10 - Kocacığım

208K 6.8K 301
                                    

Arkasından ona bakan adamdan habersiz bir şekilde işine devam ediyordu. "Kolay gelsin..." Diye mırıldayan erkeksi ses tonuyla donup kalmıştı. Uykulu sesle sesli bir şekilde yutkundu.... Yakalanmıştı.

Asel

Boğazıma düğümlenen heyecan duygusu içimde bir şeylerin kalbime batmasını sağlıyordu. Ayak uçlarımdan yanaklarıma yükselen sıcaklıkla, yanaklarımın hafif pembeleştiğini karşımdaki aynada görmüştüm. Ne diyeceğimi daha önceden planlasaydım keşke, böyle olacağını nereden bilebilirdim. Tanrım! Beni lanetliyor muydun? Çantamın kulpunu daha sıkı tutarak "B-Ben..." diyerek dudaklarımdan dökülen kelimeyi kekeleyerek söylemiştim.

Yataktan sakin bir tavırla kalkıyordu, beline sardığı çarşafla çıplak vücudunu az da olsa kapatmıştı. O mide bulandırıcı sahneyle tekrar karşılaşmak istemiyordum, "Eşyalarımı almaya gelmiştim." Hâlâ gözümün önünde duran aynadan onu takip ediyordum.

Ayağa kalkıp banyo kapısına gittiğini fark ettiğimde bir şey demeden çıkabilmenin verdiği rahatlıkla gidebilirdim. "Nereye?" Demesiyle durmuştum, hafifçe acı bir tebessümle "Burada istenilmiyorum ya, babama gideceğim." Dişlerimi sıkarak söylemiştim bunu. Öyleydi... Gitmeme bir Züleyha anne ve Ayşe üzülürdü. Tabi birde Kandemir vardı. "Sende haklısın." Diye bir homurtu geldi, suyu açmış yüzünü yıkıyor olmalıydı. Su sesi gittikçe azaldığında suyu kapatmıştı.

Kısacası: siktir git diyordu yani. Çantamı yere bıraktım. Demek öyle...

Makyaj masasının oturağın da yerimi alarak, sesimi çıkarmadan banyodan çıkmasını bekledim. Bir süre sonra kapıdan çıkıp içeri giren Çağana baktım. "Gitmedin mi?" Dedi kovarcasına, dudaklarımı alaycı bir şekilde bükerek "Neden öyle diyorsun ki kocacığım?" Oturduğum yerden ayağa kalkıp ufak adımlarla ona doğru yaklaşmaya başlamıştım.

Yaklaştıkça, yaklaştığımda yüzüne bir nefes mesafesinde durduğumu fark etmiştim. "Düşündüm de, bir Miranlı olarak burası benimde evim." Elimi omuzuna uzatarak bir iki defa hafifçe vurmuştum. "Hadi hazırlan, kahvaltı için seni bekliyorlar kocacığım."

Son söylediğim kelimenin üzerinden öyle bastırarak geçmiştim ki. Bir anlık hatayla sesimin incelmesinden veya kekelemekten korkmuştum... Başarmıştım.

Her şeye rağmen bu konakta kalacaktım. Canımı yakanların, canını iki misil yakmaya hazırdım! Yatak odasının kapısını açarak odadan çıkışımı yapmıştım. Sakin ve kendimden emin adımlarla aşağı indiğimde açık olan kapı boşluğundan masada yerini alan ev halkının yarısını görmüştüm.

Züleyha annenin beni görmesiyle yüzünde oluşan şaşkınlık ifadesiyle yüzüme bakıyordu "Asel?" Dedi merakla. "Efendim anne?" Sandalyeyi çekerek masada yerimi almıştım. "Babanlara gitmedin mi kızım?" Masada duran çatalı alıp, tabakta bulunan zeytine batırıp ağzıma götürdüm. "Sizi özledim." Diye bir yalan atmıştım.

Yatak odasından çıkan kadının ardından tiksinç bir suratla bakakalmıştı

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Yatak odasından çıkan kadının ardından tiksinç bir suratla bakakalmıştı. Kocacığım? Dalga mı geçiyordu. Eceline mi susamıştı, illa gel beynimi dağıt mı diyordu yoksa. Üzerine dün gece çıkardığı kirli gömleğini giydi, yemekten sonra valizini alıp değişirim düşüncesiyle umursamadan giyinmişti. Sinirden kendi etrafında dönüp duruyordu.

"Ağam." Diyerek kapıya tıklayan kadınla kendine gelmişti. Gömleğini giydiği kumaş pantolonunun içine sıkıştırıp ahşap kapıyı bir hamleyle açmıştı. Karşısında duran Ayşe'yi umursamadan merdivenlerden avluya inerek yemek masasının bulunduğu yemek odasına dalmıştı. Gözleriyle süzdüğü sandalyelerle sadece Asel'in yanının boş olduğunu fark ederek sesini çıkarmadan yanına oturdu.

Tam karşısında oturan sarışına baktığında, o öldürücü bakışını eksik etmemişti. Yanında oturan kardeşi Kandemir'in sessizce yemek yiyişiyle, hiç bir şeyden haberi olmadığını anlamıştı. Derin bir nefes alarak masada duran sepetin içindeki ekmeğe elini uzatmıştı, kaba eline temas eden narin parmaklarla başını çevirip elin sahibine baktığında masmavi gözlerin içine daldı.

Asel ekmeği alarak ona uzattı, gıcık etmek istediği ortadaydı. "Ben uzatayım, Çağan..." dedi sesini incelterek. Herkesin dikkati üzerindeydi, anlamsız bakışlarla bir o kadar şaşkınlıkla bakıyorlardı. Muzipçe gülüp ekmek parçalarını kocasının tabağına bıraktı. Gülmemek için dudaklarını kemiriyordu, kalma kararını ona inat olsun diyerek almıştı.

"Sağ ol." Dedi soğuk ses tonuyla. Babasının imalı bakışlarından kaçamıyordu, hafif ayağa kalkan Gülşen. Adamın tabağındaki ekmekleri alarak "Fazla yeme Çağan ağabey, kilo yapar..." diyerek geri ekmek sepetine atmıştı.

Nefretle bakıyordu Asel'e fakat ona bakan tek o değildi. Kandemir'in gözleri Gülşen'in salak hareketleriyle Asel'e kaymıştı. Sinirle elindeki çatallı bırakarak ayağa kalkmıştı "Doydum. Şirkete geçiyorum ben."

Gerilmişti, ortalıkta koyu bir savaş var gibiydi. Daha fazla dayanamayıp ağzını bezle silip kapıdan çıkmıştı. Peşinden ayağa kalkan ağabeyi, kardeşinin peşinden giderek omuzundan tuttu. "Bekle lan beni."

Asel'in gözleri halen karşısındaki kadındaydı. Ne zannediyordu bu şimdi kendini. Nereden buluyordu o yüzü kendinde. "Kızım?" diye seslenen annesiyle odak noktasını değişmişti. Çatalına batırıp ağzına götürdüğü domatesleri çiğniyordu. "Bu gün çarşıya gidelim mi? Havada güzel."

Annesinden gelen öneriyle başını onaylarcasına sallamıştı. Ağzını dolduran yiyecekle konuşması imkansız gibiydi. Gizli bir bakışla kardeşiyle giden Çağanı aradı.

Sabah ki konuşma ve sergilediği tavrı hoşuna gitmişti. Onu sinir etmek nedense omuzundaki yükleri hafifletiyordu.

Kocacığım dediğini hatırladıkça dudaklarını ısırıp gülmemeye çalışıyordu.

'Elimden daha çekeceklerin var Çağan bey... Düğünde bırakıp gitmek neymiş göstereceğim sana.'

AselHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin