22 - Huzur

159K 5.1K 206
                                    

Merhabalar, sizleri beklettim biliyorum. Bir anlık sanki aklıma hiç bir şey gelmedi. Defalarca yazıp yazıp sildim ve sonunda dördüncü yazışımda içime sinen bir bölüm yazdım. Keyifle okumanızı dilerim :) - Hikaray.

Ne dil yeter seni söylemeye. Ne göz kıyar sana bakmaya, ne ellerim dayanır sana dokunmaya. Ne kollarım uzanır seni sarmaya, hiç ömür yeter mi? Bir sen daha bulmaya.

"Ne yazıyordu o mektupta baba?"

"Seni ilgilendirmez Vedat." Diyerek kestirip attı Mahmut ağa. Daha da yaklaştı babasının çalışma masasına, öfkeyle vurdu ellerini masanın üzerine. "Nasıl ilgilendirmez!" Babasına ilk sesini yükselişi değildi bu. Fakat hak etmişti! Ondan bir şeyler saklıyordu, onca senede saklamıştı. Bu sırrı öğrenen kişinin ilk Asel olduğunu söylemişti. Neden ona da anlatmıyordu? Evin büyüğü değil miydi! Bilmeye hakkı vardı. Annesinin ölme sebebini, kimin öldürdüğünü bilmeye hakkı vardı.

"Vedat." Çatılan kaşlarıyla dibinde duran ve yüzüne yaklaşan oğluna baktı. "Senin haddine değil bu işler." Dedi uyarıcı bir ses tonuyla. Tekrardan sinirlenip vurdu ellerini masaya. "Benim haddime değil mi? Ne saklıyorsun Mahmut ağa." Oğlunun saygısızlığını kınar gibi başını sağ solla sallayıp cık cıklıyordu. 'Yazık' diye mırıldanmıştı, Vedat'in öfkesini körükleyen hareketiyle ayağa kalktı. Durumdan sıyrılmak için odayı terk etmeyi seçmişti, ağır aksak adımlarla kapıya yöneldi. "Hiç bir yere gitmiyorsun."

Kemerine sabitlediği silahını çıkardı, sırtını dönmesiyle demir parçasını babasına doğru tuttu. "Ya anlatırsın, ya da ölürüz baba." Parmağını tetiğe götürdü. "Anlat!" Diye kükredi.

Derin bir nefes alan Mahmut ağa kollarını belinin arkasında birleştirdi. "Ben yazdım o mektubu." Dedi sözüne başlayarak, homurdandı. "Asel'e her şeyi anlattım." Şaşkınlıkla irileşen gözleriyle baktı babasına, bu anlattıklarına anlam veremiyordu. "Ona ne yapması gerektiğini anlattım. Kimden korkması gerektiğini belirttim." Dedi. Bu söylediklerinden sonra silahını indiren Vedat babasına yaklaşıyordu. "En başından beri..." Bir adım daha yaklaştı. "Biliyordun."

"Asel'i bilerek seçtin, bilerek verdin onlara!"

"Vedat."

"Bu neyin hesaplaşmasıydı Mahmut ağa. Beni ölümden kurtarmak değildi senin planladıkların. Asel'i verdin ve Miranlılara olan borcundan kurtuldun değil mi?!" Yüzüne doğru sertçe savrulan tokatla içi içine sığmıyordu. Bu durumda daha fazla dayanamayıp hırsına yenik düşerek. babasının suratına tükürmüştü. "Yazık sana Mahmut ağa, yazık. Sana ağa demek hatta baba demekten utanıyorum."

Arkasında bıraktığı adamla odadan çıkmıştı. Artık onun babası yoktu! Böyle şerefsiz birine baba demeyecekti artık.

Gidecekti kardeşinin yanına ve alacaktı onu o pisliklerin elinden! Bırakmayacaktı can tanesini o iğrenç insanların eline. Hele de o Çağan ağa var ya o Çağan ağa! Beynine tek kurşunla öldürecekti onu! Umarım onun kız kardeşine dokunmamıştır, yoksa onu asla affetmeyecekti. Bu yolun sonunda ölmek vardı, dönmek yoktu.

-------

"Asel." Dedi boğazını temizleyerek, sağ eliyle çekingen bir tavırla kapatmıştı ağzını. Merakla karşısında kendini ifade edemeyip şekilden şekile giren ağa'ya bakmıştı. Bu haliyle nasıl ağa olduğuna bile hayret ediyordu. "Efendim ağam?" Diye karşılık verdi alay edercesine. Ne kadar da uzak bir halde seslenmişti ona 'ağam' diye. Sanki bir yabancıydı, hiç tanışmadığı biri gibiydi. İster istemez kasılan vücuduyla ve çattığı hafif kalın kaşlarıyla kirli sakallarını karıştırdı.

Konağa geldiklerinden beri ondan uzak durmaya çalışan kadınla şu an aynı odadaydı. Yatağın bir köşesine oturup kıvrılan kadının sesi çıkmıyordu. Aklı başka bir yerde gibiydi sanki, başka bir şeyleri düşünmekle meşguldü.

AselHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin