Bölüm-38 Yürek Tanem

96.4K 3.6K 160
                                    

İyi okumalar.
Güzel bir bölüm olmadı ve çok hatalı yazılar var üzgünüm. Elimden geleni yapmak istedim ama nedense tatilden sonra hiç yazasım gelmedi. Sevgiler..

Yüzünden düşen mahzun bakışla baktı kardeşine. Dudaklarını terk eden iğneli imalarını eksik etmemişti, "Değerini ölünce anlaman ne acı." Dedi kısık ses tonuyla.

Izdırap dolu çıksa da sesi, kendindeydi. Fazlasıyla geç kalmasından dolayı yanıp tutuşuyordu kalbi. Olduğu yere çakılı kalmıştı Ateş. Kardeşini ağlarken görmek çok farklı bir hisse neden oluyordu, daha yedi yaşındayken terk ettiği Çağan'ı en son gitmeden önce gizlice ağlarken yakalamıştı. Korkuya teslim olan kahvemsi gözlerinde ona olan öfkesini her haliyle belli etmişti, sanki onu istemiyordu yanında.

Tetiğe ilk parmağını atıp, o tetiği çekme cesaretini kendinde bulduğunda gözlerinde aynı bakışı fark etmişti ağabeyi. Büyüyünce bu yaptığı kötülüğün savaşını içinde sürmeye devam edecekti. Öylede olmuştu, herkes bilmese de Ateş hep bilmişti.

Ailenin sevilen oğlu Çağan, kederli bir hayat sürmüştü. Kulağa inandırıcı gelmese de, o kederlerin arasına aşkını kaybetmekte yer edinmişti.

Bilmediği, fark etmediği, sevdiğini bile anlayamadığı kadın avuçlarının arasından sıyrılmıştı. Bu koca şehir artık her gün ağlayacaktı.

"Kurtuldun, istediğin bu değil miydi?" Şakağını sıvazladı, soğuk kanlı bir tavır sergiliyordu nedensizce.

Başını kaldıran Çağan, sinirden çatılan kara kaşlarıyla baktı buzdan adama. Neden böyle duygusuz hâl teşhir ediyordu bu adam? Duygu yoksunu davranışlarından bıkmıştı. Her zaman her yerde kendini güçlü göstermek çabasına giriyordu. Bu durumda bile nasıl yapabilirdi,

"Sevmişim be ağabey! Üstüme gelme Allah aşkına." Derin derin ciğerlerini doldurdu alabildiği kadar oksijenle.

"...Varlığı ayrı bir dert, yokluğu ayrı bir dert be." Diyerek mırıldandı.

"Ah'ım olsun." Keskileşen bakışıyla dişlerini sıktı. Gerilen çenesiyle yüz hatlarını meydana sergiliyordu.

"Soylarını tüketecem. Hepsini teker teker kurşuna dizmezsem, bana da Çağan demesinler ulan." Hırsla ısırdı dudaklarını. Tam olarak ne yapması gerektiğini bilmiyordu, sinirden söylemişti bunları.

Yüzüne doğru yaklaşan Ateş kulağına eğilip, "Soylarını tüketecez." Diye güçlendirmek için mırıldanmıştı. Kulaklarından saplanan bu sözler onu daha da cesaretlendirmişti.

"Sevmişim be ağabey..." Diyerek karşılık verdi. Bu sözleri sarf ederken kahverengi gözleri eskisi gibi parlamış, asılan yüzü bir anlığına da olsa tekrar hayata dönmüştü. Ondan bahsederken ki heyecanı her halinden belliydi, "O gülüşü meğer bu hayatta aradığım ama bir türlü bulamadığım tek şeymiş."

Omuzlarını sıkan orta yaşlardaki adam onu ayaklandırmıştı. Kalkmadan önce yere bıraktığı silahını beline sabitlemişti, sanırım hesap sorma vakti çoktan gelip çatmıştı. Ağabeyinin yardımıyla güçlenen Çağan artık korkmuyordu.

Zaten hiç korkmamıştı...

-x-

Arabadan inen iki adam Gökoğlu konağının girişindeydi. Daha fazla beklemeden kapıya yanaştılar kapıya vurduklarından hizmetlinin kapıyı açmasıyla içeri dalmışlardı. Salona ilerlediklerinde aradıkları adam tam karşılarındaydı.

"Mahmut ağa." Dedi dişlerinin arasından tıslarcasına. Elini zorlukla sakin bir şekilde tutuyordu, aklı durmadan belindeki silaha yönelmesi için işaretlerde bulunuyordu ama yapmayacaktı.

AselHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin