Salih

3.9K 309 19
                                    

Şu an karşısında ellerini avuçları arasında tuttuğu, varlığını hissettiği bu kadına karşı içinde kopan fırtınalara anlam veremiyordu Salih. Sanki hayatında ilk kez bir kadın ile birlikte olduğunu hissetti. Daha önce hayatına giren kadınların, hayatında ertesi gün izi bile kalmadığı halde, Sare'nin yanından ayrıldığı her dakika özlem duyuyordu bu hırçın ve aynı zamanda masum kıza.
Sare tam karşısında KızKulesi 'ni izlerken, o sadece karşısındaki muhteşem kadını seyretmekle yetiniyordu.
O an yanlarına gelen seyyar satıcının sesi ile düşüncelerinden sıyrılarak, orta yaşlı adama baktı iki gençte.
"Kağıt helva, dilek balonu, pamuk şeker... İster misiniz efendim?"
Salih daha önceki pamuk şeker faciasından sonra genç kıza baktı hemen. Sare'nin gülümseyerek kendisine baktığını görünce rahatlayarak sordu;
"İster misin?"
"Teşekkür ederim, ben almayayım." derken hala gülümsüyordu Sare.
"Dilek balonu uçuralım o zaman, ne dersin?"
"Daha önce hiç denemedim, batıl inançlar bunlar. " derken yanıbaşındaki seyyar satıcının yüzünün düşmesiyle, sesli düşündüğünü farketti.
"Tamam, uçuralım hadi." dedi tekrar toparlamaya çalışarak.
"Ben yardımcı olayım hemen ablama." diyen seyyar satıcının keyfi yerine gelmişti. Hemen çantasından çıkardığı kırmızı dilek balonunu açmaya koyuldu.
"Burdan ateş yakacağız, dileğinizi tutup balonu gökyüzüne bırakacaksınız. Eğer uçup, uzaklara giderse, dileğiniz kabul olacak demektir." derken bir yandan balonun alt kısmındaki boşluğu işaret ediyordu.
"Hadi, ikimiz beraber tutalım dileğimizi" diyen Sare'ye bakan Salih tek adımda genç kızın yanına gitti.
Genç kız ilk önce derin nefes alarak daha sonra gözlerini kapattı.
"Tamam , tuttum.." dedikten sonra Salih'e baktı gülümsemeye devam ederek. Balonu tutup havalandıracağı sırada, Salih elini genç kızın elinin üzerine koydu ve balonu ikisi beraber uçurdular.
Uçurdukları balon ilk önce, genç kızın başının üzerinden havalanarak, Kızkulesi'nin tam üstünden gökyüzüne çıktı ve son olarak kırmızı küçük bir nokta halinde göründükten sonra gözden kayboldu.
"Bu demek oluyor ki dileğimiz kabul olacak." dedi Sare. Salih çoktan satıcının parasını ödemiş, genç kızın içindeki çocuksu heyecanı izlemeye başlamıştı bile...
"Batıl olduğunu düşünmene rağmen baya heyecanlısın. " dedi Salih.
"Orası öyle ama, umut diyelim. Yine de içimde bir umut, belki kabul olur diye söylüyor işte. Umutları değil midir insanı hayata bağlayan?"
"Tabiki öyle. Ne dilemiştin ki?" diye sordu Salih merakına yenilerek. Kendisi ile ilgili birşey dilemesini öyle çok isterdi ki. Mesela her anını kendisi ile geçirmeyi dilemesini...
Sare'nin az önceki çocuksu mutluluğu gitmiş, birden durgunlaşmıştı genç kız.
"Ailemin bir gün karşıma çıkmasını..." diye pat diye söyleyiverdi kız. Salih değil bu kadar çabuk söyleyeceğini , hiç söylemeyeceğini düşünüyordu. Bu nedenle bir anlık şaşkınlıktan sonra;
"Hiç tanımıyor musun onları?" diye sordu.
"Hiç... Sadece birkaç eski fotoğraf. 7 aylıkmışım gittiklerinde."
Salih, bu kıza ne kadar yoğun duygular beslese de, şu an içini kocaman bir acıma duygusu kaplamıştı. Tabiki bunu kıza belli etmek istemedi. Acıma duygusunu belli ettiği takdirde bu kızın nasıl bir cadıya dönüştüğünü daha önceden tecrübe etmişti.
"Peki karşılarına çıktığında ne yapacaksın?"
"Her gün o kadar çok senaryo beliriyor ki kafamda bu anla ilgili bilemezsin. Beni neden iki dakikalık zevklerinin kurbanı edip, bir piç gibi ortada bıraktıklarının hesabını soracağım elbette. Daha sonra yüzlerine tükürüp, sonsuza dek çıkacağım hayatlarından."
"Ya istemedikleri halde gitmeye mecbur kaldıysalar, bence önce dinlemelisin."
"Sen ne biliyorsun ki? Gitmeye mecbur kalmaları, 23 yıldır ortadan kaybolmalarını gerektirmiyor."
Salih hak veriyordu şu an Sare'ye. Bir anne baba ne olursa olsun, bulmalıydı evladını. Nasıldır, ne haldedir bilmeli, yanında olmalıydı. Kimbilir 23 yıl boyunca kaç kez yapayalnız kaldığını, ağlayarak geçirdiği geceleri düşündü Salih bu kızın. İçi parçalandı. Genç kızın içini rahatlatacak söz bulamıyordu...
"Ben senin her zaman yanındayım, onları bulman için elimden geleni yapacağım..." derken aklına Seniha hanımla alakalı düşünceler belirdi. Kadına Sare'yi söyledikten sonra apar topar gittikten sonra, hiç görüşememişti. Salih eve geldiğinde, Seniha Hanım işlerini bitirip gitmiş oluyordu. Belki de kaçtığı birşeyler vardı. Salih ilk fırsatta bu kadını bulup konuşması gerektiğini hatırlattı kendisine.
"Teşekkür ederim..." oldu Sare'nin cevabı.
"Peki sen ne dilemiştin? " diye ekledi sözlerine.
"Hiçbirşey... Senin dileğin çabucak gerçekleşsin diye hiçbirşey dilemedim." diyerek küçük bir yalan söyledi Salih.
O'nu dilediğini söyleyemezdi.
"Gidelim mi artık, saat gece yarısına geliyor. " diyen Sare oldu. Salih'e kalsa sabaha kadar bu eşsiz varlığı izleyebilirdi. Kısa bir baş sallamadan sonra ayağa kalkarak, elini uzattı Sare'ye. Bir an tereddüt eden genç kız, kendisine uzatılan ele bıraktı avuçlarını.
Eve giderken yolculuk sessizdi. Sadece arabanın teybinden gelen müzik sesi vardı. Sare'nin oturduğu sokağa girdiklerinde Salih;
"Lütfen iyi düşün, yani şu iş meselesini." diye tembihledi Sare'yi.
"Düşüneceğim. Bu arada çok güzel bir geceydi, teşekkür ederim. Hayatımda yaşadığım en güzel geceydi."
"Daha böyle çok geceler geçiririz inşallah. Herşey sana bağlı biliyorsun." derken göz kırptı genç kıza ve arabayı müsait bir yerde durdurduktan sonra, Sare ile beraber o da indi arabadan.
"Saat geç oldu, istersen kapına kadar geleyim seninle." diyerek ricadan çok emir verir tondaydı Salih'in sesi. Ve genç kızın cevap vermesini beklemeden, önden kendisi çıkarak genç kızın arkasından gelmesini bekledi.
"Hadi, sen gir de öyle gideyim." derken Sare'ye kapıyı açması için yol vermişti. Genç kız tekrar teşekkür ettikten sonra kapıyı kapatarak İçeri girdi. Bir süre, kapıda bekleyen Salih, içeri giren kızın güvende olduğuna emin olduktan sonra hızlı adımlarla arabasına doğru yürümeye başladı. Daha önce hiç kimse için bu kadar endişelenmediğini düşünüyordu aynı zamanda kendisine şaşırarak. Arabasının yanına geldiğinde son kez kafasını kaldırıp, Sare'nin oturduğu eve baktıktan sonra kafasını yere eğip, genç kızın da ona baktığını görmesiyle hemen geri kaldırdı. Gülümsediğini görmüştü. El salladıktan sonra içeri giren genç kızın ardından Salih'te arabasının kapısını açmak için hamle yaptığında karşısındaki ağacın altındaki karartıyı gördü.
Gözlerini kısarak daha iyi baktığında, bir kadın vücudunu seçebildi. Ve kadın Salih'in ona doğru yaklaşmasıyla tedirgin olarak uzaklaşmaya çalıştı. Ne yazık ki Salih'in çevikliği karşısında başarısız olmuştu. Kolundan yakaladığı kadını kendisine çevirdiğinde karşılaştığı yüzle şaşkınca kaldı.
"Seniha teyze?" dediğinde, kadın kafasını eğmiş, yüzüne bakmıyordu Salih'in. Daha sonra toparlanan kadın,
"Geçen bahsetmiştim ya oğlum, bir tanıdığım var diye ona gelmiştim, gidiyordum ki senin arabanı gördüm." diyerek gevelemeye başladı.
"Bu saatte mi?" diye sordu Salih, kolundaki saati gösteriyordu bir yandan Seniha hanıma.
"Laf lafı açtı, muhabbet derken öyle bir geçmiş ki zaman, anlamadık oğlum ." diye cevapladı kadın. Salih inanmamıştı kadına.
"Hadi Seniha teyze, götüreyim seni. " derken arabasının yanına kadar gelmiş, kapısını açmıştı Salih.
"Zahmet olacak Salih bey oğlum." diyen kadına cevap vermek yerine susmayı tercih etti Salih. Arabasının şoför koltuğuna bindikten ve kadının bindiğine de emin olduktan sonra arabayı çalıştırdı.
"Bildiğim kadarıyla, yalnız yaşıyorsun Seniha teyze. Bu saatte eve gitme , gel bende kal." diyerek emir verdi kadına.
"Tamam oğlum." diyen kadın belli ki Salih'i şüphelendirmek istemiyordu.
Sessiz geçen yolculuktan sonra eve vardıklarında; "Saat baya geç olmuş. Ben misafir odalarından birine kıvrılırım." diyen Seniha Hanım tam merdivenlerden yukarı çıkarken Salih'in sesiyle bir adım daha atamadı.
"Bana bir kahve yaparsın diye düşünmüştüm aslında. Karşılıklı birer kahve içelim de yatarız. Yarın Pazar Seniha teyze. Erken kalkma derdimiz yok." derken gülümsüyordu Salih. Aklından da nasıl söze girip, bu kadının ağzından nasıl laf alacağını düşünüyordu.
"Tamam, hemen yapayım oğlum." diyerek mutfağa yönelen kadının arkasından baktı Salih.
Bu kadın, kesinlikle Sare'nin annesini tanıyor olmalıydı. Genç kızın ailesine ulaşmak için, Seniha hanımı konuşturması gerekiyordu. Söze nasıl, nereden başlayacağını düşünürken, Sare'nin masum yüzü canlandı gözünün önünde. Kimbilir bu zamana kadar nasıl acılar yaşamıştı genç kız. Kendisi de ailesinin fazla ilgilendiği bir çocuk olarak büyümemişti. Ama en zoru ailesizlikti. Düşününce, ailesinin olmadığını, çocukluk kahramanlarının olmadığını, 29 yaşında bir adam olmasına rağmen kendisini savunmasız hissetti. Bomboş hissetti. Kendisi bile böyle hissederken Sare'nin neler hissedebileceğini düşünerek yüreği burkuldu.
"Kahven hazır Salih bey oğlum." diyen Seniha Hanım tepside tek bir kahve fincanıyla göründüğünde;
" Senin kahven nerede Seniha teyze? " diye sordu Salih.
"Ben içmeyeceğim oğlum, uykum kaçıyor sonra."
"Peki, gel otur da biraz muhabbet edelim"
İstemeye istemeye Salih'in hemen karşısındaki koltuğun ucuna, her an çıkıp gidecekmiş gibi kıvrıldı Seniha Hanım.
Salih'in hiç lafı dolandırmaya niyeti yoktu. Gecenin bir vakti, karşısına aldığı çalışanına bir de dedektiflik oynayıp, kendisini fazlasıyla küçük düşürmek istemiyordu.
"Sare'yi nereden tanıyorsun Seniha teyze. İnkar etme, onunla veya ailesiyle bir ilgin olduğunu biliyorum." diyerek zarf attı karşısındaki kadına. Tepkilerini ölçmeye çalışıyordu. Karşısındaki gözlerde önce bir inkar görse de, aynı şekilde yenilmişlik de vardı.
"Bak oğlum, bu zamana kadar yanında çalışıyorum. Hayatımla alakalı çok az şey biliyorsun. Ben anlatmak istemesem de görüyorum ki senin bu işin peşini bırakacağın yok. Peki anlatacağım ama iki tane şartım var." diyerek soran gözlerle Salih'e baktı.
"Nedir?" diye sordu genç adam.
" Sare'ye hiçbirşey söylemeyeceksin, ben kendimi hazır hissedene kadar.."
"İkinci şartın nedir?"
"Anlatacaklarımdan sonra, beni yanında çalıştırmak istemezsen dürüstçe söyleyeceksin."
Salih'in merakı daha çok artarken, genç kızın ailesine daha fazla yaklaşma umuduyla heyecanlanmıştı.
"Tamam, kabul ediyorum. Senin yanımda çalışmanı istemesem zaten söylerim, emin ol. " dedikten sonra can kulağıyla kadını dinlemeye başladı.
"24 yıl evveldi. Çok sevmiştim çocuk aklımla. Daha 17 yaşımdayken tanıştım Semihle. O askerliğini yapıyordu bizim memlekette. Çarşı iznine çıktığında, tanıştık. Bir süre flört ettikten sonra aşık olmuştum. Askerliğinin bitmesine bir ay vardı. Benim de okulum vardı. Çok isterdi babam okumamı. Birgün çarşıda onun döneceği hafta yine buluşmuştuk ve elele gözgöze birbirimizle hasret giderirken, bir yandan ağlıyordum. Onsuz nefes almak istemiyordum. Birbirimize sarılmış bir halde nehir kenarında otururken arkamdan gelen sesle ne yapacağımı şaşırdım. Babam bizi takip etmiş ve izliyormuş uzaktan uzaktan. "Bundan sonra ,senin gibi kızım yok benim." dedi ve yüzüme tükürerek gitti. O an keşke öldürseydi beni diyorum. Keşke, öylece bırakıp gitmeseydi de sahip çıksaydı. Tabi kendi hatalarımı yükleyecek omuz arıyordum belki de. Ne yapacağımı bilmez halde yanımdaki adama bakıyordum, tıpkı onun bana baktığı gibi. "Seni götürmek isterdim ama biliyorsun, askerliğim yeni bitti. İş yok, para yok. Bir annem var bakmam gereken. Sana da bakamam." Sözleri bıçak gibi saplanmıştı kalbime ama çaresizdim. Onunla gitmek için gerekirse yalvaracaktım. Yalvardım da. Çünkü buralarda kalıp hem babamı daha fazla rezil edemezdim, hem de kendim de insanların yüzüne bakamazdım. İster cahillik de, ister aptallık. Ben hala karar veremiyorum o anki cesaretime. Üstelik herşeyimi, tüm masumiyetimi bu adama verdikten sonra zaten bizim oralarda barınamazdım. Bu düşünceyle yalvardım. Ağladım, diz çöktüm önünde "yalvarırım bırakma beni burda, sana yük olmam, kuru ekmek olsa razıyım, yeter ki götür beni. Bir iş bulur çalışırım." Ve daha bir sürü yakarmamdan sonra Semih de dayanamadı ve "tamam" dedi. Beraber geldik İstanbul'a ve en fazla 15 gün dayanabildim hakaretlerine, ağır sözlerine... Gitmek istedim, neresi olursa kaçmak istedim. Ama Sare'ye hamile olduğumu öğrendim." dedikten sonra yere bakan yüzü Salih'in yüzüne kilitlendi bir süre.
" Sen... , Sare'nin annesi, onu küçücükken bırakıp giden kadın sen misin?" diye sordu Salih. Bu kadının Sare'nin ailesiyle bir alakası olduğunu biliyordu ama annesi olabileceğini tahmin etmemişti.
"Evet o kadın benim. O iğrenç kadın benim." derken hıçkırıklarını özgür bırakmıştı Seniha Hanım.
" İzin ver devamını anlatayım. İsteyerek gitmedim. Mecbur kaldım. Hangi anne bırakır yavrusunu sahipsiz, savunmasız..." dedikten sonra biraz sakinleşmeye çalıştı.
Salih, şaşkındı. Kader miydi Sare'yi karşısına çıkaran, tesadüf mü? Her ne ise hikayenin devamını dinleyecek, ve o kız için elinden geleni yapacaktı.
"Dinliyorum." dedi.
"Bir umut oldu Sare benim için. Belki Semih baba olduğunda düzelir umudu doğdu içime. Aldırmayı bile düşündüm ama o masaya çıktığımda kalp atışlarını duyduktan sonra kıyamadım. Ve günü geldiğinde Sare'nin doğum sancıları vurduğunda bile Semih yoktu yanımda. Kayınvalidem vardı. O her zaman mükemmel bir kadındı. Keşke onun gibi bir anne olabilseydim. Semih gece yarısı dışarıda, arkadaşlarıyla içki içiyordu. Araba yok. İki kadın tek başımıza ağrıdan inliyordum. Ve kayınvalidemin yardımıyla doğdu Sare. 7 ayına kadar baktım, besledim kuzumu. Ama bir gece o kadar sarhoş geldi ki eve gözü dönmüştü resmen. Bağırmaya başladı bana " Defol git evimden, bir asalak gibi yapıştın yakama. Bıktım anlıyor musun?" diyerek kapıya sürükledi beni. Annesi yalvardı, " yapma oğlum, ayırma yavrusundan." ama nafile. O gece beni dışarı attığında, üzerimde ince bir gecelikle sonrasını düşünmedi Semih. Bütün umutlarımı benimle beraber attı dışarı. Kaç gece ağladım, ölmek için yalvardım. Kızımdan ayrılmıştım. Kendi başımı bile sokacak evim yokken, kızımı almaya da gücüm yoktu. Sırf onu bir gün geri almak umuduyla yaşadım.O kadar tecrübesizdim ki iş için nereye başvursam olumsuzlukla sonuçlandı. En sonunda sarhoş masalara meze oldum. Namusumu korumaya çalıştım. Ama batakhaneye düşüpte üzerine çamur sıçramayan kim var ki? Bir süre sonra, öğüre öğüre çalışmak zorunda kaldım. Ta ki Adnan ile tanışana kadar. Zengin ve güçlü bir adamdı. O batakhaneden çekip çıkardı beni. Evinin kadını yaptı. Ama o mutluluğum da uzun sürmedi. Çocukları bütün malını mülkünü elinden aldıktan sonra, bize sadece oturduğumuz evi bıraktılar sağolsunlar. Ama , elim bir trafik kazasında kaybettim Adnan'ı da. Daha sonra tekrar hayatta kalmak için iş aramaya başladığım sırada seninle karşılaştım oğlum. Cesaretimi toplayıp, çıkamadım kızımın karşısına. Yapamadım. O kadar pisliklere bulaştım ki , tertemiz kızımı kirletmeye kıyamadım." derken yumruk gibi yaşlar akıyordu gözlerinden aşağı.
Salih, hiç tereddüt etmeden eğildi kadının önünde. Yaşlarını sildi önce, kucağında birleştirdiği ellerini tutup dudaklarına götürdü.
"Ağlama Seniha teyze. Yeterince ağlamışsın zaten. Eminim Sare seni affedecektir." deyince kadın korkuyla konuştu bu kez.
"Ne olur ona birşey anlatma. Henüz değil oğlum. Yalvarırım." derken ne kadar korktuğu, acı çektiği belli oluyordu.
"Tamam Seniha teyze , merak etme. Çok yoruldun. Elini yüzünü yıkayıp dinlen biraz istersen. Korkma herşey aramızda kalacak." dedikten sonra kadının kalkmasına yardım etti Salih. Seniha Hanım tam gitmek üzereyken arkasını dönüp tekrar baktı Salih'e.
"Artık herşeyi biliyorsun, senden ricam ne olur kızımı üzme. Ben ona annelik yapamadım. Ama gördüğüm kadarıyla, yakınsınız. Ne olur, koru evladımı Salih bey oğlum." dedikten sonra gitmek için yeniden arkasını döndü.
Salih'i arkasında karmakarışık bir halde bıraktığının farkında değildi. Genç adam çok yorucu geçen günün ardından, odasına çıkarak duşa girdi. Sıcak su belki aklını toparlamasına yardımcı olabilirdi.
Yatağına uzandıktan sonra artık ne yapması gerektiğini düşündü. Sare'den bu sırrı saklayamazdı. Özellikle onun güvenini kazanmak için çabalarken. En kısa zamanda Seniha hanımı ikna edip, bu ayrılığa bir son verecekti. Ama nasıl?
Sare'nin dileğinin bu kadar çabuk gerçekleşeceği hiç aklına bile gelmezdi...

❤SEVDASINI SEVDİĞİM❤Where stories live. Discover now