1 - Can Parçası

446K 9.9K 3.6K
                                    

1 Temmuz 2017: Hikayeye yeni başlayanlar için not(!) Bu hikaye eskidir. Amatörce yazılmıştır. Lütfen beğenmiyorsanız okumayın. Teşekkürler...

Hikaye ve karakterler kendime aittir.

Hikaye ve karakterler kendime aittir

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

"Asel artık sana yâr olmaz ağam."

Mardin, Şubat 2015

"Baba yapma!" Diyerek kükredi delice. "Aseli onlara vermekte nereden çıktı ha?!" Suratına yediği sert tokatla başı arkaya savrulmuştu. "O haltı yemeden önce düşünecektin Vedat bey!"

Bağrışlar yükseliyordu, konağın içinde yankılanan kavga sesleriyle herkes korkmuştu ama seslerini bile çıkaramıyorlardı. Bir ağanın sözüne söz söylemek kimin haddindeydi?

Babasının kararına karşı gelen Vedat'ın yediği tokat en çokta yüreğini acıtıyordu.

Canından canını sökenler utansın! Kardeşini yâr etmeyecekti elin oğluna, hayır bu mümkün değildi. Asel daha çocuktu, ne anlardı ki evlenmekten? O daha bez bebeklerinin saçlarını örmekle meşgul bir kızdı! Bırak evlenmeyi evcilik nedir onu bile bilmezdi ki o? Nasıl kıyabilirdi o kumral güzelliğe, nasıl verebilirdi onu kendi canı için.

"Baba, her şey kabulumdur ama Asel olmaz baba!"

Yüzüne doğru savrulan ikinci tokatla geriye doğru adım atmak zorunda kalmıştı. Dudağının patladığını gömleğine damlayan kanla anlamıştı, elinin tersiyle sildi dudağındaki kanları ama durmuyordu. Nefret dolu gözlerle bakıyordu baba bozuntusuna.

İsmini duyan küçük kız içeri dalmıştı, abisinin kanlarını fark ettiğinde istemsizce beline sarılıp durumu bilmeden ağlamaya başlamıştı. "Abicim..." dedi narin sesiyle.

Vedat vicdan azabıyla geri çekilmişti diyecek söz bulmakta zorluk çekiyordu "Asel, hadi odanda oyna canım. Üzme abini hadi..." diyebilmişti sadece.

Onaylarcasına başını sallayan kız, kızgın bakışlarla babasını süzüyordu. Sertçe kolunu kavramıştı, zorla çekiştirip duruyordu onu abisinden. "Baba ne yapıyorsun?" Diye çıkıştı Vedat kardeşinin diğer kolunu tutarak.

"Mardin aşiretinin en büyük ağasının oğluna gelin gidecektir Asel!"

Söyledikleri bile yakışmıyordu cümleye!

Asel ve gelin olmak nasıl yakışırdı birbirine! Kundaktaki bebekten farkı yoktu onun gözünde. On beş yaşında olabilirdi fakat bu çok fazlaydı.

Allah kahretsin hepsi onun suçuydu hepsi onun yüzündendi!

"Baba, ağzından çıkanı kulağın duyuyor mu ha?!" Diye haykırdı, kardeşinin diğer kolunun serbeste kaldığını fark ettiğinde ani bir hamleyle onu da kapmıştı. Asabi bir şekilde kardeşini sırtının arkasına itti ve yukarı koşması için işarette bulundu.

Ne olduğunu anlamayan Asel korkak adımlarla merdivenden yukarı odasına koşmuştu. Neler oluyordu bu evde? Evlenmek nereden çıkmıştı birden!

"Ceylan." Diye seslendi hizmetliye

"Asel'in eşyalarını hazırla, gelin olup gidiyor." Diyerek emirde bulunmuştu Mahmut ağa. Sinirli bir o kadarda emin bakışlarla bakıyordu oğlunun suratına.

Ne diyeceğini bilmeyen hizmetli sadece korkuyla başını sallayabildi. Vedat sinirini yenemeyip babasının yanından geçip kolunu omuzuna çarpıp geçmişti. Tüm gücüyle konağın kapısını kapatıp çarpmıştı.

Ne dese fayda etmezdi artık, yediği halttan sonra artık sesini bile çıkartmaya yüzü yoktu. Nasıl anlatacaktı şimdi bunu kardeşine? Nasıl gelin oluyorsun diyecekti! Annesinin bıraktığı emanete nasıl hıyanet edecekti.

Ah be Asel. Bunları büyüyünce öğrenince ne yapacaktı. Nefret edecek miydi ki abisinden?

Edecekti tabi...

Vedat, Mardin'in en güçlü ağasının kızıyla beraber olmuştu! Üstüne üstelik hamile bırakmıştı. Yakalandıklarında akılan kanın karşısında ya daha çok kan akacaktı ya da kan için kız verilecekti. Peki neden Asel? Diye sayıkladı içinden. Aşiretin içinde onca kız varken neden onun can tanesi?!

Babasının pisliklerinden biri olmuştu oda. Baba demekten bile utanır olmuştu.

Konağın bahçesinde bulunan duvarı defalarca öfkeyle yumruklamıştı. Onun o halini gören anlamsız bir şekilde bakıyordu. Pişmandı! O kadar çok pişmandı ki şuan kendini boğazlayıp öldürebilirdi.

Tek tesellisi bile yoktu, bulamıyordu. Bu durumda kendinden çok kardeşini düşünüyordu.

Of! Allah kahretsin, Allah kahretsin!

Gidip o oğlanı bulmalıydı, Asel'i kaybetmeden önce bulup konuşmalıydı onunla!

Hızlı adımlarla arabasına ilerlemişti, elinin çizikler içinde oluşu o anlık çok önemsiz geliyordu. Ceketinin cebinden çıkardığı araba anahtarını alıp arabayı çalıştırdı.

Tam olarak nereye gideceğini bilmiyordu ama tahmin üzeri Mıranlıların konağına doğru ilerleyen yola sapmıştı. Her ne kadar mantıksız olsa da başka çare bulamıyordu. Bastıkça basıyordu gaza, nedense gittiği yol bir gıdım ilerlemiyordu. Aniden bastığı frenle arabayı bile tam durdurmadan kapısını açıp dışarı atmıştı kendini. Koşar adımlarla konağın ön bahçesine dalmıştı.

Karşısına çıkan kapıya deliler gibi vuruyordu. "Ahmet ağa aç kapıyı Ahmet ağa!" Kapının birden bire açılmasıyla içeri fırladı.

"Neredeysen çık Ahmet ağa!" Diye gürledi, sesi konağın avlusunda defalarca yankılanıyordu.

Açık olan kapıdan içeri giren yaşlı adamla dikkatini ona odaklamıştı, ellerini arkasında birleştirmiş ağır aksak adımlarla genç adamın bulunduğu avluya giriş yapmıştı.

"Oo Vedat. Ne zamandan beri bir ağanın konağına böyle giriliyormuş ha! Karşında kim var senin bilmiyor musun?!"

Yumruğunu sıktı.

"Bu olay benim suçumdur! Asel'i vermiyorum. İsterseniz vurun beni!"

Başını kaldırdığında etrafında toplanan adamları daha yeni fark etmişti. Ellerindeki silahların uçları hep ona doğrultulmuştu.

Ahmet denen adam sırıttı.

"Asel artık benim gelinimdir. Sen istesen de istemesen de! Ölsen de ölmesen de!"

Kapının önünde belirlenen genç adam merakla bakıyordu herkese. Yanlış bir zamanda geldiği kesindi. Vedat'ı fark ettiğinde istemsizce çattı kaşlarını. "Vedat." Diyerek aralarındaki mesafeleri attığı adımlarla kapatmaya başlamıştı. "Ne yüzle buradasın lan sen." Belindeki silahı çıkartıp kafasına dayamıştı. "Eceline mi geldin?!" Parmağını tetiğe götürdü yavaşça.

"Ağabey dur!" Diye seslenen sesle elini istemsizce çekti tetikten. "Yapma! Çocuğumu babasız koyma!"

Bu Asmin'in sesiydi... Ne arıyordu o burada. Hafifçe belirlenen karnını tutuyordu. Vedat nefretle bakmıştı nedense.

"Madem ki sen kıydın benim kardeşime."

Hırsla üfledi nefesini orta yaşlardaki adamın yüzüne doğru.

"Bak gör nasıl kıyıyormuşum senin kardeşine Vedat efendi."

AselHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin