"Sakar." Diye tıslayan sesi duyduğunda gözleri dolmaya başlamıştı sanki. Bu onun suçu değildi! Sadece bir kazaydı...

"İlk günden batırdı ortalığı şuna bak." Diyerek konuşmaya devam eden kadın nefret küsüyordu sanki. Züleyha hanım sertçe baktı merdivenlerden inip masaya doğru gelen gelinine.

"Ana, bu pasaklıya da mı aldınız şimdi Çağana ağabeye? Yani cidden cidden bu sümüklü ile mi evlenecek."

Sus dercesine işaret eden annesini aldırış etmeyen kadın masada yerini almak için annesinin yanındaki sandalyeyi çekti. Dişlerini sıkan Asel, son duyduğu 'sümüklü' lafıyla yerinde duramayıp azda olsa mutlu indiği merdiveni ağlayarak koşarak çıkmıştı. Koşarken çarptığı kişiyi umursamadan kendini odasına kapattı.

Sadece ağlamak istiyordu, nefes alamayıp hıçkırıklar ile boğulana kadar ağlamak istiyordu! Nefret ediyordu hepsinden aile bildiklerinden, ailesi olduğunu ima edenlerden. Tiksinti hissediyordu!

Merdivenden inen genç adam omuzuna çarpıp koşan kumral kızı fark ettiğinde afallayarak indiği merdivenden yemek masasına gitti hızlı adımlarla. Kızı ilk kez görüyordu.

"Ana buda kimdi?"

Derin bir nefes alan Züleyha hanım, artık dayanamayıp başını ovuşturdu.

"Yeni gelindir Kandemir."

"Yeni gelin?"

"Çağan ağabey'in evleneceği kız vardır ya? He odur işte." Dedi Gülşen. "Hani Asmin'i gebe bırakan Vedat, onun kardeşidir." İçten içe mutluluk duyuyordu ama bu yeni gelini sevmemişti ve asla da sevmeyecekti."

"O pisliğin kardeşi bizim evimizde ne geziyor anney?!"

Ahmet ağa oğluna baktığında ayağa kalktı. Sandalyesini arkaya doğru itti hafifçe "Bu evde de ağız tadıyla yemek yenilmiyor, herkes kendini ağa bellemiş." Ağzını sildiği mendilli masaya attı. Öfkeli bir şekilde baktı oğluna ve gelinine. Başını sallayıp sokranmaya devam ederek ceketini aldı. "Size afiyet ola ben şirkete geçiyorum. Çağan bey ne yapıyormuş bakalım görelim."

Ağlayarak odasına koşan Asel tekrar kapanmıştı oda denilen hücreye. Ferah olan oda bir anda kararmıştı, onun duyduğu kin ve nefret yüreğine saplanmıştı. Bu olanları asla unutmayacaktı! Gözyaşları ile ıslanmış olan yastıklarını ters çevirdi, kırılgan bedenini itti yatak örtüsünün altına.

Hırsla sildi gözyaşlarını. Ölümlerden ölüm beğendirecekti elbette hepsine....

Başı çatlıyordu resmen, sanki midesine defalarca yumruk yemiş gibiydi

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

Başı çatlıyordu resmen, sanki midesine defalarca yumruk yemiş gibiydi. Hissettiği ağrı sırtından boynuna yükseliyordu.

Nerede olduğunu tam kavrayamamıştı. Dirseklerinin üzerine kalkarak doğruldu. Meraklı bakışlarla etrafına bakındı.

Burası da neresiydi?

Bedenini örten bez parçasını yere fırladığında yarı çıplak olduğunu fark etmişti. 'Neler oluyor lan' diye mırıldandı.

Sinirle vücudunu bir hamleyle kaldırdı yataktan. Yerde bulunan pantolonunu aldığı gibi altına geçirdi, fermuarını çekti ve düğmelerini ilikledi. Yatağın ayak ucunda bulunan gömleğini üzerine geçirmekle yetindi.

En nefret ettiği şey şu an hiç bir şey hatırlamıyor olmasıydı.

"Uyandın mı aşkım?" Diye çemkirdi genç bir kadın. Duyduğu sesle ister istemez başını kaldırıp bakışlarını sesin ait olduğunu düşündüğü kadına odakladı. Gecelikler içinde kapı kenarına yaslanmış ona bakıyordu. Cevap vermeye bile tenezzül etmeden yatağın yanında bulunan beyaz komodinin üzerinden cep telefonunu aldı. Tahminen araba anahtarları ve parası cebindeydi.

Arkasını dönmesiyle koluna yapışan kadını itmesi bir olmuştu. "Ne yapıyorsun lan sen?!" Diye kükredi sertçe ittiği kadına.

Neye uğradığını anlamayan kızıl saçlı kadın, "Neden sinirlisin ki aşkım?" Demişti titrek bir sesle.

"Dün gece ne oldu." Dişlerini sıktı öfkeyle.

"Seviştik Çağan, hemde deliler gibi!"



AselWhere stories live. Discover now