Zifaf

271 56 16
                                    

Ena Moire ile geçirdiği yarım günden ölesiye memnundu lakin her güzel şeyin bir sonu varmış gibiydi. SOhbetleri bitip tükenmemiş verdikleri molalarda da bol bol konuşmuşlardı. Daha evvel onun gibi gözü pek bir kız tanımamıştı ve Moire henüz diğerleri ile tanışmadığından bahsetmişti. Onları ne zaman görürdü bilinmez lakin genç kız şu kuzen buluşmalarının yakın zamanda olması için can atıyordu... Neyse ki Moire sık sık kaleye gelip kaldıklarından bahsetmişti. Eğer Aodh izin verirse limandan okyanusa dahi açılabilirlerdi. Bu mükemmel olurdu. Geri kalan zamanında ise düşünceleri ile baş başaydı Ena. Yalnızca yemek için bir araya gelmişlerdi ve Aodhun şişlerinin bir nebze daha iyi olduğunu orada görmüştü. Yine de yemeğin gidişatından yahut günlük ihtiyaçlardan fazlasını konuşmamışlardı. Sanıyordu ki kocası tıpkı beklediği gibi bir adamdı. Ena her ne kadar bir eşin nasıl olması gerektiğini çok da iyi bilmiyor olsa da tüm gereklilikler yerine geliyormuş gibiydi. Aodh ona karşı düşünceli davranıyordu. Moire onun biraz sinirli olabileceğinden bahsetmişti lakin genelinde yerinde durmayan eğlenceli ve iyi bir adam olduğunu da anlatmıştı. Elbette bunu zamanla görecekti. Derin bir nefes çekerek perdeyi aralayıp etrafa bakındı. Bir günü alacak yolculuklarının bunaltıcı olacağını hayal etmiş hiç de öyle olmamıştı. Genç kız kendi kendine gülümseyerek ayaklarını önündeki koltuğa uzatıp gerindi. Fark edilmekten korkmuş olsa da raht giyinmek oldukça işine gelmişti üstelik Moire de tıpkı kendisi gibi üzerini değiştirmişti. Aile içindelerken ne giydiğinin pek de bir önemi olmadığını söylemişti. Pek tabii Aodh'un çok sorun etmeyecek olsa da elbise taraftarı olduğundan da bahsetmişti. Derin bir nefes çekip başını geri yaslamıştı ki kapının açılması ile sıçrayıp doğrulmaya çalıştı ve gelenin Aodh olduğunu gördüğünde kocasına gülümsedi. 

"Popon nasır bağlamadı mı? Dilersen kalan yolda yer değiştirebiliriz"

"Bağlamak üzere..." Aodh kadının üzerindekilere ardından yüzüne bakıp arabadan içeri atlayıp karşısına oturdu ve öne doğru eğildi. O ise olağan tavrı ile kendisine yaklaşıp elini peçesine götürerek aşağı indirdi. 

"Daha iyi görünüyor en azından artık yüzünden bir mil ileride değil" Ena adamın hala kırmızı ve çatlamış görünen biçimli dudaklarına düzgün ufak burnuna keskin gözlerinin yüzüğü gibi safir olan rengine ve bir kısmını geriden bağladığı parlak açık renkdalgalı saçlarına göz gezdirdi. Şüphesiz oldukça yakışıklı bir adamdı. Öyle alelade görülebilecek bir güzellik de değildi. Tanrının özene bözene yarattıklarındandı. Babası da öyleydi. Ena Laura Sinclair ve Maeve Fergusonu aklına getirdiğinde iç geçirdi.

Aodh kadının kendisini inceleyişi son bulduğu vakit sarıya çalan açık renk gözlerine baktı. "McAodha topraklarına giriş yaptık. Kaleye varmamıza pek az bir vakit kaldı. "

"Son günlerdeki yorucu tempo ardından burada oturmak oldukça iyi geldi. Moirein yol arkadaşlığı ise inanılmazdı. Gerçekten kendi gemisi mi var yani bir kaptan mı? "

"Biz ona filika diyoruz" Aodh kaşlarını kaldırdı.

"Çok merak ettim"

"Gemiye binmek yok Ena... Bu öncelikli kuralım" Aodh yanaklarını kemirip ayak sallamaya başladığında Ena ellerini dizine koyunca başını eğip ufak tefek parmaklarına baktı.

"Sürekli titremek seni yormuyor mu? " Ena elinin altında diz değil de taş olduğunu hissettiğinde panikle geri çekilip ellerini önünde birleştirdi.

"Hayır farkında değilim" Aodh kadının pantolondan öylece ortaya serilen bacaklarına onların pek ince ve sıska görüntüsüne bakıp yeniden yüzüne yöneldi. Kısa saçları kalın bir perçem gibi alnında yana ayrılmış bir kısmı kaşını aşıp gözüne girmeye çalışmaktaydı. Kavisli kalın kaşları altında çekik bal rengi gözleri sarı hareleri çevreleyen kıvrık uzun sayılabilecek kirpikleri vardı. Hafif pembe elmacık kemikleri nasıl nefes aldığını çözemediği ufacık sivri burnu ve altında kendinden kırmızı ince dudaklarıyla güzel bir yüze sahipti. Konuşurken yaptığı mimikler onu sevimli kılıyordu.

ADAM AKILLIWhere stories live. Discover now