Bölüm-40 Kırılış

102K 3.2K 241
                                    

Aslında final olan bir bölümü tekrar yazdığım için beklettim sizi.


-x-

"Maalesef nedir doktor?" Diye çıkıştı Miranlı aşiretinin ağası.

"Maalesef efendim, makinemizin bozuk olmasından dolayı tam olarak göremiyorum bebeği ama," Bir kaç tuşa bastıktan sonra tüm odada yankılanmaya başlayan sesle Asel daha fazla dayanamayıp hıçkırarak ağlamaya başlamıştı.

"Bebeğim..." Karnına götürdüğü narin ellerle okşadı karnını. Kulaklarına dolan kalp atışlarıyla canlanmıştı sanki tekrar, derin bir nefes alarak kendini ağlayarak rahatlattı.

Kalp seslerini duyan Çağan şaşkınlıkla kalmıştı. Bu, onun bebeğinin kalbiydi ve atıyordu!

"Şu an zaten tam olarak görmemiz gayet normal ama bebeğin durumu kalp atışlarına göre gayet iyi olduğunu gösteriyor. Bir kaç aya tam olarak bebeğinizi de görebilirsiniz."

Çağan başını zevkle arkaya itti ve olabildiğinde deli gibi kahkahalar patlamaya başladı. "Allahım, sana şükürler olsun!" Diye haykırdı. Aldığı güzel haberle yerinde durmakta zorluk çekiyordu, karnı temizlenen ve yerinden kalkmakta olan Asel'e döndü.

Asla yapmam dediği şeyi yaptı, kadının zarif bedenini sardı kollarıyla ona sımsıkı sarılarak kaldırdı. "Baba oluyorum! Ben baba oluyorum!" Bu hareketti Asel'i biraz tuhaf hissettirmişti, kocası odunun ta kendisiydi. Bu kadar sevineceğini tahmin bile edemezdi, daha çok bebeği dışlar onu istemez kendi kendine büyütür diye düşünmüştü.

"Ç-Çağan ağa." Dedi adamı mutluluktan sıyırtarak. Hafifçe al renge boyanan yanaklarıyla utandığını çok belli ediyordu.

Kocasından utanmış olması ne kadarda saçmaydı. Nedenini bilmese de bu Çağanın çok hoşuna gitmişti, yaptığı şeyin farkında olup geri çekilmesiyle sarılma kısa sürmüştü.

Bu kadın neden onu bu kadar mutlu etmeye başlamıştı? O eski sümüklü tabirini yakıştırdığı kadından zerre kadar eser yoktu. Bir türlü anlam veremiyordu, ne ara sevmişti? Ne ara kaptırmıştı buzdan kalbini bu masum güzelliğe.

Hafif çatılan kaşlarıyla kafasını salladı. Yok, aşık değildi. Evet bu mümkün değildi -olmamalıydı- derince soldu nefesini burnundan. Şu an ne demesi gerekiyordu hiç bir fikri yoktu, sus pus kalmışlardı. Kapının açılıp kapanmasıyla giden hemşireyi geç fark etmişlerdi.

Kadının eline uzandı. Parmaklarını geçirdi eline, yaptığı harekete anlam veremese de devam etti. "İyi olduğun için teşekkür ederim..." Söylediği cümlenin ne kadar saçma olduğunu fark ettiğinde dişlerini sıktı.

Oldum olası hiç beceremezdi güzel şeyler söylemeyi. Odun demek daha basit olurdu aslında, masif bir ağaç parçasıydı tam olarak. Aşk, sevgi geçici şeyler olarak görürdü hep.

İnsanlar sevdiklerinin canını yakmayı severlerdi. Bu doğru değildi belki de ama kendini böyle alıştırmıştı oysa o Asel'e kıyamıyordu artık.

Ellerinden ayrılan elleriyle parmak uçlarıyla karnında daireler çizdi. Şimdi burada... Onun kanından, onun bir parçası olan bebeği mi vardı. Gururlu sırıtmasıyla dalıp gitmişti.

"Neden sırıtıyorsun ağam?" Dedi kadın merakla. "Ağam... Demeyi bıraksan artık?" Dudaklarının kenarını ısıran kadın donup kalmıştı. "Ne demeliyim ağam?"

İnadına mı yapıyordu? İlla utandıracaktı Çağanı.

"Hatırlıyor musun, bir keresinde bana 'kocacığım' demiştin," yutkundu. "Yine desene?" Alaylı ses tonuyla kadının yanaklarını deli gibi kızartmıştı.

AselHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin