XxXxX

233 56 13
                                    

Aodh çabucak toparlanıp sabredemediğinden yola kotulmuş öfkesini kaygısını sinir bozukluğunu ormandan ağaçtan ottan çıkartmıştı. Anne babası muhtemelen bu öğleden sonra varmış olurlardı Onları beklemek zorunda olduğunu biliyordu lakin gece ulaştığı Giolla topraklarına beklemeksizin girmiş fırsattan istifade köyünü hanını toprağını limanını gezmişti. Ayak basmak yasaktı onlara... Halbuki küçükken dedesi ve babaannesi ile sık sık gelirdi. Çok evvelsi büyükbabası Owen İngilizlerle yapılan savaşta öldüğünde büyükannesi Odeth de McAodhaya yerleşmişti. Ninesi de vardı. Leydi Arcananın yaveri... Pek tatlı bir kadındı lakin çok hatırlayamıyordu onu pek ufakken ölmüştü. Tek hatırladığı babasından çok Lord Sinclairin ağlayıp kendini perişan ettiğiydi. Burası  annesinden ninesine babaannesinden onun atalarına kadar onun topraklarıydı. Dubghail atalarının kanı akmıştı bu topraklarda. Hakkını aramaması gelip sormaması ne mümkündü. Dua etsinlerdi ki o Finn değildi. Kardeşi olsa tarumar ederdi her yeri. Kaleye şöyle bir bakıp çevresinden dolanarak yamaçlara doğru harekete geçti. Genç adamın içini gerçek bir heyecan kaplamıştı çünkü dedesi onu son olarak bu yamaçlara getirmiş birlikte denizi izlemişlerdi. Aodh şafağın kızıl pırıltılarını izleyerek tırmanmaya devam etti. Atı seyise teslim etmekte kesinlikle hata etmişti yamaç pek bir dikti. Hoş Aodhda bir o kadar yorgundu ya şurada bir saat olsun kestirse kafiydi. Sonunda tepeye vardığında iyice uca yürüyüp önce aşağı yüksekliğe güzün hırçın dalgalarının yamaçları nasıl dövdüğüne bir müddet baktı ve ardından yere oturup matarasını yudumlayarak kuzey denizini seyre daldı. Dalgalar, gemiler... Aodh kesinlikle hala büyük bir korkuya sahipti bu konuda. Moire ve Aloin ile tek bir kez olsun dahi açılmamıştı okyanusa. Çok çok nadiren McLeod adasına gittiklerinde ise Aodh asla kamaraya inmez güvertenin bir köşesine siner oturur pek yerinden de kalkmazdı. Bir bey olarak korkunç bir zayıflıktı bu Lakin Aodh şu karanlık suların dibinden o gece kaç kişi çıkartmıştı hatırlamıyordu... Matarayı kafasına dikip kardeşinin ölü bedenini sırtlayıp annesinin önüne serdiği o an aklına geldiğinde kafasını sallayıp bakışlarını kucağına indirerek başka birşey ile oyalanmaya karar verdi ve çok düşünmeden de buldu. O günün ardından hızlı düşünüp hızlı yaşamayı öğrenmişti. Hayatta kaybedecek tek bir değersiz an olmadığını ve sevdiklerine sıkı sıkı tutunması gerektiğini çok iyi biliyordu. Bel çantasının içinden küçük defterini ve ufak kömürünü çıkarıp kaması ile ucunu sivrilttikten sonra Giollada olan biten değişikliklerin yeni bir haritasını çizmeye koyuldu. Şayet anlaşamazlarsa -ki Aodh hiç anlaşma taraftarı değildi- lazım olacaktı. İşi bittiğinde ise kaş çatarak yeni temiz bir sayfaya gelininde dilediği özellikleri yazdı. Kesinlikle bir kontrol listesi olmak zorundaydı öyle dolduruşa gelmeyecekti genç adam...

Ena yanında Oliver ve diğerleri olmadığından yamaç oyuğuna girmek ile kendini tehlikeye attığının bilincindeydi lakin bugün uzlaşma için gelecek olan misafirleri kadar büyük bir tedirginlik vermemişti ona üstelik bir parça adrenalin bedenini diriltmiş yaşayacaklarına hazırlamıştı onu. Yukarı çıkarken düşürdüğü kılıcına kaş çatarak bakıp başı aşağıda ipi eline dolayıp son bir metreyi tırmandıktan sonra elini yukarı atıp kendini çekerek karından üstünü tepeye dayadı ve yağını atıp kendini ittirerek yüzü koyun olduğu yere uzanıp yanaklarında biriktirdiği havayı üfleyerek güldü. bir müddet soluklandıktan sonra ellerinden destek alarak başını kaldırdığında önünde duran birçift deri çizme ve kalın bacakları gördüğünde panikle ayaklandı ve karşısındakinin babası değilde iri yarı bir yabancı olduğunun farkına vardığında geri adımlayıp dengesini kaybetti. Şimdi düşecekti. Yabancı kolundan tutup onu kendisine çektiğinde ise bir müddet yaşadığı şokla soluklandı ve elbet şu an düşmekten daha tehlikeli bir durumda olduğunu fark ettiğinde adamın kınında duran kılıcı aniden çekim ona doğrulttu.

Aodh duyduğu mırıltılar ile yorgunluktan kapanan gözlerini açmış çok az ilerisinde bir elin yamaç başına tutunduğunu ardından da oğlanın kendini yukarı çektiğini gördüğünde ayaklanıp yardım etmek üzere hareket etmişti ki o henüz vardığında uçurumdan sallanarak ne halt yediğini bilmediği velet önüne kendini atıvermişti. Aodh ellerini beline dayayıp yerde öylece yatan çelimsiz oğlana kaş çattı iyi bir azar işitmeye ihtiyacı vardı şüphesiz... Ayaklandığında ve kalkıp yüzüne baktığında genç adam alnını kırıştırıp yüzünde tüy bitmemiş çocuğa ne işi olacağını soracakken onu görüp korkmuş ve geri adımlayıp dengesini kaybedivermişti. Genç adam hızla kolundan tutmasaydı aşağı düşüp kaç parçaya bölünecekti tanrı bilirdi. Kendi kendine homurdanırken korku ile soluklanan velet aniden belindeki kılıcı sıyırıp ona doğrulttuğunda bu kez kaş çattı ve kılıcını refleks olarak tutup çekerek yabancıyı koltuğu altına sıkıştırdı. 

ADAM AKILLIWhere stories live. Discover now