Sare❤

3.7K 339 18
                                    

"Sen ne yaptığını zannediyorsun?" diye sert bir şekilde çıkıştı Sare, Pelin'e. Başta o adamı eve davet ettiği için, daha sonrasında sinirleneceği derecede muhabbet ettiği için fazlasıyla kızgındı arkadaşına.
" Ne yapmışım ki ben?" diye sordu sebebini bildiği bu kızgınlığın. Bilmiyormuş gibi davranmak bir kurtuluş yolu olabilir miydi? Emin değildi Pelin.
"Bir de soruyor musun? Ne amaçla Salih'i evime davet ettin? Neden onun sorduğu sorulara cevap veriyorsun? Ne yapmaya çalışıyorsun Pelin?"
"Tamam yaa , bi sakin olur musun? Sadece kibarlık edip eve davet etmek istedim. Ne var bunda? Bön bön birbirimizin suratına bakmaktansa, iki çift laf edelim muhabbet olsun dedim.Büyütüyorsun ama...?
"Büyütüyor muyum? Allah aşkına bu nasıl rahatlık böyle? Onu ne kadar tanıyorsun ki? Ben bile patronum olduğu halde tanıyamazken sen nasıl güvenebiliyorsun?"
"Bak sonuçta ikimiz de sapasağlamız. Adam bizi öldürmedi, parçalara ayırmadı ve hala tek parça halinde burada kavga ediyoruz. Tecavüz de etmediğine göre problem yok demek ki!" dediği anda Sare'nin gözlerindeki ani değişimi gördüğü an söylediği şeye pişman oldu Pelin.
"Beni yalnız bırakır mısın?" diye kısa bir şekilde konuştu Sare, daha dün onu yalnız bırakmamasını söylediği kıza.
"Bak, tamam öyle söylemek istemedim. Sare , sadece kelime hatası oldu. Ben... yani... "
"Tamam Pelin! Kes şunu. Konuşmak istemiyorum. " Pelin için son damla olmuştu Sare'nin bu acımasız,kırıldığında kabuğuna çekildiği hali...
"Konuşmak istemiyorsun öyle mi? Hah bak şimdi bu çok komik oldu ama. Tam sana göre bir hareket. Devam et böyle. Her kırıldığında, kızdığında kapat kendini. Çünkü bir tek sen kırılıyorsun. Bir tek sen acı çekiyorsun. Peki ben kimim sana göre? Sen üzüldüğünde benim ciğerim sökülüyor be! Dayanabiliyor muyum zannediyorsun, seni böyle görmeye. Gözümün önünde hiç kimselere güvenemeden yaşamaya çalışmana. Ama yok sana göre ben kimim. Canın sıkıldığında ara Pelin'i koşa koşa gelir zaten. Canın istemediğinde Pelin sana güle güle. " derken sicim gibi gözyaşları durmak bilmiyor, içindeki kırılan ,acı çeken kızı ortaya çıkarıyordu.
Sare, Pelin'i daha önce, bu şekilde gördüğünü hatırlamıyordu. Böyle ağlayarak, çığlık çığlığa bu zamana kadar kendisini herkesten ,herşeyden koruyan arkadaşının en can alıcı sözleri sıralarken, kendisinin de acı çektiği belli oluyordu...
"Yeter Pelin!" derken sesini güçlü çıkarmaya çalıştı Sare.
"Hayır yetmez. Ben seni diğer yarım gibi gördüm. Sen ağladın, benim içime kanlı yaşlar aktı. Sana göstermedim. Şimdiye kadar hep güçlü kızı oynamaya çalıştım. Sırf senin yüzünü güldürebilmek için türlü şaklabanlıklar yaptım. Karşılığı bu öyle mi? Gel Pelin, git Pelin." deyip çantasını kavradığı gibi çıkmak üzereyken duydu arkadaşının sesini...
"Beni bu hasta halimle , bırakıp gitmezsin diye düşünmüştüm." Sesini bilerek yavru kedi gibi masum çıkarmaya çalışmış, bir bebek gibi masum bakıyordu gitmesini istemediği , söylediklerinde aslında ne kadar haklı olduğunu bildiği arkadaşına. Pelin, kısa bir süre ağlayan gözlerle Sare'ye bakmaya devam ederken, dayanamadı. Gözlerinde biriken yaşlara ve kızarmış burnuna rağmen gülümsemeyi başardı.
"Aptal şey seni." diyerek bir adımda yaklaştı arkadaşına, gömdü yüzünü boynuna. "Blöf yapıyordun bana. Çok kötüsün. " diye söyleniyordu bir yandan.
"Biliyordum beni bırakıp gitmeyeceğini, emindim hatta , son ana kadar. Ama işimi şansa bırakamazdım değil mi?" derken burnunu sıktı Pelin'in.
"Sen haklıydın, ben abarttım. Ve senin gibi bir kardeşim varken, salaklık edip kaybedemem Pelin. İyi ki varsın. Canımsın. " diyerek devam etti sözlerine Sare.
Pelin'i kaybetmeyi göze alamayacak kadar çok seviyordu. Her anında, iyi kötü hep yanındaydı. Ve Pelin'den başka hiç kimsesi de yoktu bu hayatta.
"Sadece, sen bayıldığında veya hastanedeyken Salih'in gözlerindeki korkuyu, endişeyi gördüm Sare. O adam sana değer veriyor. Ne olarak bilmiyorum. Belki bir arkadaş, belki de aşk. Ama ona şans ver lütfen. Sadece ona değil, kendine de izin ver. Ondan hoşlandığın apaçık ortada. Bırak ne olacaksa olsun. Ömrünün sonuna kadar korkularınla yaşayamazsın." dediğinde, Sare içtenlikle dinliyordu arkadaşını.
"Biliyor musun? Yine haklısın. İtiraf etmek gerekirse , evet ondan hoşlanıyorum. Ama aynı zamanda korkuyorum da. Geçmişe geri dönmekten, aynı acıları yeniden yaşamaktan ölesiye korkuyorum. Bir türlü açamıyorum kendimi ona, beni tamamen bilirse,sırlarımı öğrenirse sanki büyü bozulacak gibi. Tamamen savunmasız kalacakmışım gibi. Bilmiyorum Pelin."
"Canım arkadaşım benim, bak sen bu hayatta tanıdığım en güçlü insansın ki, bu kadar şeyle başa çıkabiliyorsun. Eminim hayat sana ne verirse versin, sen yine de tanıdığım en güçlü insan olarak, sapasağlam ayakta kalacaksın. " dedi ve gün boyu bir sürü nasihat ve onu cesaretlendirecek cümleler sıraladı.
Gece çöktüğünde ise Sare, Pelin'in annesi Aslıhan hanımı arayarak bu gece de yanında kalmasını, sesini daha fazla hasta gibi çıkarmaya çalışarak rica etti. Bütün günü ve geceyi en yakınıyla, hayattaki tek sevdiği insanla geçirdiği için huzurluydu Sare. Yatağa girdiklerinde ise, Sare'nin çenesi susmak bilmiyordu bu kez Pelin'in aksine.
"Ya kızım,hastanede serumun içine ne kattılar acaba, bu ne çene ya. Sabah işe gideceksin. Uyusana." diye sitem etti en sonunda Pelin.
"Ama Pelin,ben şimdi yarın ne giyineceğimi de ayarlamadım. Off işin yoksa sabah 1 saat daha erkenden kalk, ne giyineceğine karar ver."
"Uyuyorum..."
" Aman , uyu zaten. Uyuyalım. İşin gücün nasıl uyurum diye düşünmek. Hiç derdin, tasan yok mu senin."
"Sabah hanımefendimiz, hastanenin lüks yataklarından birinde gerinerek uyandığı zamana kadar, bu sefil insan uykusuz uykusuz bekledi. Haberin var mı? Tek kelime daha etme Sare." diyerek iyice arkadaşına sokuldu Pelin, uyumaya çalışarak...
Sare daha fazla kıyamadı arkadaşına. Kendi düşüncelerine dalarak uyumaya çalıştı. Ama tam o sırada telefonuna gelen mesajla hemen telefonunu eline alarak baktı. Salih'tendi;
"Seni sabah alacağımı söylemiştim ama önemli bir görüşmem çıktı. Kusura bakma. Sabah sen gelirsin, akşam ben bırakırım evine.iyi geceler cadı." Gerçekten Salih'e güvenebilir miydi? Hemde onu zorla öptükten sonra. Sıcaklığını teninde hissetmiş, bu öpücüğü ne kadar istemese de dudaklarının ne kadar yumuşak olduğunu farketmişti. Denemek istiyordu. Sonuçlarından ne kadar korkarsa korksun, Salih'ten önce kendisine bir şans verecek, ona güvenmeyi deneyecekti.
Ayaklarının altında hissettiği garip dokunuşlarla, uyanmaya çalıştı Sare. Gözlerini yarım yamalak açtığında Pelin'in, yatağın ucunda ayaklarını gıdıkladığını gördü.
"Heyy, noluyo yaa?"
"Gece çeneni düşürdüğün yerlere bakıyordum. Toplamışsın galiba. Hadi kalk artık. Daha ne giyineceğine karar vereceğiz." demesiyle uykusuz gözleri, faltaşı gibi açılmış, günün aydınlığını idrak etmesiyle yataktan fırlamıştı.
"Geç kaldım, ayaklarımı gıdıklayana kadar, doğru düzgün uyandırsana ya. Hem benim alarmım niye çalmadı ki?" diyerek saate baktığında, henüz saatin 6 olduğunu görmesiyle, Pelin'in üzerine yürüdü.
"Tamam canım yaaa, belki biraz erken oldu ama herşey senin iyiliğin için." diye kendini savundu Pelin. Ama Sare kararlı adımlarla ve ölümcül bakışlarıyla genç kızın üzerine yürümeye devam edince;
" Gece ötüyordun, uyumuyordun. Ne oldu? Şimdi ben de senin bana yaptığını yaptım, uyutmadım seni . Oh olsun." derken geri geri gidiyordu. Arkasındaki gardıroba çarptığında,durmak zorunda kaldı. Ve Sare'nin üstüne atlamasıyla ağzından kahkaha eşiliğinde küçük bir çığlık çıktı. Bir süre boğuştuktan ve birbirlerini gıdıkladıktan sonra toparlanıp hazırlanmaya başladılar.
Pelin, arkadaşı için dar paça, buz mavisi , her iki paçasında küçük birer fermuar olan bir pantolon ve üzerine nar çiçeği, hafif göğüs dekoltesi olan salaş bir bluz önerdi. Sare'nin hoşuna gitti bu kombin. Günün güzelliği, doğan güneşin ışıkları için ideal renklerdi.
Yaklaşık 1 saat sonra evden çıkarak, Pelin'le yol üzerinde bir kafeye uğrayarak birşeyler atıştırmaya karar verdiler. Birer poğaça ve çay sipariş ettikten sonra Sare,aklına gelen fikri arkadaşıyla paylaşmak istedi.
" Pelin... Ben dün hani çok kaba davrandım ya.. Yani şeye.. Salih'e. İki poğaça alıp,götürsem mi ? Özür yerine geçsin diye yani. Ne dersin?" diye sordu arkadaşına.
"Dünkü konuşmamız işe yaramış görünüyor. Baya bir gelişme var sende. Bu bile büyük bir adım. İçinden geldiği gibi davran." diye cevap verdi Pelin.
Çaylarını içip, poğaçalarını da yedikten sonra, Sare iki tane de poğaça paket yaptırdı.Akşama belki köfteci Hasan amcasında buluşabileceklerini, telefonla haberleşeceklerini de ilave ettikten sonra, arkadaşına sarılarak veda etti.
Şirkete geldiğinde, üzerinde başka bir mutluluk, başka bir heyecan vardı. İlk gün karşılaştığı, adının Aylin olduğunu öğrendiği esmer bayana gülümseyerek, Salih'in odasına çıkmak üzere asansöre yöneldi.
Salih'in odasına girdiğinde, onun orada olmadığını görünce içini tuhaf bir boşluk kapladı. Belki de başka bir işle ilgileniyordur, asistanına sormak en iyisi diye düşünüp , kendisi gibi karamel rengi kısacık saçlara sahip bayanın yanına gitmek üzere arkasını döndü. Arkasını dönmesiyle neredeyse burun buruna geldiği Tuna ile karşılaştı.
"Ne yapıyorsun tam arkamda?" diye sordu Tuna'ya.
"Seni bekliyordum, hemen hazırlan da başlayalım. Zamanımız kısıtlı." diye cevap verdi Tuna genç kıza.
"Tamam da Salih nerede? Gelmedi mi bugün?" diye sorduğunda, Tuna elindeki küçük paketi farketmişti.
"Hayır, erkenden bir görüşme yapması gerekiyordu. Bugün gelir mi bilmiyorum?" diye cevap aldığında,kendisini huzursuz hissetti genç kız. Sanki buraya ait değilmiş gibi. Sanki tanıdığı hiç kimse yokmuş gibi...
Başını sallayarak, geri dönüp elindeki poğaçaları Salih'in masasının üzerine bıraktı. Aynı hızla, geldiği gibi geri çıktı odadan ve Tuna ile beraber çekimler için hazırlanmak üzere kulise doğru yürümeye başladı.
Yorucu geçen çekimlerden sonra, nihayet biraz da olsa ayakta durabilecek hali vardı Sare'nin. Bugün ilk güne göre çok daha başarılı olduğunu hissetti. Hemen Tuna'nın yanına gidip,
"Nasıldı?" diye sordu.
" İkinci denemene rağmen gayet iyi.Aynen böyle devam et." derken Tuna gülümsemişti genç kıza. Aralarındaki soğuk buzların erimeye başladığını düşündü Sare.
Salih , akşam onu eve bırakacağını yazmıştı mesajında ama hala ortalarda görünmüyordu. Telefonunu çıkararak kontrol etti herhangi bir mesaj veya arama var mı diye. Ama yoktu. Tekrar Tuna'ya dönerek;
"Salih gelmedi mi hala? Onunla konuşmam gereken bir konu var da." diye , ufak bir yalan söyleyerek sordu adamın yerini. Onu görmeden gitmek istemiyordu. Birkaç günde fazlasıyla alışmıştı bu adama. Hem dün gece kendi kendine yeni kararlar almıştı. Tabi ki bu kararları Salih ile paylaşmayacaktı ama ona eskisi kadar kaba davranmayacaktı da.
"Az önce geldi. Odasındadır büyük ihtimalle." diye cevap aldığında zaman kaybetmeden tekrar Salih'in odasına doğru yürüdü.
Kapıyı açmasıyla, karşısındaki sinir bozucu görüntüyle, gülümseyen yüzü bir anda kaskatı kesildi...

❤SEVDASINI SEVDİĞİM❤Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin