24 - İntihar

143K 5K 156
                                    

Yazar notu: Biliyorum, eskisi gibi çabuk yazıp yeni bir bölümle gelemiyorum artık. Bölümlerim artık benim bile hoşuma gitmemeye başladı, eskisi gibi yazamıyorum. Olmuyor sanki artık o yüzden özür dilerim, üzülerek söylemem gerek şey belki bir kaç bölüm sonra bu hikayeyi bitirecek olmam. Çünkü farkındayım artık her şey birbirine karıştı ve anlaması zor bir hale geldi. Çoğunuz artık sanırım okumaktan bıktı gibi hissediyorum, nereye giderse artık... Keyifle okur musunuz artık bilmiyorum ama işte yeni bölüm. :)

-

Birileri sanki kalbini avuç içlerine almış sıkıyordu. Aldığı ani inişli çıkışlı nefeslerle yanında ki yabancının dikkatini çekiyordu. Durmadan hıçkıran kadın kendini hala toparlayamamıştı, kulağından giren ve kalbine saplanan ihanet tanelerine söz geçirmek çok zordu. Yorgundu, omuzlarına çöken, masmavi gözlerini ele geçiren hüzün onu rahatsız ediyordu.

Defalarca camın yanında duran aynaya takip ediyor mudur diye bakmıştı fakat Çağanın arabasını görmemişti. "İyi misiniz?" Dedi kaba bir ses. Dikkatini adama odaklayan kadın onaylarcasına başını salladı. "Miranlı konağına neden gidiyorsun?" Diye sordu yabancı sima. Kuruyan dudaklarını yalayarak ıslatan kadın konuşmak istemiyordu, tek istediği uzaklaşma ve o Çağan pisliğinden uzak durmak.

"Hm?"

Gözlerini yumdu. "S-Sadece sürün lütfen, ücretinizi vereceğim yemin ederim."

Yabancı burun kıvırdı. "Peki madem." Diyerek kestirip atsa da arada bir yanında oturan sarımsı saçların sahibi olan Asele baktı.

Gözlerinden süzülen yaşlarla masmavi gözleri daha bir belirgindi, göz altlarının kızarması bile yakışıyordu. Akan sümüklerini çeken kadın elinin tersiyle sildi yüzünü. Derin bir geçiren adam başını sağ sola sallayarak yoluna devam etti. Sürmeye devam ettiği arabasında dayanamayıp tekrardan konuşmaya çalışmıştı. "En azından neler olduğunu anlatır mısın?"

Bunu bilmeye hakkı olduğunu düşünüyordu ama bu kadın onu deli etmek istercesine sadece susuyordu. Dilini mi yutmuştu? Yaşı da küçük duruyordu. "Of." Dedi dişlerini sıkarak, soru sormaktan bıkmıştı. Cevap bile alamıyordu sorduklarına.

"Asel." Diyerek kendini tanıtan kadın yüzündeki ıslaklıktan kurtulmaya çalışıyordu.

Arabanın durmasıyla irkilen Asel, çantasını kurcalayarak cebinden çıkardığı yüz lirayı adamın kucağına bırakmıştı. Kapıyı açtığı gibi konağa doğru koşmuştu, gözlerinden akan yaşlara engel olmak istemeden konağa girmişti. Merdivenlerden yolunu bularak kendini odasına atmıştı

Şu an annesine o kadar çok ihtiyacı vardı ki. Züleyha hanıma anlatamazdı bunları, korkardı utanırdı. Sahip çıkamadın karılık etmedin gibi laflar duymak istemiyordu.

Bu hayattan bıkmıştı işte...

Önce istemediği biriyle evlendirilmişti, şimdi ise o kişinin başkasıyla olduğunu öğrenmişti. Neden umursamıştı ki? Ne fark ederdi, daha iyi değil miydi. Boşanırdı! Kurtulurdu.

Peki neden ağrıyordu kalbi, neden içinde anlamsız bir acı vardı. Aşık mıydı ki Çağana? Yoksa sadece değer verdiğinden miydi. Bilmiyordu, kafasında oynayan o kadar sahne vardı ki hangi birine inanacaktı bilmiyordu artık.

"La havle vela kuvvete." Diyerek mırıldandı adam, sürücü kapısını açarak arabadan inmişti. Başını kaldırarak önünde duran kos kocaman konağa baktı, adının Asel olduğunu öğrendiği kadın bu konağa girmişti.

Eline baktı, başını sinirle sağ sola salladı. Eline bayram çocuğu gibi birde para sıkıştırmıştı. Arka cebine sokuşturduğu parayı, konağın bahçe kapısından başını içeri sokarak bakındı. Baya büyük bir bahçeydi, yemyeşildi. Her yere dikilen çiçeklerle süslenmişti.

AselHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin