Bölüm-39 Bal Tanem

99.7K 3.7K 171
                                    

Keyifli okumalar dilerim. Yeni bölümü olabildiğince hızlı yazıp, yayınlamak istedim.

Silahın ucundan ateşlenen mermi tam olarak yaşlı adamın omuzuna isabet etmişti. Omuz kısmından vurulan adam dengesini kaybedip yere doğru savrulmuştu. Kanlar içinde kalmıştı, nefes nefese can çekişircesine kıvranıyordu.

Başını çeviren Çağan deniz mavisi gözlerin içinde boğulmaya başlamıştı. "Git buradan." Diye onu evinden kovan kadına dalgın dalgın bakıyordu. Yüzüne yapışan uzun sarımsı saçları ve yüzünde dağılmış bir şekilde duran yaralara baktı bir süre. Canı çok yanmış olmalıydı...

Kırıkça dudaklarının arasından kayan o sesle seslendi ona. "A-Asel?" Kaşlarını havaya kaldırdı, gözlerini kırpıştırdı. Hayal miydi bu? Yoksa cidden Asel canlı kanlı orada mı duruyordu.

"S-Sen ölmemişsin..." Hem hüzün hem mutluluk dolu bir cümleydi bu. Sevinçten parlayan gözlerine engel olamadı. Adamı umursamadan merdivenlerden koşup inen kadın yaralanan babasının yanına diz çöktü. Üzerini kaplayan elbisenin eteğinden kumaş parçası yırtarak babasının yarasına sardı sıkı sıkı. Kocasının varlığını umursamamıştı, haliye Çağan'a çok koymuştu bu.

Asel onu takmamıştı bile. Ne yazık, ne ağır bir durumdu bu. Kalbi milyonlarca parçaya dağılmış ve sanki artık atmayı unutmuş gibiydi.

"Asel?" Diye seslendi tekrar. Dikkatini çekmeye çalışsa da hala bir cevap vermemişti. Salonda bulunanların dikkatleri hep Çağan ağanın üzerindeydi, acınacak durumdaydı şu an.

"Git dedim sana!" Birden çıkan yüksek sesle cevap almış kadar olmuştu. Onunla konuşmayacaktı, onu kovup ondan kurtulacaktı. "Yapma Asel! Ne kadar üzüldüm bilemezsin ne olursun yapma bunu!" Diye çıkıştı.

Odanın içinde patlayan ani kahkaha sesiyle herkes artık Asel'e bakıyordu. Gülmüş muydu? Hemde öyle deli gibi, psikopatça bir kahkahaydı. "Babam haklı," dönük olan sırtını bakmayan devam eden Çağan duyduğu cümlenin devamını bekliyordu. Yavaş yavaş ayaklanan kadın bir an olsun bakmamıştı yüzüne. "Madem ki benimle evlendin! Madem ki beni namusunun altına aldın Çağan ağa! Neden sahip çıkmadın ha bana? Neden dışladın, neden vurdun neden kırdın neden aldattın 'karı'nı!"

"Git buradan!" Diyerekten eklemişti. Çağanı defalarca kovsa da o gitmemekte kararlıydı en azından Asel'i almadan gitmeyecekti. Onu tekrar yuvalarına götürmeden gitmeyecekti...

Adım adım yaklaşarak Asel'in kolunu kavramıştı. "Benimle gel! Evimize gidelim... Çocuğumuzla beraber yeniden başlayalım." Kolunu tutan eli savurarak Çağanın yüzüne doğru dönmüştü. "Çocuğumuz? Öldü... Bebeğim öldü!" Son kelime acı dolu bir saplantı oldu sesine. Defalarca Çağanın göğsüne indirdiği yumruklarla onun canını yakmak istemişti ama ne fark ederdim. Gücü yetmezdi ona...

"Git! Git! Allah senin belanı versin, defol git gözümün önünden!" Hıçkırıkların arasında zorlukla söyleyebilmişti bunu. Onu dinlemeyen Çağan karısın iki bileğini birden tutmuştu. "Yalan söylüyorsun Asel, sırf beni üzmek için söylüyorsun!"

Kızaran mavi gözleriyle baktı adamın kahverengi gözlerine. Hüzün, umutsuzluk ve çaresizlik doluydu o gözler. "Gitti," diye fısıldadı, acısı çok tazeydi ki dayanamıyordu. "Kokusunu almadan, bedenine sarılmadan... Saçlarını okşamadan. Daha kuzuma anne olamadan. Gitti." Keskinleşen bakışlarıyla eğdiği kafasını tekrar kaldırdı. Çağanı öldürmek istercesine baktı ve hırsla öfkesini üfledi yüzüne. "Senin yüzünden! Senin yüzünden!"

Tuttuğu bilekleri bırakarak geriye doğru adımda bulundu. Daha fazla bu sözleri işitmek istemiyordu, koşar adım çıkıp terk etmek istiyordu bu konağı ama Asel'i bırakmazdı. Duyduklarının doğruluk payı yüzde elli'den fazlaydı, fakat yine de inanmak istemiyordu. Aynı onu öldü diye bildiği gibi olacaktı. Yalandı hepsi! Sırf canını yakmak istiyordu onu korumadığı için onu üzmek istiyordu.

AselHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin