Sare❤

3.3K 251 22
                                    

Telefonun çalmasıyla, kalkıp mutfağa giden Salih'in ardından derin bir oh çekerek koltuğa oturdu Sare. Heyecanlanan kalbini sakinleştirerek Salih'i beklemeye başladı. Aslında, az önceki yakınlaşmadan sonra, yüzüne bakacak cesareti de yoktu ama o mutfaktayken kalkıp odaya gitmesinin de ayıp olacağını düşündü.
Kısa bir süre sonra Salih ile ilgili daldığı düşüncelerden, tam yanına gelip oturarak yine Salih çıkardı genç kızı.
"Nerelere daldın bakalım?" diye sordu genç adam neşeli sesiyle.
"Hiççç. Haberler güzel galiba." dediğinde Salih'in yüzündeki anlamayan gözleri farkedince tekrar söze girdi genç kız.
"Telefonla konuştun ya onu diyorum. Keyfin yerine gelmiş sanki."
"Hııı. Yok canım. Arayan Tuna'ydı. Her zamanki şeyler işte. Keyfimin yerinde olmasına sebep ararsak, evimdeki yeni misafirimi bulabiliriz." derken gülümsemişti. O dudağının hemen kenarındaki gamze, aklını başından almıştı Sare'nin. Hafifçe kendisi de tebessümle karşılık verdi gözlerinin içi gülen adama. Gözlerinde şu an gökyüzünün karanlığını gördüğü adama... Birden bire ciddileşmişti Salih ve Sare artık bazı şeyleri açıklaması gerektiğini düşündü.
"Sare, bana anlatacak mısın? O adam, kimdi? Eski sevgilin mi?" bu sözler, canını ne kadar acıtsa da, konuyu fazla irdelemeden anlatmak istedi genç kız.
"O adam, Kenan. Pisliğin teki. Sevgilim falan değildi, hiçbir zaman olmadı. O sadece korkulu rüyalarımın, kabuslarımın sebebi, her gece dünyanın ne kadar acımasız bir yer olduğunu yüzüme vuran gerçek. Kalbimde hiç bir zaman bir yere sahip olamadı." dedi genç kız ama Salih bu kadarla yetinecek gibi görünmüyordu.
"Nerden tanıyorsun onu?"
"Üniversite de okurken tanışmıştım. Dört yıl önce yani." dediğinde şaşkınlıkla bakıyordu Salih ona.
"Sen üniversite okudun mu? Şuraya bak, hakkında hiç birşey bilmiyorum neredeyse..." diye söylendi Salih.
"Okudum sayılmaz. İlk yılımın ikinci döneminde bırakmak zorunda kaldım. Onun yüzünden... Babaannem ölünce de devam edemedim tabi."
"Ne yaptı o adam sana Sare?" diye şefkatli sesiyle sordu Salih. Az çok tahmin etmesi gerekirken bir de genç kızın anlatmasını istiyordu.
"Daha sonra konuşsak olur mu? Yorgunum!" diye kestirip attı Sare bir yandan ayağa kalkarken.
Tam o esnada Salih'in de kendisiyle beraber ayağa kalkması ve genç kızın kolunu tutması bir oldu. İlk önce kolundaki sıcaklığını hissettiği ele, daha sonra içini yakıp geçen gökyüzü gözlere baktı...
"Artık korkma! Yanındayım. Ve ne zaman kendini hazır hissedersen anlatabilirsin." diyerek saçlarından öptü genç adam. O kadar şefkatli bir öpücüktü ki, Sare daha önce hiç bu kadar güvende hissetmemişti talan olan yüreğini.
Gözleri dolu dolu baktı Salih'in maviliklerine. Ağlamak istemiyordu daha fazla ve karşısındaki adam bunu farketmişti ki;
"Sakın! Sakın bir damla bile istemiyorum." diyerek sarıldı bu kez genç kıza.
Hiç bir erkeğin değil elini tutmak, yanına bile yaklaşmaya korkan genç kız bu adamın dokunuşları ile hayat bulduğunu, yaşadığını hissetti. Sahi, bu adamı tanımadan önce, ona böyle sarılmadan önce nefes alıyor muydu?
Bir süre sessizce sarıldı Salih, genç kız karşılık vermek yerine başını adamın göğsüne koyup kokusunu içine çekmekle yetindi. Boşlukta kalan ellerini nereye koyacağını, ne yapacağını bilemeden sadece huzuru kokladı. Salih'in birden kendini geri çekmesiyle, vücudu da o boşluğa düşmüş gibi oldu.
"Hadi uyuyalım artık..." dedikten sonra odalarının kapısına geldiklerinde genç adam tekrar genç kıza dönerek;
"Herhangi birşey olursa, odamı biliyorsun. Hiç çekinme, uyandır." diye bir gece önce söylediği sözcükleri yineledi ve kızın alnına küçük ve çok kısa bir öpücük bıraktıktan sonra odasına gitti.
Sare'de odasına girerek, kapattığı kapıya yaslanıp gözlerini kapattı bir süre. Kapıyı kilitlemeyecekti. Güveniyordu Salih'e ve artık ondan korkmaması gerektiğini yineliyordu heyecandan kanat çırpan yüreği...
Hızlı hareketlerle dişlerini fırçalayıp, yatağına uzandıktan sonra telefonunu eline alarak herhangi bir mesaj veya arama var mı diye kontrol etti. Tabi ki de vardı. Pelin'i unutmuştu. Ona haber bile vermeden iki gündür Salih'in evinde kalıyordu. Akşam olanlardan sonra, aramayı da akıl edememişti. Tam 22 cevapsız çağrı ve 7 mesajla Sare telefonun ekranında Pelin'i görür gibi oldu. Saatin geç olmasına aldırmadan, arama tuşuna basarak , ilk çalışta açılan telefondan gelen bağırma seslerini duymamak için, telefonu kulağından biraz uzaklaştırdı.
"Ya sen ne biçim insansın, nasıl arkadaşsın? Evinin önündeyim Sare, çabuk kapıyı aç." diye ortalığı inletiyordu Pelin.
"Pelin, ben evde değilim. Biraz sakin olursan anlatacağım."
"Nerdesin sen yaa? Meraktan deliye döndüm. İyi misin?"
"Salih'in evindeyim Pelin."
"Ne?"
"Duydun işte. Salih'in evindeyim ama düşündüğün gibi değil. Çekimlerden sonra Kenan pisliği yine karşıma çıktı. Allah'tan Salih yanımdaydı Pelin. Daha sonra evine getirdi beni ve bir süre daha burda kalacağım. "
"Allah belasını versin o itin. Tamam canım sen iyi ol da. Bende de kalabilirsin biliyorsun."
"Biliyorum canım. Ben çok iyiyim merak etme. Bu saatte seni de merakta bıraktım. Yalnız değilsin dimi?"
"Yok bitanem, abimle geldik. Dönüyoruz zaten şimdi."
"Tamam canım, yarın konuşuruz." diyerek telefonu kapattı Sare.
Pelinlerde de kalabileceğini biliyordu ama Pelin'in abisi Can'ın kendisine daha önce ilgisi olduğunu anladığı için, sık gitmiyordu arkadaşına. Ama ne olursa olsun, Pelin onun ailesiydi ve bencillik edip ona haber vermediği için kendi kendine kızıyordu. Neyse ki Pelin olan tüm düşüncelerinin yerini uyurken Salih almıştı...
Sabah erken uyanarak, çabucak hazırlandı. Salih henüz uyanmamıştı belli ki. Mutlulukla mutfağa indi ve hemen kahvaltı hazırlamaya başladı. Salih kahvaltı yapmadığını söylemişti ama kendisi bu evde kaldığı sürece ona kahvaltı hazırlamak istiyordu. Onca iyilik yapmıştı bu adam Sare'ye ve genç kız da onun için birşeyler yapmak istiyordu.
Çay makinesine su koyup , düğmesine bastıktan sonra buzdolabında az bulunan kahvaltılıklardan tabaklara koyarak masayı hazırlamaya başladı. Kahvaltı yapmıyordu ama, dolabında yine de pek bir eksiği yoktu. Domates ve salataları yıkayıp doğradıktan sonra bir de patatesli omlet yapmıştı. Masa çok güzel görünüyordu. Tezgahta duran fincanlara çay doldurduğunda, arkasında Salih olduğunu düşündüğü birinin onu izlediğini hissetti. Ve gülümseyerek ;
"Hiç itiraz etme, bugün kahvaltı yapacaksın." diye arkasını döndüğünde elindeki fincanların yere düşmesi bir oldu. Karşısındaki Salih değildi. Bir kadındı. Ve donuk, dolu dolu gözleriyle onu izleyen bir kadın... Kadının bakışlarının derinliğinden, bacağına dökülen sıcak çayın etkisini farketmemişti bile Sare.
"Ne oluyor? Bu seste ne?" diye söylenerek hemen kadının arkasında beliren Salih'te birden buz gibi olduğu yerde kalmıştı.
"Sen zannettim, bir anda teyzeyi karşımda görünce korktum, fincanları düşürdüm." diye ilk konuşan Sare oldu ve genç kız o an Salih'in de, karşısındaki kadının da rahat bir nefes verdiğine şahit oldu ama bacağında hissettiği acı yüzünden fazla üstünde durmadı.
"Bacağım yandı sanırım, ben gidip üzerimi değiştireyim." diyerek yüzünü acıyan bacağının etkisiyle ekşittiğinin farkında değildi.
"Çok mu yandı ? Acıyor mu?" diye sordu Salih, hemen kızın yanına gelerek.
Seniha teyze olduğunu düşündüğü kadın ise , yüzünde endişeli bir ifade ile buzluktan çıkardığı buz torbasını hemen kıza uzatarak;
"Biraz tut bacağına, acısını alır." diyerek buz torbasını verdiği gibi iki adım uzaklaştı Sare'nin yanından.
"Teşekkür ederim." diyerek ve kadına küçük bir gülümseme göndererek; "şimdi gelirim." deyip merdivenlere yöneldi. Merdivenlerden çıkana kadar, kadının arkasından baktığını gördü ve rahatsız oldu genç kız.
Hemen üzerindeki pantolondan kurtularak, bacağına kadının verdiği buz torbasını koydu ve bir kaç dakika bacağında bekletti. Çok tuhaf bir kadındı Seniha Hanım. Bakışları, duruşu her hali garipti. Belki de Sare fazla önyargılı davranıyordu.
Hemen valizinden çıkardığı başka bir pantolonu üzerine geçirdikten sonra, hızla merdivenleri indi. Mutfakta Salih tek başına masaya oturmuş, sessizce düşünüyordu ve az önce yere dökülen çaydan da dağılan fincan parçalarından da eser yoktu.
"Seniha teyzeydi o sanırım .Nerede?" diye sordu masaya otururken.
"Evet, Seniha teyzeydi. Burayı temizledi, banyoya gitti. Gelir birazdan." derken Salih endişeli görünüyordu.
"Birşey mi oldu? Sıkıntılı gibisin?" diye sordu Sare, tazelenmiş çayından bir yudum alırken.
"Yok canım ne olabilir ki? Çok güzel bi masa hazırlamışsın. Daha fazla soğumasın omlet." diyerek ağzına zoraki bir lokma attı Salih.
"Peki, öyle olsun bakalım."
Bir kaç dakika sonra Seniha hanımın gelmesiyle Sare, elini uzattı.
"Kusura bakmayın, size de zahmet oldu. Ben Sare. " diyerek az önceki sakarlığı yüzünden hem özür diledi, hem de kendini tanıttı. Kadın da hiç bekletmeden dokundu kızın sıcacık avuçlarına ve kendisine çekerek sarıldı.
"Memnun oldum kızım." derken kızarmış gözleriyle dolu dolu bakıyordu genç kıza.
"Gel Seniha teyze, otur şöyle." diyerek masada yer gösterdi Salih kadına.
Sare, ortamda soğuk bir hava estiğini hissediyordu ama anlam veremiyordu. Acaba daha önce aralarında bir tartışma mı olmuştu? Genç kız bunları düşünürken Salih'in sözüyle, sıyrıldı.
"Seniha teyze, Sare bir süre misafirimiz olacak. Burda kalacak. Düşündüm de, belki sende bizimle kalmak istersin."
"Bilmem ki oğlum, rahatsızlık vermeyeyim." diye sordu kadın.
"Hiç olur mu öyle şey. Hem Sare de çok sevinir." diyerek gözleri Sare'yi buldu genç adamın.
"Tabi canım. Çok sevinirim." diyerek karşılık verdi genç kız. Bu kadınla ilk anda hoş bir şekilde tanışmasa da, içinden bir ses onu çok seveceğini söylüyordu. Kadının ifadesi öyle mahzun du ki Sare, ilk düşüncelerinden pişmanlık duymaya başlamıştı bile.
"Tamam o zaman. Bugün eve giderim, biraz işim vardı. Onları yaptıktan sonra yarın sabah gelirim." diye onayladı kadın.
Birlikte sessizce edilen kahvaltıdan sonra, Salih ;
" Hadi çıkalım Sare." diye genç kıza çıkmaları gerektiğini söyledi.
Seniha teyzeye veda ettikten sonra, şirkete gitmek üzere yola çıktılar.
"Nasıl, sevdin mi Seniha teyzemi?" diye sordu Salih , arabayı hareket ettirdikten sonra.
"Bilmem. Açıkçası ilk başta davranışları garip gelmişti ama sonra yanıldığımı anladım."
"Daha önce evde , hiç bir kadın görmediği için şaşkındı. " diye cevapladı genç adam.
"Anladım..."
"Sen üniversite de hangi bölümü okuyordun?" diye sordu Salih. Konuyu bu kadar çabuk değiştirmesi Sare'yi şaşırtmıştı.
"Sağlık Yönetimi okuyordum. Ama artık bir önemi yok bence..."
"Neden önemi olmasın ki? İstersen devam edebilirsin bence." diye fikrini belirtti Salih.
"Bilmiyorum. Biraz çalışayım, zamanla belki devam ederim. " diye cevapladı genç adamı Sare.
"Binada o adam ilk karşına çıktığı zaman, sana sorduğumda neden bana söylemedin? Ben hırsız mı, sapık mı diye düşünürken, sen tanıyormuşsun. "
Salih'in konudan konuya atlaması ve özellikle yine bu konuyu açması içten içe sinirlendirmişti Sare'yi.
"Sana da güvenmiyordum çünkü. Ne öğrenmek istiyorsun? Neden ısıtıp ısıtıp aynı konuyu önüme koyuyorsun? "
"Şimdi güveniyor musun bana? "
"Bilmiyorum. Kes artık şunu."
"Tamam , afedersin." diyerek konuyu kapattı Salih.
Şirkete geldiklerinde, Sare hemen Tuğba'nın yanındaki yerini aldı. Tuğba'nın ayağa kalkıp günaydın demesine Salih'in cevap vermemesiyle, genç kız Sare'ye dönerek;
"Nesi var?" dedi , odasına giren Salih'in arkasından bakarken.
"Bilmiyorum, boşver... Hadi, işimize bakalım." diye cevap veren Sare'nin aklı fikri Salih'teydi aslında. Fazla sert çıkmıştı belki ama o da irdeleyip duruyordu sürekli. Yine de ne kadar vicdan yapsa da, Salih'in yanına gitmek yerine ,Tuğba ile konuşup kafasını dağıtmaya karar verdi.
"Eee, heyecan var mı? Nasıl gidiyor hazırlıklar?" diye sordu Sare.
"Olmaz mı? Heyecan tavan yaptı resmen. Koşturup duruyoruz. Aslında bende bugün öğleden sonrası için Salih Bey'den izin isteyecektim. Gelinlik provası için. Ama keyfi yok gibi ve nasıl söyleyeceğimi de bilmiyorum."
Konu , dönüp dolaşıp Salih'e geliyordu yine. Tuğba bugün öğleden sonra izinli olacaksa, Sare tek başına kalacaktı. Henüz işi bile tam öğrenememişti üstelik ama üstesinden gelebileceğini düşündü.
"Bence bi konuş yine de. Ben varım ya, izin verir. Yani yerin boş kalmayacak sonuçta." diyerek Tuğba'yı cesaretlendirerek Salih'in odasına gönderdi. Yaklaşık beş dakika sonra içerden çıkan kızın yüzü asıktı.
"Ne oldu? İzin vermedi mi?" diye sordu Sare.
"İzin istemeye fırsatım olmadı ki. Girdiğimde telefonla konuşuyordu, tam kapattı konuşmaya başlayacaktım ki yeniden çaldı ve çıkmamı işaret ederek telefonu açtı. Bende çıktım." dedi üzgün bir ifadeyle.
"Üzülme canım. Birazdan girer konuşursun." diye kıza moral verdikten sonra , aklındaki soruları sıraladı.
"İşle ilgilimi konuşuyordu? Neymiş ki böyle önemli olan şey, seni dışarı çıkardı?" diye sordu genç kız.
"Bilmiyorum Sare, yeni bir firmayla anlaşmışlar sanırım. Adamlar gelecekmiş. Ama ne zaman gelirler bilmiyorum." diyen Tuğba'ya bakarken, yanından elinde dosyalarla geçen Tuna'yı gördü Sare. Salih'in odasına giriyordu.
"Dur biraz daha, Tuna çıktıktan sonra girersin, konuşup izin alırsın " dedi Sare.
Tam o anda telefon çalınca, Sare açtı telefonu.
"Buyrun, Salih bey."
"İki şekersiz kahve söyler misin Sare." tek söylediği bu olmuştu ve hemen telefonu kapatmıştı Salih. Genç kız ardından yemekhaneyi arayarak iki kahve söyledi.
İsminin İbrahim olduğunu öğrendiği adam kahveleri getirince, Tuğba'ya dönerek;
"Hadi, sen götür, uygun bir anını bulursan izin alırsın." dedi.
Genç kız istemeye istemeye kahve tepsisini aldı ve kapıya doğru ilerledi.
İçerden çıktığında, bu kez yüzünde zafer kazanmış ifade vardı.
"İzin koparabildin herhalde. " diye sordu Sare.
"Evet , izin verdi ama bir sorunumuz var. İş yapacakları adamlar bugün geliyorlarmış."
"Eeee, ne var bunda?"
"Tek başına halledebileceğine emin misin?"
"Merak etme. Tabi ki yaparım. Hem bir zorluğu yok ki. Altı üstü çay, kahve isterler. Sen keyfine bak. En güzel gelin sen olacaksın."
"Teşekkür ederim canım. Sen evlenene kadar en güzel gelin ünvanını kabul edebilirim. Senin güzelliğinle yarışamam ben." diye iltifat ederken, Sare evlilik düşüncesiyle hayaller alemine dalmıştı bile.
Evlilik korkutuyordu genç kızı. Ailesi olmaması en büyük etkendi tabiki. Ev hanımı nasıl olunur, bir insan kocasına nasıl davranır, nasıl cilve yapar hiç bilmiyordu. Hele bir de nasıl anne olunur, bunu da bilmiyordu. Tek bildiği şey asla kendi annesi gibi olmayacağıydı. Evleneceği adam Salih olabilir miydi? Şimdiye kadar hiç kimseye bu kadar yakın hissetmemiş, hiç kimse yüreğine bu kadar işlememişti. Pelin'in abisi Can, iyi bir çocuktu ama Sare'nin yaralarını tek dokunuşuyla saran adam Salih'ti. Hem Sare, Can'ı kardeş, abi gibi görüyordu. O ne kadar gönül bağıyla Sare'ye bağlansa da, Sare hiç bir zaman umutlandırmamıştı Can'ı. Şu an umutlanmak ne demek, Salih'i tanıdıktan sonra öğrenmişti.
"Sare, duyuyor musun beni?" diyen Tuğba'nın sesiyle kendine geldi genç kız.
"Ne oldu?"
"Üçtür sesleniyorum, duymuyorsun beni..."
"Özür dilerim, dalmışım. "
"Birazdan çıkacağım ben, buraya gerekli numaraları yazdım. Salih bey'e sorarsın herhangi bir durumla karşılaşırsan canım."
"Tamam, merak etme sen."
"Nasıl merak etmeyeyim, Leyla gibi dalıp dalıp gidiyorsun."
"Tamam , tamam. Başedebilirim. Zaten bir hafta sonra işten ayrılacaksın, o zaman ne yapacağım?"
"Peki. Hadi görüşürüz canım." diyen Tuğba'yı öptükten sonra, genç kız çıktı. Yapayalnız kalmıştı Sare. Tuna da hala içerden çıkmamıştı. Ne konuşuyorlardı onca zaman içerde, anlamıyordu genç kız.
Cebinden çıkardığı telefonuyla, Pelin'e mesaj atmak için yeni mesaj penceresi açtı.
"Napıyosun kuzu? İşin yoksa, ajansa gelsene. Bir kahve içeriz beraber. Özledim seni..." Yazarak gönderdi mesajını. Kısa sürede yanıt geldi.
"10 dakika sonra yanındayım..."
Bu kadar çabuk mu gelecekti yani? Mesajını mı bekliyormuş Pelin genç kızın. Arkadaşıyla beraber öğle yemeğine çıkabileceğini düşünüp sevindi daha sonra.
Salih'i de odasına girdiğinden beri görmemişti. Ne o dışarı çıkmıştı, ne de Sare'yi yanına çağırmıştı. "Küstü mü acaba?" diye konuşan iç sesine, "Ne diye küsecek , koskoca patron. Bir sürü işi var , birde seninle mi ilgilenecek?" diye cevap verdi dış sesi. Ama kendisiyle ilgilensin, arada bir odadan çıksın görünsün istiyordu da aynı zamanda.
"Ben geldimmmm." diye bastırarak konuşan o tanıdık sesi duyduğunda, sevinçle zıpladı yerinde ve arkadaşına sarılmak için arkasını döndü. Ama Pelin değildi dikkatini çeken.
Pelin'in hemen arkasında, uzun bacaklarını sergileyen bir karış mini eteği ile uzun sarı saçlarıyla salınarak yürüyen tabir-i caizse "afet-i devran" kadındı dikkatini çeken kişi. Sare, Pelin'e doğru adım atmak istemiş ama kadın hemen önüne gelip dikilmişti. Bu kadını tanıyordu Sare...
"Salih, odasında mı?" diye işveli bir şekilde soran bu kadını elbette tanıyordu...




❤SEVDASINI SEVDİĞİM❤Where stories live. Discover now