Salih

3.3K 279 34
                                    

Sare'nin sesiyle, "Lanet olsun! Neden evine girene kadar, güvende olduğunu görene kadar gitmedim onunla?" diye kendine kızan Salih, hızla binadan içeri girdiğinde kendisinden yaşça küçük olduğu belli olan, genç delikanlıyla karşılaştı . Sare, binanın merdiveninde yere çökmüş, öylece karşısındaki delikanlıya bakıyordu.
Sare'ye dönerek "iyi misin?" diye sorduktan sonra ona bakan delikanlıya dönerek, "kimsin lan sen?" dedi. Sare'nin cevap vermemesiyle "dokundun mu lan kıza?" derken yumruğunu delikanlıya doğru savurmuştu çoktan. Acıyla sol tarafa savrulan delikanlının rahat gülümsemesinin yerini öfkeli bakışları almıştı. Sare birden daha fazla çığlık atınca, binadaki herkesin koşarak aşağı inmesi bir oldu. Salih de korkmuştu genç kızın çığlıklarından ve delikanlı, Salih'in genç kızla ilgilendiği anda, etrafında kalabalık olmasından faydalanarak kaçmayı başarabilmişti. Bir an Sare'den gözlerini ayıran Salih, yumruğundan nasibini alan delikanlının baktığı yerde olmadığını anlayarak dışarıya çıktı ve koşmaya başladı. Ancak adam ortalarda yoktu. Şimdi önemli olan genç kızdı Salih için.
Tekrar binaya girdi ve karşısında hüngür hüngür ağlayarak, hıçkırıkları arasında sinir krizi geçiren kızı gördü.
"Ne oldu ayol, bu kıza da arada bir geliyorlar galiba." diyen kadınlardan birine ve şaşkın şaşkın bakan gözlere Salih;
"İşiniz gücünüz yok mu sizin?" diye söylendikten sonra Sare 'yi sakinleştirmeye çalıştı.
"Aman komşu vallahi devir çok değişti. Baksana hiç utanma da kalmamış insanlarda. Yürü yürü gidelim." diyen başka bir kadınsa, az önceki kadının koluna vurmuştu. Salih sinirlerine hakim olmaya çalıştı.
"Yeter be! Görmüyor musunuz kızın durumunu? Yardım edeceğiniz yerde bir de etiket yapıştırıyorsunuz. Defolun gidin." diyen genç adam kızı kollarına almış, evine çıkarmaya başlamıştı bile. Arkasından söylenen sözlere kulaklarını tıkayarak, genç kızın çantasından çıkardığı anahtarla biraz zorlansa da kapıyı açmayı başarmıştı.
Genç kızı, odadaki koltuğa boylu boyunca yatırdıktan sonra bir bardak su getirdi hızlıca. Genç kızı yarım bir şekilde kaldırdıktan ve suyu içirdikten sonra;
"Korkma, tamam geçti artık." diyerek sakinleştirmeye çalıştı. Kız biraz olsun kendisine gelmiş gibi görünüyordu ama gözyaşları hala dinmiyordu.
"Sare, iyi misin? İstersen hastaneye gidip bir sakinleştirici yaptıralım. " dedi Salih. Gerçekten endişeleniyordu onun için. Daha dün gece onun Seniha teyzenin kızı olduğunu öğrenmiş ve genç kızı koruyacağına dair kadına söz vermişti. Aklına gelen sinirle söylendi yine;
"Nasıl izin verdim eve tek başına girmene. Hırsız mıydı acaba, yoksa sapık falan mı? Allah kahretsin. Elimden de kaçırdım." diye söyleniyordu ki Sare'nin sesini duydu.
"Kendini suçlama. Senden önce hep yalnızdım ben." derken ağlamaktan tıkanmış burnuyla cevap vermişti Salih'e.
Sare'nin cevap vermesiyle rahatlayan adam kıza dönerek;
"Ama şimdi ben varım, özür dilerim." diyerek kızın gözlerinden yaşları sildi.
"Ağlama, kahroluyorum..." diye ekledi sözlerine.
Bir süre sessizlikten sonra kızın iyice sakinleştiğine emin olan Salih,
"Dokundu mu sana? Birşey mi yaptı? Söyle..." diye sinirle dişlerinin arasından sordu.
"Sakin ol, hemen sen geldin zaten. O kadar kısa süre de fırsatı olmadı. " diyen kız bu kez Salih'i sakinleştirmeye çalışıyordu.
"Aklıma takılan şey, sana saldırmamış, sadece başında durmuş pis pis sırıtıyordu."
"Eee..."
"Yani, hırsız olsa çantanı kurcalamaya çalışırdı veya sapık olsa ne biliyim..."
"Ne demek istiyorsun?"
"Yanlış anlama, belki tanıyorsundur diye sordum."
"Konuşmak istemiyorum Salih. Lütfen..." dedikten sonra Salih içten içe yanlış imada bulunduğunu düşündüğü için vicdan azabı duydu. "O adamı tanısa neden o kadar korksun ki..." diye düşündü içinden.
"Çok mu korktun? Şerefsiz kaçmasaydı bilirdim ben ona yapacağımı..." derken Sare'nin "Salih..." diye uyaran tonda sesini duyunca "Tamam, sustum..." dedi.
"Tüm binaya da rezil oldum." diyen genç kız gözleriyle adamın yeni kurumaya yüz tutmuş pantolonuna baktı.
"Sare, benim eve gitmem gerekiyor, ama seni de burda yalnız bırakmam. "
"Bence de , ben başımın çaresine bakarım. Binada dedikodular alıp başını yürümeden gitsen iyi olacak." dedi genç kız.
"Ben seni bırakmam diyorum, sen dedikodu diyorsun. Kalk hazırlan bize gidiyoruz. " dedi sesini ciddi çıkartarak.
"Saçmalama Salih. Seni de doğru düzgün tanımıyorum. Ne işim var senin evinde?"
"Sana birşey yapacak olsam hanımefendi, elime çok fırsat geçti. Hatta şu an bile o fırsatlardan biri avucumda duruyor. Burda, şimdi sana birşey yapmak istesem nasıl karşı koyacaksın bana?"
"Yapmazsın ama dimi?"
"Bende onu diyorum işte. Seni burda bu halde bırakıp gidersem tüm gecem zehir olur. Kapında sabahlarım ve bu daha çok dedikoduya neden olur." derken genç kızı köşeye sıkıştırmıştı.
"Tamam, başımın belası... Bekle de yarın giyineceklerimi ayarlıyayım. Asistanını böyle kapriyle ve pasaklı bir halde çalıştırmak istemezsin sanırım."
"Benim için farketmez ama sen nasıl rahat edeceksen. Bekliyorum..."
Salih içinin huzurla dolması bir yana, Seniha hanımın sabah onlar çıktıktan sonra gelmesi için dua ediyordu. Sare, ailesi bırakıp gittiğinde çok küçükmüş ama gençlik fotoğraflarından tanıma ihtimali vardı. Bu ihtimalle onları karşı karşıya getirip Sare 'nin anlamasını ve ona söylemediği için kızmasını istemiyordu.
"Hazırım ben." diyen Sare elinde küçük bir çanta ile dikiliyordu. Sanki az önce bağırıp, ağlayan bu kız değildi. Elini yüzünü yıkamış, üzerine eşofman takımı giyinmiş saçlarını yeniden at kuyruğu şeklinde toplamış çok güzel görünüyordu.
Ne zamandan beri eşofman giyen kadınları ilgi çekici bulduğunu sorguluyordu kendi kendine. Daha çok mini etekli veya dekolteli kıyafetler giyen kadınlar olmuştu çevresinde. Zaten Sare'yi de farklı yapan doğallığı değil miydi? Bu yüzden kopamıyordu Salih genç kızdan.
"Hadi , gidelim öyleyse..." diyerek elini uzattı yine genç kıza.
"Binadan el ele çıkmasak daha iyi olur . Daha fazla malzeme vermek istemiyorum insanlara."
"Tamam" diyen Salih, genç kızın önden çıkmasını izlerken bir yandan ışıkları kapatıyordu.
"Kapatma!" diyen genç kızın yüzüne şaşkınca baktı Salih.
"Holün ışığı açık kalsın." diye sözlerine ekleyen genç kızı sorgulamadan ışığı açık bıraktıktan sonra, kapıyı birkaç defa kilitleyip çıktılar.
Eve vardıklarında, elindeki kumandayla bahçe kapısını açmasıyla arabasını bahçeye parketti. Ve genç kıza yol göstererek eve doğru yürüdüler.
"Evin güzelmiş." dedi Sare, bir yandan gözleriyle evi izlerken mahcup bir ifadeyle.
"Teşekkür ederim, lütfen rahat ol." diyerek gevşetmeye çalıştı sıkıldığı her halinden belli olan kızı.
Genç kızı salona getirip televizyonu açtıktan sonra, "Biraz bekle, üzerimdeki kıyafetlerden kurtulup geliyorum. Canının istediği birşey olursa, mutfaktan alabilirsin" dedi ve merdivenleri hızlı adımlarla çıkarak odasına girdi.
Hemen üzerini soyunup, hızlıca banyoya girerek duş aldı. Daha sonra en rahat eşofman altlarından birini ve kırmızı tişörtünü üzerine geçirdikten sonra aynadaki aksine baktı.
Sare'ye emrivaki yaptığında kesinlikle kabullenip, kendisiyle geleceğini tahmin etmemişti. Ama genç kız ona sonunda güvenmiş ya da yaşadığı olaydan gerçekten korkmuş olacaktı ki bu kadar çabuk pes etmişti. Salih için asıl önemli olan bu saatten sonra genç kızı o evde nasıl tek bırakacağıydı. Bu akşam ikna etmişti ama peki ya daha sonra nasıl bahane bulacaktı.
Aşağı inip genç kızı daha fazla yanlız bırakmamak için düşünceleri bir tarafa attıktan sonra merdivenlerden inerek salona gideceği sırada, Sare'yi hemen sol tarafındaki mutfakta görmeyi beklemiyordu. Genç kız öylesine dalgın görünüyordu ki ses çıkarıp kızı korkutmak istemedi. Kapıda durup kahve yapan kızı izlemeye başladı. Ne kadar da yakışmıştı evinin mutfağına. Sanki Sare buraya ait gibiydi. Ve Salih'in hayallerini süslemeye yetti önündeki muhteşem görüntü.
Kızın arkasını dönüp aniden sıçramasıyla, orada onu öylece izlemekle hata yaptığının farkına vardı Salih.

"Ne yapıyorsun orda sessiz sessiz? Ödümü kopardın. " dedi genç kız gerçekten korkmuş bir ifadeyle.
"Hiiiiç. Hiçbişe. Zaten şimdi geldim bende." diyerek durumu kurtarmaya çalıştı genç adam.
"Kahve yaptım ikimize." diyerek yüzüne taktığı gülümsemeyle salona doğru ilerledi genç kız.
"Nasıl içtiğini bilmiyorum, umarım beğenirsin. Kendi içtiğim gibi bol sütlü yaptım." dedikten sonra kahve fincanını dudaklarına götürdü Sare.
Salih de bir yudum aldıktan sonra;
"Ellerine sağlık , güzel olmuş." dedi, sütlü kahveyi hiç sevmezdi aslında. O daha çok sade filtre kahve severdi. Ama kahve yapmak için zahmet eden genç kıza hiç birşey belli ettirmeden yavaş yavaş içmeye devam etti. Sare'nin kendisini rahat hissetmesi ve kahve yapması hoşuna gitmişti aslında.
Bir süre sessizce televizyon izleyen kızı izledikten sonra, yanındaki kız rahatsız olarak kendisine baktı.
"Neden bakıyorsun öyle?" diye sordu.
"Ben mi? Farkında değilim. Rahatsız mı oldun?"
" Birisi hiç gözünü kırpmadan sana öylece baksa rahatsız olmaz mısın?"
"Bilmem. Bir denesene... "
"Nasıl yani?"
" Hiç konuşmadan, hiç gözünü kırpmadan gözlerime bak."
"Ne bu ? Bir tür oyun mu?"
"Evet, hatta şöyle yapalım. İlk gözünü kırpan diğerinin bir istediğini yapacak."
Salih'in aklında bir plan vardı aslında. Ama önce kızı bu oyuna ikna etmesi gerekecekti.
"Dayanamaz mısın yoksa öyle uzun uzun bakmaya. Yoksa bana aşık olmaktan mı korkuyorsun?" dedi genç kızı gaza getirmeye çalışarak ve amacına da ulaşmıştı anlaşılan.
"Ne münasebet. Tabi ki de dayanabilirim. Öyle uzun uzun bakmayla aşık olunuyorsa, öküzle tren mercimeği çoktan fırına verirlerdi bence." dedi dalgaya alarak genç kız. Salih'in gülümsemesine sebep olmuştu aynı zamanda.
"Tamam o zaman . Hadi başlıyoruz." dedikten sonra gözlerini Sare'nin gözlerine dikti.
Sadece baktılar birbirlerinin gözlerine, uzun uzun. Sanki aradığını bulmuşçasına baktılar. Birbirlerini tamamlamak istercesine baktılar. Ve Salih, gökyüzü gözlerindeki yağmuru, bu genç kızın kurak gözlerine bırakmak istercesine daha derin baktı.
Ama genç kızın gözleri uzun süre açık kaldığı için, yaşlar dolmuştu ve belli ki acımaya başlamıştı artık. Salih'te ise hiçbir etki yoktu. Hala ilk baktığı gibi bakıyordu gökyüzü gözleri, genç kızın bal rengi gözlerine. Ve ilk gözünü kırpan Sare oldu. Ve gözünü kırpmasıyla iki damla yaş aktı gözlerinden. Sanki Salih'in gözünden akmıştı o iki damla yaş.
"Ben kazandım. Ama keşke şu iki damla yaş düşmeseydi de ben hep yenik kalsaydım sana ."
"Kapatsaydın gözlerini o zaman."
"Kapatsaydım da akacaktı o yaşlar ama. Hem senden isteyeceğim ve senin yapman gereken şey benim için çok önemli."
"Neymiş o çok önemli olan şey."
"Kızmak yok ama."
"Söyle bakalım."
"Yarın söylerim. Şimdi tepkinden korkuyorum." derken gülümsedi Salih.
"Dalga mı geçiyorsun benimle."
"Hayır. Bir oyun oynadık ve ben kazandım. Önemli olan bu. Sana ne istediğimi yarın söyleyeceğim."
"Peki. Ne kadar merak etsem de yeni yerine gelen keyfimi kaçırmaya niyetim yok."
"Saat de geç oldu farkında mısın?" diyen Salih oldu. Genç kız yorgun bir gün ve akşam geçirmişti. Yarın da ilk iş günü olacağı için dinlenmesini istiyordu.
"Evet , ben nerde uyuyacağım?"
"Yukarıda boş odalardan birinde uyuyabilirsin." diyerek genç kıza yol gösterdi.
Merdivenlerden bir adım attıkları anda , bütün evin karanlığa bürünmesiyle Salih hemen arkasındaki kızın kaskatı kesildiğini hissetti önce. "Bu da ne?" diye söylenerek genç kızın daha fazla yakınına gitmeye çalışan Salih Sare'nin derin derin nefes alarak kendisine yaklaşmasını engellemeye çalıştığını farketti. Boğuluyormuş gibi garip sesler çıkaran genç kıza yaklaşmaya çalıştıkça, kız onu itikliyor, kendisini korumaya çalışıyordu.
"İyi misin? Sare birşey söyle. Kahretsin!!!"
Genç adam, karanlıkta zor seçtiği kızın gözlerine bakarak herhangi bir tepki vermesini, konuşmasını bekliyordu ama nafile.
Sare kendisini kaybetmiş gibi bağırmaya başladı sonunda ama bu sözler Salih'in duymak istediği şeyler değildi.
"Bırak beni bıraaaaak! Yapma. Hayır... Hayır..."






❤SEVDASINI SEVDİĞİM❤Where stories live. Discover now