki kapı açıldı ve yanında doktor ile gelen Pelin göründü.
" Nasılsın bakalım, daha iyi hissediyor musun?" diye sordu doktor, bir yandan ateşini kontrol etmek üzere elini Sare'nin alnına koyarken. Salih içten içe sinirlenmişti bu görüntüye. Doktorun Sare'ye dokunmasına katlanamadı o an ve hışımla çıktı odadan dışarı...
Doktor bile olsa, bir erkek bir kadına dokunmamalıydı. Dokunabilirdi belki ama sadece çok gerekliyse. Sanki ateşini , derece ile kontrol edemiyordu. Kendisi de , dün gece o kadına dokunmuştu, dokunmakla kalmamış öpmüştü bir de. Şimdi düşününce, yaptığı hatayı daha iyi anlıyordu. Ama onun düşünceleri , hissettikleri farklıydı. Bu kadın bir efsun gibi sarmıştı dört bir yanını. Ondan kaçmak istedikçe, soluğu yine onun yanında alıyordu. Ve bu durum canını fazlasıyla sıkıyordu artık.
Sare'nin yattığı odanın kapısının önünde sırtını ve tek ayağını duvara dayamış, ellerini göğsünde birleştirmiş, yumruk yaptığı ellerini saklıyordu. Birden yanında beliren kişiye baktığında Pelin'i gördü ve aynı anda elinde bir dosya ,boynunda steteskop , beyaz önlüklü genç ve gayet karizmatik bir şekilde yürüyerek uzaklaşan doktoru.
"Serum bitince çıkabilirmişiz. " dedi genç kız Salih'in bir cevap beklediği düşüncesiyle. "İçeride, seni bekliyor. Sanırım konuşmanız yarım kalmış." dediği anda Salih'in yüzüne gülümseme yayıldı. Ve bekletmeden hemen girdi, genç kızın bulunduğu odaya.
" Sare, özür dilerim. Bir daha asla sana istemediğin bir şeyi yapmayacağım." diye söyledi , odaya girer girmez genç kızın konuşmasını beklemeden...
"Sadece patronumsun, tabi hala beraber çalışıyorsak. Bir daha pamuk şeker yemek de yok beraberken tamam mı? Her yediğimde ağzıma , yüzüme bulaştırıyorum zaten. Dün geceyi unutalım. Hiç olmadı, sen beni hiç öpmedin. Sırf o kendini beğenmiş arkadaşın Tuna'ya haddini bildirmek için devam edeceğim bu işe ve çekimler bittikten sonra da bir daha görüşmeyeceğiz. " diyerek birden kelimeleri ardarda sıralayınca Salih, sevinçten uçacağını zannetti. Ve bu cadının gerçekten iyileştiğine kanaat getirdi.
"Patron değil de, iki arkadaş olsak. Tuna'ya da haddini beraber bildiririz. İyi bir ekip olabiliriz bence . Bir düşün." dediğinde bir kez daha genç kızın gülümsemesine sebep olduğu için mutluydu.
Serum bittikten sonra, hep beraber hastaneden çıkıp, Salih'in arabasıyla Sare'nin evine gittiler. Genç kız ne kadar kendisini iyi hissettiğini söylese de Salih , evde yatıp dinlenmesi konusunda bir sürü ikazda bulundu. Eve girip girmemekte tereddüt ettiği sırada, Pelin genç adamı eve davet etti. Salih ilk önce Sare'ye bakıp onay beklerken , birden farkettiği şeyle yerinde kalakaldı. Arabadan inen genç kızın üzerinde, kısacık şort ve askılı bir bluz vardı. Bugün hastane odasında farketmemişti bu ayrıntıyı, çünkü genç kızın üzerinde örtü vardı. Giderken de aceleden ve telaştan farketmemiş olmalıydı. Bu kız bu şekilde mi gitmişti hastaneye yani. Sabaha karşı rahatsızlandığına göre , bedeninin neredeyse tamamını açık bırakan bu bez parçalarıyla uyuyor olmalıydı.
" Hadi , gelmiyor musun?" diye sordu Pelin tekrar. Ve o zaman kendine gelen genç adam, sonunda Sare'nin süzülerek giden bedeninden gözlerini alarak yürümeye başladı.
İçeri girdikten sonra Pelin , kendisine ve Salih'e kahve, Sare'ye ise ıhlamur yapmak için mutfağa gittiğinde ikiliyi yalnız bıraktı. Koltuğa uzanan Sare, üzerine çektiği örtüyle, bacaklarını saklamaya çalışarak rahatsız bir şekilde oturur pozisyonunu aldı.
" Daha iyi hissediyor musun? Sana hastalanmayı yasaklamıştım oysa. Bu gece iyice dinlen. Yarın daha iyi olursan , ben gelip alırım seni." diye şefkatle ve kararlı bir tonda konuştu Salih.
"Kendim gelebilirim, teşekkür ederim." diye yanıtladı Sare onu.
"Gelebileceğini biliyorum. Birdaha hasta olmanı veya herhangi bir aksiliği göze alamam. İki haftadan az bir zamanımız kaldı. İşimizi garantiye alalım. " dedikten sonra , etrafında gözlerini gezdirdikten sonra ; " Evin baya şirinmiş. " diye ekledi. Eski halılar, başları ahşaptan eskitme koltuk takımı, ceviz ağacından yapıldığını düşündüğü dolap ve üzerinde küçük bir televizyonu inceliyordu bir yandan. Salonun bir kapısının balkona açıldığını tahmin etti.
"Teşekkür ederim. Babaannemden kalan hatıralarım onlar benim. İşimi de fazlasıyla görüyorlar." diyerek cevapladı Sare adamın sözlerini.
"Birşey soracağım sana ama kızmak, sinirlenmek yok söz mü Sare?"
" Valla söz veremem. Sorduğun soruya ve ne için sorduğuna bağlı."
"Sadece seni tanımak istiyorum ki, istemeden seni kırmayayım. "
"Peki, sor o zaman ."
"Daha önce hiç aşık oldun mu? Veya hayatında buna benzer bir duygu yaşadın mı?" diye pat diye sordu sorusunu Salih.
Genç kızın huzursuz olduğu belli oluyordu.
"Özel hayatımla alakalı bir soru soracağını tahmin etmemiştim."
"Açıkça konuşmak istiyorum seninle. Ne kadar gizemin, sırrın varsa öğrenmek istiyorum. İçinde ne varsa bilmek istiyorum. "
"Ben hiç birşey anlatmak istemiyorum." diyerek kestirip attığı sırada, Pelin'in odaya girmesiyle Sare konunun değişeceği için sevinmişe benziyordu, Salih'in düşen yüzünün aksine. Elindeki tepsiyi ilk önce kahvesini alması için Salih'e uzattı. Daha sonra Sare'nin ıhlamurunu arkadaşına vererek, kendisi de kahvesiyle beraber Salih'in yanındaki tekli koltuğa oturdu.
"Biraz geç oldu, kusura bakmayın. İlk denemede kahvelere şeker yerine dalgınlıkla tuz attığım için, yeniden yapmak zorunda kaldım." diye söze girdi Pelin.
"Çok güzel olmuş, elinize sağlık." dedikten sonra bir yudum daha aldı kahvesinden...
"Siz , Sare ile ne zamandır arkadaşsınız? " diye sordu Salih , Pelin'e.
"Dört yılı geçti. Üni..." sözleri Sare'nin sözleriyle bölünmüştü.
"Farkında mısın? Bir dedektif gibi davranıyorsun. Kes şunu. Ne bilmek istiyorsun anlamıyorum. "
Her seferinde, ters bir kelimeyle veya ters bir hareketle sürekli reddediliyordu. Ne kadar yakınlaşmaya çalışsa, hep bir duvar çıkıyordu karşısına. Ve bu artık iyice sıkmıştı canını. Hiç kimse için yapmadığı fedakarlığı yapmış, hatta ondan özür bile dilemişti. Bu kadarı da fazla oluyordu artık. Birden bire ayaklanarak;
"Kahve için teşekkür ederim, sanırım gitsem iyi olacak." diyerek kapıya yöneldiğinde , son kez arkasını dönüp baktığında Sare'nin bakışlarıyla karşılaştı. Ve hemen kafasını çevirerek geldiği gibi , çıktı gitti genç kızın evinden.
Çok sinirlendiği zamanlarda yaptığı gibi , arabasının torpidosundan çıkardığı sigara paketinden bir tane sigara alarak yaktı. Normalde içmiyordu. Ama sinirlendiği zamanlarda, bir destekçi gibi ona sarılıyordu .
Kararını vermişti artık. Onu görmezden gelecek, önemsemeyecekti. Ne kadar yakın olmak istese de, artık onun istediği gibi oynayacaktı. Tek kırılan o küçük cadının kalbi değildi. Kendi kalbi de kırılmıştı. Bu hırçın kız, bu inatçı güzel bir kere bile fırsat vermemişti bu adama. Onun için sabahlara kadar uykusuz kalmış, evinin önünde sabahlamıştı. Aptallık etmişti. Tıpkı eski günlerdeki gibi kadınlar, içki , gece hayatına devam edecek , o yokmuş gibi yaşamını sürdürecekti. Dudaklarında en son bu kadının bıraktığı izleri , başka kadınların teninde yok edecekti. Aynen böyle yapacaktı.
Arabasını hareket ettirdiğinde, tam karşısından gelen tanıdık yüze bakarken, yeniden durdurdu ve o tanıdığı simanın Sare'nin oturduğu binaya girişini izledi şaşkınlıkla...

❤SEVDASINI SEVDİĞİM❤Where stories live. Discover now