Delirmece...

212 50 9
                                    

Aodh Normanı almak için yola koyulduğunda allak bullaktı. Ne yapacağını bilemiyordu genç adam. Korkunç bir gerçekle yüzleşmişti. Ena şüphesiz seviyordu onu ve evet Aodh derin, gerçek bir aşk ile bağlanmıştı lakin aradaki fark Ena gerçekti. Onu gördüğü andan itibaren olduğu gibiydi. Aodh ise şu dakika samimi olsa da evliliklerinin ilk zamanlarını farklı düşünceler içinde geçirmiş ön yargısı Ena'nın güzelliğini görmesine izin vermemiş belki Aodh ona duyduğu ilgiyi bastırmaya çokça çaba sarf etmişti. Yaptıklarının sonucu ise koca bir aldatmacaya dönüşmüştü çünkü karısı onu olduğu gibi kabul edip beğenen bir adam ile evli olduğunu düşünmüş, düşüncelerini bilmediğinden sevildiğini sandığı bir adama aşık olmuştu. Aodh onu üzüp incitmemek için sergilediği davranışları yüzünden tamamıyla gerçek değil, yalan bir birliktelik hazırlamıştı kendisine ve kesinlikle işlerin buraya kadar gelebileceğini ya da Ena ya bu denli bağlanabileceğini düşünmemişti. Ne olacaktı şimdi? Aodh karısı bütün tatlılığı içtenliği ve ilgisiyle ona yaklaşırken nasıl hiçbir şey yokmuş gibi davranacaktı? Kendisini tanıyordu Aodh. Sevildiğini duymak isteyecek ve her duyduğunda çıkmaza girecekti... Eğer kendi olsaydı, eğer Ena düşüncelerini bilseydi aynı şeye sahip olabilecek miydi? Belki de hiç sevmeyecekti onu. Ya da bu kadar kısa sürede değil zamanla lakin o olduğu için sevecekti... Şimdi düşününce Mila William'ı tüm odun tavırlarına rağmen sevmişti. Ya da düşes Louis'i çekilmez, soğuk itici haliyle tanımıştı. Aodh şüphesiz hal ve tavır olarak farklı davranmamıştı ona. Hatta ve hatta en başından beri olabileceği en katı tutumda olmuştu lakin onun katılığı bu kadardı. Yine de hatası açık ve netti. Enaya ondan ilk andan beri hoşlandığı izlenimini verirken yalnızca normal bir arkadaş olarak davranmıştı. Genç adam atın dizginlerini parçalarcasına sıkıp dudaklarını kemirdi. Şu andan sonra susmaktan başka yapabileceği bir şey yoktu ve bu ona büyük bir ıstırap olacaktı. Hak etmişti Aodh... Ena'yı kaybetmeyi göze alamazdı. Genç adam kendiyle verdiği savaş esnasında Eathan ve William'ın sohbetlerine katılamamıştı lakin gelmiş görünüyorlardı. Atını durdurup seyislerin almasına izin verirken Şu an kendisinde olması gereken bir anmış gibiydi. Normanı beklerken David ile konuşmaları gerekecekti. Çok da konuşurdu ya David... Adam bunca yıl sel verip sır vermemişti. Öyle de ketumdu... Aodh yanaklarındaki havayı üflerken Lunanın da bu adamın ketumluğunu utangaçlığını ve sessizliğini bile bile onu sevdiğini düşündü. 

Eathanın dilinin ucuna birşeyler geliyor, ara ara küfredip ardından sakinleşiveriyordu. Adama nasıl kızsın bilemiyordu. Kendiside aynı şeyi yapmamış mıydı... Birbirlerine her daim çok yakındılar. Ne Laia'yı ne David'i kardeşten ayırmamıştı. Açıkçası Davidin Lunaya ilgisinden ziyade çenesini kapalı tutmuş belki de hiç konuşmamış oluşu germişti Eathanı... Asla hissetmemişti. Tuhaftı lakin Laura bile hissetmemişti söylediğine göre. Lunanın evlilik lafı geçtiğinde kaçıyor oluşunu sahip olduğu özelliklerine bağlamışlardı. Zaten de kardeşinin bir hayatı olmasını o da babası da çok isteseler bile üstelemeyişleri de bundandı. Kimseye güvenememişlerdi.Luna her ne kadar akıllı ve becerikli olsa da tehlikeye açıktı. Eathan itiref ediyordu ki zaman zaman Lunanın Aloin Aodh ya da Louis'e karşı birşeyler hissetmesini dilemişti lakin David aklının ucundan geçmemişti çünkü adamın ağzı var dili yoktu. Pekala gerektiğinde çok iyi konuşuyor babasının devrettiği klanı layıkıyla idare ediyordu yine de çok ketumdu David. Çok ciddiydi. Kız kardeşi ise boş boğazlı ve ara sıra tuhaf hareketlerde bulunan anlaşılmaz bir tipti. David üniversiteye gittikten sonra da pek katılamamıştı aralarına. Katıldığı vakitler de... David Daviddi işte... Lunadan başka uzun vaazlarını dinleyen yoktu. Eathan dudaklarını dişleyip kaş çattı. Kız kardeşi pek beceremese de dindar bir kadın olma yolunda ilerliyordu. Halasının teşvikinden dolayı olduğunu düşünmüştü lakin bugün teşvik sebebi ortaya çıkmıştı. Neyseki bu kötü birşey değildi ve Davide kızamayacağı bir diğer konu da Luna'ya kaç yıldır ilgi duyduğunu bilmiyor olsa da bir din adamı olma yolunda ilerleyen bu yönde eğitim alan kuzeni hiç kimseyle laubali olmamış edebini tüm dişi varlıkların yanında korumuştu. Eathan onun Lunanın nişanını duyması ardından klanı dahi bırakıp patrik olmaya karar vermesi hususunda çok etkilenmişti. Lunayı tüm hayatından vazgeçecek kadar çok seven bir adamın var oluşu, aynı adama gözünü kırpmadan kız kardeşini emanet edebilecek oluşu içini rahatlatırken kendine dilini şaklatıp kaş çattı. Kızgın olması gerekiyordu Eathanın... Ne diyecekti "İyiki böyle oldu mu?" Madem seviyordu kardeşini evlenmesine nasıl izin verecekti? Genç adam yanaklarındaki havayı üflerken kendi hissettiklerini hatırladığında şu durumda David'in ne denli acı çektiğini düşündü ve omuzlarını düşürüp öfkelenemiyor oluşu karşısında iç geçirdi. Limana vardıklarında atları seyislere bıraktılar ve tavernanın az ilerisinde dikilen Aloin ve David görüş alanlarına girdiğinde Eathan boynunu ve ellerini çıtlatarak kendini kaş çatmaya zorladı. Öfkeli değil memnundu lakin bir ağabey olarak en azından öyle görünmeliydi. Ya ne diyecekti Eathan? Adamın karşısına geçip "Sen böyle bir şeyi nasıl yaparsın?" diye söylenecek miydi? David ne yapmıştı ki? Üzülüyor belki içten içe yanıp kül oluyor dahi olsa muhtemelen aile ilişkilerini bozmamak adına sesini dahi çıkaramıyordu. Eathan pes etti. Kızmayacaktı lakin bu sinir bozamayacağı anlamına gelmiyordu. Dünyadaki en sinir bozucu adamın oğluydu nede olsa... "Ses çıkarmayın" dedi yanındakilere. 

ADAM AKILLIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin