Mutluluk

254 48 12
                                    

3 gün sonra

Connor masa başındaki yerinde gerinerek otururken piposunu tüttürmekteydi. Vakitlice lakin kendi arzusuyla yataktan kalkabilmek büyük nimetti üstelik artık karısı da yatağını ısıtıyor son yıllara nazaran daha memnun geliyordu yanına. Adam ağzındaki pipoyu çekip kahvaltı servisi ile ilgilenen uşaklara ve onlara talimatlar veren karısına bakıp gülümsedi. Fiona durup kendisine aynı sevecenlik ile karşılık verdiğinde ise dirseklerini sandalye kenarlığına dayayarak yerinde kayıp belki de yıllar sonra çoğunu tıraşladığı sakalını sıvazlayarak gerindi. Onu da boşlamıştı Connor. Mori onlar ile kaldığından karısının yanına yaklaşmaya sevgi göstermeye ar etmiş Fiona yıllar geçtikçe sevecen naif tutumunu bir kenara bırakıp sert, kaba bir kadına dönüşüvermişti. Aodh'u saymıyordu bile... Yarı yaşına kadar kalenin gözbebeği babasının ve onun ilk göz ağrısı olarak büyüyen evladı bir anda kimsesiz kalmıştı. Söz dinlemez asi bir evlat olduysa da ondan çok daha metanetli ve umursamaz davranmıştı. Connor biliyordu ki Aodh Moire ve Aloinin sorumluluğunu onun kadar yüklenmişti. Kendini çekmiş çoğu zaman aylaklık edip kalenin yolunu dahi unutmuştu. Connorda onu unutmuş, içine düştüğü kaosu bedeni kaldıramamış ve sonunda viski ve piponun gerisine saklanan soğuk çekilmez bir adam olmuştu. Yeniden bir araya gelmeleri bir mucizeydi ve adam da ikinci hayatını iyi değerlendirmeye karar vermiş yıllar geçtikçe toparlanmıştı. Şimdi evlatlarının hepsi kocaman olmuştu. Aodh onu her türlü boşlamasına rağmen dimdik ayağa kalkıp klanlarına hak ettiğini geri kazandırmıştı. babasından alışık olduğu ayakçılık ise Connoru kendine getirmişti. Şu sıralar oğlundaki mutluluğu izliyor her geçen gün daha da keyifleniyordu. Gerçek bir lanetmiydi yoksa sonsuza dek onları sarmalayan kaderleri miydi bilmese de kabul etmişti. Aodh'un gözleri içindeki memnuniyet Connorun üzerindeki karabulutları çekip almıştı.  "Geleceklerinden emin misin hayatım? Dün sabah olduğu gibi aç aç bekleyecek miyiz yoksa" 

"Eminim... Dışarıdalar Connor"

"Ne farkeder? Dün uşaklar yok olan battaniyelerin güvercin kulesinden çıktığını haber ettiler... Bu gün kara kızın kümesinde de bir tane bulursak şaşırmayacağım" 

Fiona kıkırdadı. "Ne ayıp... Bırak çocukların peşlerini!" 

"İçten içe hep bu günü beklemişim sanki..." Connor omuz silkti. 

"Bende bu suratı..." Fiona kocasının yakışıklı yüzüne bakıp iç geçirdi. 

"Bizde çıkalım mı şu kuleye Finn? Belki keramet vardır..." Connor karısına kaş göz işareti yaptı. 

" Daha merdivenleri sonuna getirmeden bayılırsın Connor... Sen önce kendi odana çıkarken daha az oflayıp puflamaya çalış. Yüzün eskisi gibi olabilir lakin göbeğin iki adım önünde..."

"Sen kıçına bak kadın... Sandalyeden sarkanlarına tabura desteği yaptıracağım! Hem bu dede göbeği!" Connor güldü.  Karısı önündekileri fırlatmaya başladığında ise kollarını yüzüne siper etti. 

"Ne oluyor burada!" Aodh babasına çatal bıçak fırlatan annesine kaş çatıp karısının gözlerini örttü. "Sen bakma güzelim bu kadın kötü örnek oluyor"

"Geldiler dur kadın!" Connor doğrulup ikiliye gülümsedi. "İyi keşfettiniz mi bari?"

Ena dudaklarını birbirine sürtüp saçının önünü geri ittirdi ve kocasını saçına takılan yaprağı hızla aldı. "Aodh bana şahin tepesini gösterdi"

"Hı..." Connor kafa salladı. "Şahin varmıymış bari?" 

"Bir yuva vardı." Aodh dudağını sallandırdı. 

"Finn tatlım askerlere söylede gidip battaniyeleri toplasınlar... Ya da kalsın biz alırız..." 

Ena gülüşen ikiliye bir müddet gözlerini kırpıştırarak baktıktan sonra sandalyedeki yerini alıp etrafa bakındı. "Çok acıktım"

ADAM AKILLIWhere stories live. Discover now