3 - Gelin

234K 7.1K 1.1K
                                    

Sabahın ilk ışıkları odayı aydınlatmaya başlamıştı. Narin suratını okşayan güneşin sıcaklığıyla istemsizce büzüştürdü yüzünü. Masmavi gözlerini güneş ışınlarına teslim eden genç kız yorulmuş bedenini zorlukla kaldırdı yatağından. Odasına ait olan banyonun ahşap kapısını parmak uçlarıyla aralayıp vücudunu banyoya sürükledi. Karşısında bulunan mermere yaklaştı, hafifçe yaslandı banyo dolabına.

Soğuk suyu açtığı gibi defalarca yüzüne çarptı, duvarda asılı olan yüz havlusunu kavradı ve yıkadığı yüzüne bastı. Derince nefes aldı. Yüzünü sildikten sonra aldığı gibi geri astı ıslanmış havluyu.

Banyodan çıktığı gibi yatağının ayak ucunda bulunan çiçek desenli elbiseyi giymek için geceliğinin askılarını itti omuzundan. Vücudundan kayıp düşen saten gecelik ayak diplerini okşuyordu.

Elbisenin fermuarını açtı, başından geçirip kollarını geçirip bedenini tamamen saran elbiseyi giydi.

Aniden aralanan oda kapısıyla içeri giren kişinin sesiyle irkildi, fakat belli etmek istemedi. "Ben yardım edeyim." Diyen ses sırtında duran fermuarı kapatmak için ufak adımlarla yaklaştı. Tuttuğu gibi çekti fermuarı. Küçük kız sesini bile çıkarmadan saçlarını ayırmaya başladı. Ördüğü kumral saçlarını siyah ince bir lastikle bağladı. "Başka emrin var mı hanımım?" Diye soran hizmetliye hayır dercesine başını salladı. Kimseyi görmek istemiyordu veya biriyle konuşmak. O artık her şeyin farkındaydı. Bitmişti... Başlamadan bitmişti hayat denen şey. Asel artık hayatını - ömrünü bu odada geçirecekti. Bu evde yaşayacaktı, ölecekti!

Bu düşünce onu daha da sinirlendiriyordu. Küçüktür bilmez, alışır demişlerdi. Yanılmışlardı.

Asabi bir tavırla kapıyı açtı ve çarparak kapattı. Koridora bağlanan yatak odasını terk edip hızlı adımlarla merdivenden koşuşturdu. Koca evde kaybolma korkusuna rağmen mutfak olduğunu tahmin ettiği kapıdan içeri daldı.

Sabah kahvaltısını hazırlayan hizmetliler sofrayı yetiştirmek için oradan oraya gidip duruyorlardı. Asel'i fark edenler eğilmeyi ve günaydın demeyi ihmal etmemişti. Şaşkın bakışlarla takip etti kahvaltı telaşını, ellerinde tepsilerle gezinen hizmetlileri gördüğünde tezgahta duran tepsiyi almıştı. Onlara yardım etmek istercesine içeri gidip masaya bırakmıştı tepsiyi, tepside ters çevrilmiş bardakları hazırlanan masaya yerleştirdi. Her sabah o hazırlardı kahvaltıyı, babası çok severdi yaptığı yumurtaları hele de abisi. Kendi evindeki hizmetlilerle arkadaş gibiydi emir vermekten bile çekinirdi ama onlar her şeye rağmen severdi küçük hanımlarını. O günleri hatırladıkça dudakları tatlı bir gülümsemeyle şekillenmişti.

İçeri giren yaşlı adam masanın en baş köşesine oturmuştu. Peşinden gelen orta yaşlardaki kadın başını kaplayan türkuaz şalı düzleyip kocasının yanında duran sandalyede yerini almıştı. Gelinini fark etmeyen Züleyha hanım eşiyle sohbete dalmıştı "Cağan nerede Züleyha?" Dedi Ahmet ağa.

Yutkundu ister istemez. "Bilmem ki bey..." diye geveledi. Heyecandan elleri terlemişti, parmaklarıyla oynuyordu durmadan.

Çağan dün geceden sonra gelmemişti. Arkadaşlarıyla eğlenecekti, babama sakın söyleme diye bin defa tembih etmişti. Oğlunun her dediğini tutan Züleyha hanım kötü düşüncelerden kurtulmak için başını sağ sola salladı. Başını çevirmesiyle gözüne ilişen gelinini fark etmişti. Bardakları dizen küçük kız boş tepsiyi kavramıştı, arkasını dönüp mutfağa ilerlemek isteyen adımlarla karşısına çıkan hizmetliyle çarpışması bir olmuştu. Üzerine dökülen domates ve domatesin suyuyla giydiği tertemiz elbisesi bir anlık dalgınlıkla kirlenmişti. Bacaklarından aşığa akan soğuk domates suyuyla şaşkına dönmüştü. Korkudan özür dileyip duran hizmetliyi ne duyuyordu ne görüyordu.

AselHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin