Bölüm-38 Yürek Tanem

En başından başla
                                    

"Her şeyi önceden planladın değil mi." Sakin olmaya çalıştıkça kaşları çatıldı, anlının damarı belirginleşmişti. Bu adama acımamalıydı, bu şerefsiz köpeği kurşuna dizip canı için yalvartmalıydı! Fakat olmuyordu işte... Sevdiği, sevdiğinden geç haberdar olduğu -hemde fazlasıyla geç...- genç kızın babasıydı. Onun gibi yaratıkların baba olması yasaklanmalıydı madem her bir boka töre diyebiliyorlardı, bunada töre deseydiler!

"Töre töre dedin Mahmut ağa, verdin kızını! Gelin ettin!" Hırsla soludu burnundan. "Ablasıyla aynı kaderi paylaştılar. Onun gibi onu da hayattan kopardılar ve sen bir gram bile üzgün görünmüyorsun! Ne biçim varlıksın lan sen!"

Dik dik bakışlarını Çağanın üzerinden eksik etmeyen Mahmut ağa, ellerini sırtında birleştirmişti. Damadının etrafında sessiz sessiz volta atmaya başlayan yaşlı adam, uzamış ve ağırmış olan sakallarını okşadı. Boğazını temizleyip sesini tazeledi. "Çağan ağa(!) Madem ki sen benim kızımla evlendin, namusuna aldın. Senin olan namusa neden sahip çıkmadın! Bu mu senin ağalığın!"

Bu sözlerin ardından sinirleri iyice tepesine fışkıran ağa beline sabitlediği silaha uzanmış ve etrafında volta atmakta olan yaşlı adama doğru uzatmıştı. Birden bire farklı bir hamlede bulunarak silahı salonun köşesinde duran Vedat'a çevirmişti.

"Oğlunu da kaybedersen üzülmezsin dimi Mahmut ağa." Dedi haince sırıtarak. "En başından beri yapılması gerek buydu! Bu namussuzun yaptığı pisliği o küçük bedeniyle Asel kaldırmamalıydı!" Parmağının tetiğe kaymasıyla ortam iyice gerilmişti. Vedat korkudan titremeye başlamış ne yapacağını bilmiyordu.

Ani bir hareketle silahın tanıdık bir elle aşağı itilmesiyle, silah yere doğrultmuştu. Çağanın sesine yakın fakat daha erkeksi olan ses tonu kulaklarına dolmuştu. "Şş sakin ol koçum." Diyerek onu sakinleştirmeye çalışan Ateş, öldürücü bakışlarını Vedat'ın korkak gövdesinden eksik etmemişti. Ateş'in meşhur bakışlarına maruz kalan adam olduğu yere çakılı kalmıştı.

"Ağalar! Haddinizi bilin."

"Sen sus ihtiyar." Diye çıkıştı Ateş yaşlı adama.

"Sen daha kendi çirkefliğinde boğulacaksın merak buyurma." Ateşin sesindeki nefreti sezmek zor değildi. Onca senenin acısını ilk kez yüreğinden boşaltıyordu. Ona olan tiksinçlik hissi hiç bir zaman azalmamıştı. Dilan'ın yarası yirmi sene sonra bile taptazeydi, Çağanı şu an bir tek o anlardı ama her şeyin zamanı vardı.

O silahı tutup, tek kurşunla canlarına okumak istese de bu zevki Çağandan mahrum etmeyecekti. "Kızın gebeydi Mahmut ağa. Çağandan gebeydi!"

Hamile miydi Asel? Beyninden vurulmuş kadar olmuştu. "G-Gebe?" Dedi sesi titreyerek. Gözlerinin yavaş yavaş dolup kızarmasıyla kendini ele vermişti. Acısını içinden yaşıyordu... Dilanda da olduğu gibi!

Mardin'de kızları için ağlayan baba yoktu! Onlar hep sessiz ağlarlardı, yüreklerine taş basar kızlarını kalplerine gömerlerdi. Kendi kendine dertlenip o kaybı içlerine saklayıp yaşalardı.

Mardin aşiretinin acımasızlığını oda biliyordu. Sustu, tek bir yaşı gözlerinden kaçırmadan sustu. Suçluydu... Her olanda onun payı vardı. Miniği, Asel'i ne zaman büyümüştü ne zaman kendisi anne olmuştu.

Zeynep gibi... Aynı annesine benzerdi hep. Kaderi de, yüzü de, aşkı'da Zeynep gibi. Bir Zeynep misalı doğdu, bir Zeynep misali yok olup gitti hayatından.

"Ne diyorsun sen Ateş ağa..." Hafifçe incelen ve yumuşayan suratıyla baktı iki adama. "Çağan ağa, Asel'im gebe miydi?" Dedi, sanki Ateşin söylemesi yetmiyordu birde Çağandan duymak istiyordu.

"NEREDEN SENİN ASELİN OLUYORMUŞ?!" diye bağırmaya başlayan Çağan öfkesine yenik düşerek etrafa saldırmaya başlamıştı.

'Aselim' kelimesi onu çıldırtmıştı. Onca sene yüzüne bile bakmadığı kızına nasıl 'Aselim' derdi.
O, onun Aseliydi! Sadece onundu! Kimse o pis ağızıyla balının adını alamazdı ağzına. Kardeşinin kollarından asılarak tutan Ateş ne yaparsa yapsın bir türlü zapt edemiyordu. Etrafı tekmeleyen eline gelenleri fırlatan Çağan bağırmaktan kızarmıştı.

Son bir hareketle uzandı silahına ve yaşlı adama doğru uzattı tekrardan. "Senin Aselin yok Mahmut ağa! Onu benden aldınız siz, bilerek yaptınız! Beni yenik düşürmek için yaptınız, Miranlı aşiretinde gözün vardı!" Elindeki silahı durmadan sallıyordu her bağrışında. "Bitti Mahmut ağa bitti! Buraya gömücem seni, burada öleceksin. Cesedenini kimse tanıyamayacak."

Tetiğe uzanan elliyle, tetiği çekmesi bir olmuştu. Silahın patlama sesi evin her yerinde yankılanmıştı.

"ÇAĞAN!" Diye birden bire gelen haykırma duyduğu son şeydi.

Bu sesi duymaya hasret kalmıştı...

AselHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin