Sare❤

4K 297 19
                                    

"Gerçekten sever mi beni, saklar mı en derininde yüreğimi? Boğulduğum kimsesizlikten, çırpındığım kör kuyulardan elimi tutup çıkarır mı? Sahte onca insan arasında, gerçekten ışık olur mu karanlığıma? Gökyüzü gözleriyle, aydınlatır mı dünyamı? Üşüyen ellerimi ısıtır mı avuçlarında?" diye düşünen, kendi kendine sorular soran Sare, aslında kararını çoktan vermişti. O istemese de yüreği, aşka ve sevgiye açtı ve yüreğini doyuracak insan Salih'ti.
Tamamen açılamasa bile, izin verecekti bu aşkı yaşamaya. Genç adam onu sevdiğini söylememişti ama daha sıcak sözler söylemişti. Güvenmişti Sare...
Hayallerinden, düşüncelerinden telefonuna gelen mesaj sesi ile sıyrıldı.
"Bugün Pazar ve ben sanırım seni özledim."
Salih'ten di mesaj. Genç kızın ruhunu okşuyordu güzel sözleri.
"Daha dün gece beraberdik. Bu kadar çabuk mu?" yazarak cevap verdi Salih'e ve beklediği cevap kısa bir sürede belirdi telefonunun ekranında.
"Hava ne kadar da güzel. Tam başbaşa piknik yapmalık. Ne dersin? Bana eşlik eder misin?"
Genç kız daha önce hiç pikniğe gitmemişti. Değişik bir fikir olmasının yanı sıra o da özlemişti aslında Salih'i.
"Tamam o zaman. Ne lazım bu piknik için? Tam olarak saat kaçta hazır olmalıyım?"
"Hiç birşey almana gerek yok, ben herşeyi hallettim. Ayrıca hemen hazırlansan iyi olur, 1 saattir zaten aşağıda seni bekliyorum:)"
Gelen mesajla genç kız üzerindeki tembellikten bir an önce kurtulup, yataktan fırladığı gibi camın önünde aldı soluğu. Gerçekten gelmişti ve kendisine aşağıdan gülümseyerek el sallıyordu.
Kendisini içeri atmasıyla, dolabının önüne dikildi. Giyineceklerini hazırladıktan sonra banyoya girdi. Elini yüzünü yıkayıp tekrar odasına gidip üzerini giyinmesi, saçlarını at kuyruğu şeklinde toplaması ve hafif bir makyajla hazırlanması 10 dakika sürmüştü. Kot kaprisinin üzerine giyindiği beyaz tişört ve spor ayakkabılarıyla gayet güne uyumlu görünüyordu.
Hızla merdivenlerden inerek, arabasının önünde ellerini göğsünde kavuşturan adamı görünce, karnında bir titreşim hissetti. Neydi bu böyle? Sanki ilk kez görüyormuş gibi hissetti kendisini. Adım atmasıyla, kafasını kaldırıp ona bakan adam giyindiği spor kıyafetlerle çok karizmatik görünüyordu.
"Bu kadar çabuk hazırlanacağını beklemiyordum doğrusu. Şaşırttın beni." diyerek yüzündeki tatlı gülümsemeyle , genç kızın binmesi için arabanın kapısını açtı.
"Zaten yeterince beklemişsin, daha fazla bekletmek istemedim. Hem neden bu kadar erken geldin ki? Üstelik piknik için herşeyi hazırlamışsın. Bu kadar emindin yani reddetmeyeceğimden."
"Emin değildim aslında ama şansımı denemek istedim." diye cevap veren Salih, genç kızın ilk sorusuna cevap vermemişti. "Beni kırmadığın için teşekkür ederim Sare." diye sözlerine ekleyerek arabasını çalıştırdı.
"Eee, nereye gidiyoruz?" diye sordu Sare merakla.
"Gittiğimizde görürsün. Seveceksin."

Yaklaşık yarım saatlik bir yolculuktan sonra, sahile doğru uzanan patika bir yola girdi Salih. İki tarafı da ormanla kaplı olan yolda ilerleyerek ağaçların arasından geçti. Sahile uzak bir mesafede, yapay bir göl bulunan yeşillik alana geldiklerinde arabasını dikkatlice parketti. Etrafı rengarenk çiçeklerle bezenmiş gölün üzerinde de küçük bir tahta köprü vardı. Sare ağzı açık çevresini izlerken heyecanla konuştu.
"Burası masal gibi."
"Beğeneceğini biliyordum."
Arabadan indiklerinde, çevrenin baya kalabalık olduğunu farketti Sare.
"Hadi, acele etmezsek oturacak yer bulamayacağız." diyen Salih, bir yandan arabanın bagajını açarak, getirdiği eşyaları çıkarıyordu.
"Yardım edeyim." diyen Sare, elini adamın elindeki eşyalara doğru uzattığında adamın teninde hissettiği temasla bir an bocaladı. "Kendine gel Sare, ne oluyor sana böyle?" diye konuştu içsesi. Hemen toparlanarak, yere serecekleri örtüyü aldı Salih'in elinden.
"Nereye oturalım, bu ağacın altı nasıl?" diye sordu Sare parmağı ile önündeki çınar ağacını göstererek. Göle biraz uzaktı ama görüş alanına giriyordu. Gölün çevresi kalabalık olduğu için oturacak yer bulmaları sıkıntı olabilirdi.
"Gayet uygun görünüyor. Arabaya da yakın hem." diye cevap verdi Salih.
Genç kız tam örtüyü sereceği sırada, örtünün altındaki kabarıklığı görünce şaşırdı önce. Örtüyü kaldırdığında yanına kadar gelen 4 yaşlarında bir çocuğu farketti.
"Top benim. Veyiy misin?" diye soruyordu ufaklık.
"Tabi ki, bir kez öpersen verebilirim." diye cevapladı küçük çocuğu, elinde tuttuğu topu göstererek.
"Oluyyy." diyen çocuk bir anda atladı, yere çömelen kızın boynuna ve hızlıca bir öpücük vererek uzaklaştı.
"Adın ne senin?" diye sordu Sare topu çocuğa uzatırken.
" Topyak." diye cevapladı sevimli , esmer çocuk.
"Bende Sare, tanıştığımıza sevindim." diyerek elini uzattı Sare. Küçük çocuk ta bilmiş edasıyla kızın elini öptükten sonra alnına koydu. Daha sonra topuyla beraber koşarak uzaklaştı genç kızın yanından.
Tam o sırada başını kaldırdığında, onu izleyen bir çift gökyüzü gözlerle buluştu bakışları.
"Çok sevimliydi dimi."
"Sen de en az onun kadar sevimliydin Sare."
Salih'in kahvaltı için getirdiği sandviçlerini, meyve sularıyla birlikte yerken ikiside sessizce etraflarını izliyorlardı.
"Daha önce, hiç pikniğe gitmemiştim biliyor musun? Okullarda oluyordu ama babaannem bana birşey olacak korkusuyla, gitmeme izin vermiyordu."
"Bir ilkini sana yaşattım yani. Sevinmem gerek sanırım."
"Baksana, herkes ailesi ile nasıl da mutlu görünüyor." derken içi burkulmuştu Sare'nin.
"Sen mutlu değil misin?"
"Hiç olmadığım kadar hem de. Teşekkür ederim. " diye cevapladı Salih'i.
"Bu zamana kadar ne yaşadın bilmiyorum ama bundan sonra seni mutlu edebilmek için, yüzünü güldürmek için elimden geleni yapacağım." derken samimi görünüyordu genç adam.
Genç kız küçük bir tebessümle karşılık verdi Salih'e.
"Sen anlatsana biraz. Ailenle aran nasıl? Görüşüyor musunuz?"
"Klasik işte. Onlar Muğla'da emekli olmanın keyfini sürüyor, ben de burada koşturuyorum. Arada bir telefonla görüşüyoruz ama öyle çok fazla konuşmuyoruz. Havadan sudan işte..." derken bir elini havaya savurdu Salih.
"Yalnız mı yaşıyorsun? Ev işleri, yemek, ütü zor olmuyor mu? "
"Bir çalışanım var bu işler için. Orta yaşlı bir teyze. Yalnız yaşıyor, haftanın üç veya dört günü gelip işleri görüyor. Tanısan çok seversin. Bana bazen kendi annemden bile yakın davranıyor."
"Belki tanışırız bir gün."
Kadının orta yaşlı olduğunu duymak rahatlamıştı Sare'yi. Genç, alımlı güzel bir hizmetçi düşünmüştü ilk önce.
"Hadi uçurtma uçuralım." diye atıldı Salih , bir yandan Sare 'nin elini tutup, kaldırmaya çalışırken. Arabadan çıkardığı sarı uçurtmayı görünce çocukça bir heyecan doldu Sare'nin içine. Gözleri ışıldayarak baktı Salih'e. Yaşayamadığı çocukluğunu, şu an birden bire hayatına giren bu adam yaşatıyordu ona.
Uçurtma gökyüzünde süzülürken, adamla ne kadar yakınlaştığının bile farkında değildi. İpi Sare'nin eline veren Salih , genç kızın hemen arkasında iki eliyle onu sararak tutuyordu ipin makarasını.
"Bu harika birşey Salih, şuna bak nasıl da uçuyor kuş gibi gökyüzünde. " diye çocukça heyecanla şakıyan Sare, bir an Salih'i görmek için arkasını dönmesiyle burun buruna geldi genç adamla. Nefesini dudaklarının üzerinde hissediyordu.
"Asıl harika olan şey saçlarının kokusu Sare." diye fısıldayarak konuşmuştu neredeyse Salih. Sare konuşamadı. Eğer konuşursa dudaklarının birbirine değeceği o kadar barizdi ki...
Birden boşta bulunarak bıraktığı ipi, yakalamak için hızla önüne döndü ama artık çok geçti. Uçurtma, o kadar uzağa uçmuştu ki, üzüntüyle arkasından bakmak kaldı genç kıza.
"Gördün mü , gitti işte. Senin yüzünden. Makarayı tuttuğunu zannediyordum. " diye konuyu değiştirmek için sitemle söylendi Sare.
" Saçlarına bu kadar yakınken, büyülendim resmen. Farketmedim bile..." diyerek savundu kendini Salih ve Sare konuyu değiştirmek için yanlış sözler söylediğini farketti.
Öğlen arası genç adam mangal yakarken, Sare de salata yapıyordu.
"Herşeyi düşünmüşsün." dedi genç kız.
"Seniha teyze hazırladı, sağolsun." dediği an, genç kız elindeki bıçağı parmak ucuna batırdı yanlışlıkla. "Ahhh" diye inlediği sırada, hemen dibinde bitti Salih.
"İyi misin? Dur bir bakayım." diyerek avucuna aldı genç kızın elini. Hemen bir peçete alarak silmeye başladı aynı zamanda.
"Büyütme, küçücük bir kesik işte." diye sızlanan Sare 'ye ;
"Tamam, bırak ben yaparım. Sen bu peçeteyi sıkıca bastır parmağına." diye cevap verdi Salih. Boyun eğdi genç kız, biliyordu ki bu adam asla ona o salatayı yaptırmazdı. Sessizce oturarak, mangalın başında son posta eti pişiren Salih'i izlemeye başladı.
"Annemin ismi de Seniha'ymış." diyerek sessizliği bozdu Sare. Genç adamın hareketlerinde bir anlık bocalama gördüğünü zanneden genç kız, adamın sözleriyle yanlış gördüğünü anladı.
"Tesadüf işte. İsim benzerliği..."
"Yani. Uzun zamandır ismini duymayınca, birden tuhaf oldum. "
"Özür dilerim... Seni üzmek istemedim Sare. "
"Üzülmedim. Özür dileme lütfen. Sadece, ani tepki verdim."

Yemeklerini yedikten sonra, ebelemece oynadılar bir süre.
"Ben okulda hep birinci oluyordum. Şansını zorlama bence." dedi Sare nefes nefese.
"Ayağım takılmasaydı görürdün sen birinciliği." diye sızlandı Salih. Bir süre gülüştükten sonra sonra toparlanarak, sahile doğru gezintiye çıktılar. Arabayla sahile geldiklerinde, denizin üzerindeki güneşin turuncu ışıkları akşam olmak üzere olduğunu haber veriyordu.
Bir süre yürüdükten sonra, sahildeki kalabalığı farkettiler. Çırpınıp sağa sola bağıran bir kadın, onu sakinleştirmeye çalışan bir sürü kuru kalabalık.
"Oğlum, oğlummmm. Bırakın beniiii." diye adeta feryat ediyordu kadın hıçkırıkları arasından.
Sare ne olduğunu anlamadan, yanında sakince yürüyen Salih, birden tişörtünü sıyırarak denize attı kendisini dev dalgalara aldırmadan. Genç kız, koşar adımlarla kadının yanına gitti.
"Tamam. Sakin olun, arkadaşım oğlunuzu getirecek. Bakın görüyor musunuz. Yanına gitti bile." diyerek sakinleştirmeye çalıştı acı çektiği belli olan kadını. Salih'e gerçekten güvendiğini hissetti Sare. Arkadaşım demişti, aralarındaki şey her ne ise henüz başka bir isim gelmemişti aklına.
Yaklaşık 5 dakika sonra kucağında çocukla kıyıya çıktı Salih. Kaprisinin paçalarından su damlayan adamı ilk kez çıplak görmenin şaşkınlığıyla bir kucağındaki çocuğa, bir Salih 'e bakıyordu Sare. O kadar güzel bir görüntüydü ki, kadının sevinçle haykırması da ayrı bir mutluluktu. Biraz daha yaklaştığında, Salih'in kucağındaki çocuğun sabah tanıştığı Toprak olduğunu farketti.
"İyi misiniz?" diye sorduğunda, çocuk boncuk gözleriyle ona bakarken annesinin kucağına atlamıştı bile.
"İyiyim tabii. Yüzüyoydum ben ama sonya ayaklayım yeye basmadı." diye tatlılıkla konuşmaya çalışıyordu akşam serininden titreyen bedenine aldırmadan. Annesi sıkıca sarıp sarmaladığı yavrusuna sarılırken,
"Allah razı olsun kardeşim. Canımı , oğlumu getirdin bana. Nasıl teşekkür etsem bilemedim." diye sıraladı teşekkürlerini.
"İnsanlık vazifemiz abla. Ne teşekkürü." diyen Salih minik Toprak'a dönerek; "sende dikkatli ol adamım. " diyerek göz kırptı.
Sare'nin şaşkın bakışları arasında genç kızın elinde tuttuğu tişörtünü almak için uzandığında, kendine geldi genç kız.
"Sen, nasıl bir insansın?" diye sordu Salih'e.
"Şimdi bu sorunun bir sürü anlamı var biliyorsun. " diyerek tebessüm etti Salih.
"Yani, beni şaşırtıyorsun..." dedi Sare söyleyecek söz bulamayınca.
Gerçekten de bu adam her hareketiyle şaşırtıyordu artık Sare'yi. İçinde kocaman bir kalp olan göğsü vardı Salih'in.
"Hasta olacaksın, hadi gidelim." dedi Sare.
"Hava o kadar da soğuk değil, çocuk muyum ben?"
"Benim ıslandığım günde soğuk değildi hatırlarsan." diyerek son kez küçük çocuğa bakmak için arkasını döndü Sare.
" Daha iyi misiniz?" diye sordu birkaç dakika önce feryat figan ağlayan kadına.
"Allah sizden razı olsun, Toprağım sizin sayenizde kollarımda. O kadar korkmuştum ki. Ağladı illa denize girmeden gitmem diye. Ne inatçıdır bilemezsiniz. Kıyıda oynuyordu. Çalan telefonumu almak için birkaç saniye arkamı döndüğümde... aman Allahım hatırlamak bile istemiyorum."
"Tamam artık, geçti." derken sakinleştirmeye çalışıyordu Sare, kadını. Annelik böyle birşeydi herhalde. Hiç anne sevgisini yaşamadığı için bilmiyordu ki...
"İsterseniz, evinize bırakalım sizi, çocuk üşümesin daha fazla." diye söze girdi Salih.
"Teşekkür ederim. Eşim burdaydı, kısa bir süreliğine ayrılmak zorunda kaldı. Gelir şimdi." diyerek reddetti kadın Salih'i.
"Tamam o zaman. Hoşçakalın." diyerek Sare'ye elini uzattı Salih. Sare bu kez hiç tereddüt etmeden tuttu kendisine uzanan eli...
Arabalarına binip eve gitmek için yola koyuldular. Dün rüya gibi bir gece , bugün ise masal gibi bir gün yaşamıştı genç kız. Demek ki huzur böyle birşeydi.
"Nasıl teşekkür etsem sana bilmiyorum Salih. O kadar mutlu ettin ki bugün beni. Hiç yaşayamadığım çocukluğumu yaşadım yanında."
"Sana teklif ettiğim işi kabul ederek teşekkür edebilirsin mesela." derken yoldan gözlerini ayırıp bir an Sare'ye baktı Salih.
Sare, bu işi zaten kabul edecekti. Dün gece eve geldiklerinde Pelin'i aramış ve arkadaşının bir saat tavsiyelerini dinlemişti. Pelin tabiki Sare'nin bu asistanlık işini kabul etmesini istiyordu. Ve bunun için bir sürü dil dökmüştü Sare'ye.
"Ne zaman başlıyorum peki?" diye sordu genç kız.
"Nasıl yani, kabul ediyor musun gerçekten? " diye sordu ağzı kulaklarına varan Salih.
"Evet, fazla zaman kaybetmeden işi öğrenmem iyi olur."
"Bak şimdi sen beni nasıl mutlu ettin bilemezsin. Yarın hemen gel Tuğba ile çalışmaya başla. Çok kısa sürede öğreneceğinden eminim."
"İnşallah , seni hayal kırıklığına uğratmak istemem."
"Sen gel çalış, ben hayal kırıklığına uğrarsam o da benim ayıbım olsun." diyerek daha içten bir gülüş gönderdi genç kıza.
Sare'nin evinin önüne geldiklerinde, genç kız defalarca teşekkür ettikten sonra ayrıldı Salih'in yanından. Binanın içine girdiğinde kalbi o kadar hızlı çarpıyordu ki, neredeyse kendisi duyuyordu kalbinin sesini. Otomatik lambanın yanmasıyla, karşısında gördüğü yüzle bir çığlık fırladı dudaklarından ister istemez...
Boşuna değildi işte karanlıktan korkmasının nedeni...



❤SEVDASINI SEVDİĞİM❤Where stories live. Discover now