41.bölüm

1.5K 45 24
                                    




&


Yüzümdeki gülümsemeyle yavaşça çiçek bahçesine yürüdüm. Elime aldığım kırmızı gülü burnuma götürüp  kokusunu içime çektim.
En sevdiğim yer.
En huzurlu olduğum yer.
En mutlu olduğum yer.
Etrafım renk renk çiçeklerle dolu. Hayatım bu kadar kötü olmuşken, en saf en temiz, en masum yerdeydim...

Hiç el değmemiş çiçeklerin arasında dolaşmak ruhuma, benliğime iyi geliyordu.
Onların arasında gezerken, bedenimin burayı kirletmesinden korkuyordum.
O kadar masumdu ki...
O kadar saftı ki...
El değdirmeye korkuyordum.
Onlara zarar vermeden dolaşmaya başladım, çiçek bahçesinin etrafında.
Zaten dayanamayıp bir tane gül koparmıştım...
Umarım çiçekler bana kızmadı.

Işıl ışıl parlayan gökyüzüne kaldırdım kafamı. Güneş bugün benimleydi, o da bugün çok mutlu görünüyordu. O da bugün bütün kötülüklerden arınmış gibi, mutlu ve huzurluydu.

Elime aldığım kırmızı gül'ün dikeni parmağıma batınca elimdeki gülü sinirle yere fırlattım.
İşte bana kızmışlardı! Bu yüzden el değmemiş gül herkes gibi o da canımı acıtmıştı!
Parmağımın kanamasına neden olmuştu!

Giydiğim bembeyaz elbiseye parmağımdan akan kan damlamıştı. Ama bu kan siyahtı! Kırmızı değildi! Korkuyla üstüme damlayan siyah kanı silmeye başladım.
Ama... Ama gitmedi, daha çok bulaştı. Bütün elbisem siyah kanla kaplanmıştı! Çığlık atarak koşmaya başladım.

Renk renk çiçek bahçesi bir anda karanlığa büründü. Renkler soldu, hayat ışığı söndü, gökyüzü karardı...

Şimdi her yer kasvetliydi, boğucuydu, korkutucuydu...

Ben çok korkuyordum...

Bu karanlıktan kimse beni kurtaramayacaktı sanki...

Sevdiğim adam neredeydi?

Neden beni bu karanlığa hapsedip gitmişti?

Gözlerimden akan yaşlarla daha hızlı koşmaya başladım... Koştum, durmadan koştum.
Nefesim kesilene kadar koştum.

Etraf zifiri karanlıktı, etrafta ürkütücü sesler vardı.

Etrafımdaki siyaha dönmüş çiçekler bir anda yok oldu, etraf bomboş oldu. Hiç anlamadığım bir anda kendimi uçurumun kenarında buldum. Ben nasıl buraya gelmiştim.  

Soluk soluğa kalmış bedenimi sakinleştirmeye çalışırken, etrafıma bakındım ve... ve tam karşım da onu gördüm. O da uçurumun kenarında duruyordu.

Bu sevdiğim adamdı, uğrunda canımı feda edeceğim adamdı...

Gözlerindeki hayat ışığı sönmüştü. Cansız, bitkin ve solgun duruyordu. Gözlerinde sadece boş bakışlar vardı.

Peki bizim burada ne işimiz vardı, neden o bu kadar mutsuz görünüyordu?

O çok mutsuzdu! O çok acı çekiyordu! O yaptıklarının cezasını çekiyormuş gibiydi.

Acı aşk Where stories live. Discover now