Ömrüm elverdiğince...

261 52 29
                                    

2 Gün sonra

Aodh Giolla vadisine gidebilmek için önceki gün epeyce iş halletmek durumunda kalmıştı. Giollayagidrceklerini duyan anne ve babası elbet derhal kaleden çıkma kararı almışlardı Fergusona gidrcrklerdi çünkü kış badtırmafan Louis İngilteteye dönecekti Lord Harrisonda kışın pek iş olmadığından Londraya gidecekti. Herkes bahara dek dağılacaktı. Bu yıl küçük yeğenleri işi bozuyordu çünkü onlarla seyahat etmek oldukça zordu. Genç adam kendi kendine tebessüm ederken dönüş için sabırsızlandığını hissetti. Birlikte güzel bir iki gün geçirip tüm kışın enerjisini toplama niyetindeydi. Üstelik karısı da ailenin içine ilk defa girmiş olacaktı. Aodh bir an duraksayıp kaş çattı. Ena da kız kardeşi gibi mi düşünecekti. Bu konu Aodh için haddinden fazla mühimdi. Hepsi onun kardeşiydi ve karısından beklentisi kesinlikle kardeşlerine saygı duyması yönünde olurdu. Kaleye vardığında kapı önünde iki araba hazır edilmişti. Yağmur yağmadığı müddetçe Aodh atı üzerinde seyahat etmeyi severdi lakin henüz yoldan geldiği için Ena ile bir müddet arabaya sıkışabileceğini varsaydı. Yokluğunda neler yaptığınıbda bilmek istiyordu ve kesinlikle dün gece handa konaklarken Aodh kadının yokluğunu ilikletine kadar hissetmişti. Kafadını koyacak yet bulamamıştı kendine kadın isteyecek hali de yoktu ya genç afam neredeyse gidip hancının omzunda uyumak istemişti. Aodh özel bazı ihtiyaçları da olduğu kısmı aklına getirdiğinde dilini şaklattı. Oynaşmayı pek severdi bir zamanlar... Şimdi o istek nereye kaybolmuştu bir fikri yoktu. Pekala bir karısı vardı. Dileği için zahmete girmesine de yol katetmesine de luzum yoktu lakin kadın hem ufak tefekti hemde tek bir cilveli halini görmemişti. Birde o kapıları açma mevzuu vardı ki Aodh kendisinden korkan titreyen taze bir bedeni hırpalayabileceğini düşünmüyordu. Ena onu parçalara ayırırdı. Güzel ve sevdiği bir olayın savaş haline dönüşecek olması onu epey bi isteksiz kılmıştı ki Aodh görüntüye de önem veriyordu... Yanaklarını üfleyerek attan inip pelerini boynunda pantolonuyla merdivenlerden kendisine doğru gelen kadına sevecen bir gülümseme gönderdi. Bu küçük sevimli oğlan kılıklının gözünde bir şekilde kadına dönüşmesi gerekmekteydi. Ena karşısına dikilip ona parlak sarı gözlerini diktiğinde omuzlarından tutup yüzüne eğildi. "Görüşmeyeli epey oldu"

"Beni özledin mi ? " Ena yanaklarını kemirip çekeleyecek saç aradığından pelerini içine soktuğu peruğun saçlarını çıkarıp tek omzundan sallandırdı ve oynamaya koyuldu.

"Özledim" Aodh kendi kendine kafa salladı. Ardından karısını koltuğu altına sıkıştırıp arabaya yöneldi. Genç adam arabanın kapısını açıp elini uzattığında Ena muzip bir sırıtışla tutarak içeri girdi o da peşindrn atlayıp kapıyı kapattı.

"Şuna bak... Evlendi evleneli hiç yüz vermiyor... " Connor oğluna kaş çattı.

"Ne yapsın senin yüzünü Connor! Buncavakit yüz mü buldu ki verecek... Bırak oğlum keyifli... Güzel gelinimle iyi anlaşıyorlar daha ne istiyorsun"

"Anlaşsın başka da birşey istemiyorum" Connor homurdanarak karısını arabaya bindirdikten sonra kendiside atına yöneldi. Aodh un atını arabaya bağlattıktan sonra kendi kendine gülümsedi adam. Aodhun o kadar tepinmesine karşın karısına bakarken gözlerinin içinin güldüğünü görebiliyordu. Eh artık onun içinde bok kokma vakti yakındı...

"Güzel vakit geçirdin mi? " Aodh üzerindeki kemeri çözüp kılıçları karşı koltuğa attıktan sonra Enanın da babaannesinin kılıcını özenle kendininkilerin yanına koyuşunu izledi. " Eh onun yeri de kendi kocasının yanı... "

"Kim? " Ena adamın kılıçları çenesi ile göstermesi ile kadının uzanıp dedesinin kılıcını eline alışını izledi. Bu Liamh McAodhanın kılıcı mı? "

"Evet güzelim pek kıymetlidir" Aodh kadının kılıcı evirip çevirişini izledikten sonra tuttuğu kısındaki deriyi hafifçe kaydırışını izlerken kaş çattı.

ADAM AKILLIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin