51.bölüm

1.6K 50 22
                                    










&


Nefes alamaz hâle gelmiştim. Beynim uyuşmuştu resmen. Hiçbir şey düşünemiyordum. Hissettiğim tek şey feci hâlde dönen başımdı.

O, gece yaşadığım bütün duygular yine gün yüzüne çıkmıştı. Bütün gerçekler bir tokat gibi acımadan yüzüme çarpıyordu. Buna hazır mıydım ben? Onu yeniden görmeye... O, gerçekle yeniden yüzleşmeye hazır mıydım? Değildim! Hiçbir zaman da hazır olamayacaktım fakat bir yanım ise onu göreceği için heyecan içindeydi. Onu görecektim... Karnımın içinde uçuşan kelebeklere engel olamıyordum.

Ne kadar acı da çeksem, onu çok özlemiştim... Sevdiğim adamın bana aşkla bakan kahve dünyalarını özlemiştim... Beni sarıp sarmalamasını, saçlarımı öpmesini... Kısaca onun her şeyini özlemiştim.
Onu gördüğüm an bayılmaktan korkuyordum. Heyecan ve stres yüzünden şimdiden elim ayağım birbirine dolanmıştı. Aslında heyecandan çok onu göreceğim için, yaşayacağım acıdan ve vereceğim tepkiden korkuyordum... Hâlâ ona öfkeliydim. İçimdeki öfke sevgi mi bastırmaya yetiyordu. Nedeni ise; tam kalbimden yara almış olmam... Ben çok yara almıştım. Bu kadar uzatmam saçmaydı fakat hazmedemiyordum. Çünkü ben o kadını tanıyordum... Çünkü ben o kadının sözlerini unutamıyordum... Geçmişlerine ise ortak olmam beni daha çok yaralıyordu.

Aşklarını resmen gözlerimin önünde yaşadılar... Bu çok ağırdı... Özellikle o gece Ebru'nun, Emre'ye söylediği sözleri bir saniye olsun unutamıyordum. Ne kadar da acımasızdı sözleri... Artık dile bile dökmek istemiyordum.
Benim hiç görmediğim veya hiç tanımadığım bir kadınla böyle bir gece geçirseydi... Belki bu kadar çok acımazdı canım. Birkaç gün surat asar, konuşmazdım... Tamam, kabul ediyorum; canım yine çok acırdı ama şimdi ki kadar acı çekmezdim veya evi mi terk etmezdim. Bu farklı bir durumdu... Çok farklı hem de. O, kadın resmen gözlerimin içine baka baka imalar da bulunmuştu. Bazen düşünüyorum da, Ebru gerçekten Emre'nin o hareketlerini hak ediyordu! Çok arsız bir kadındı. Belki de Emre çok haklıydı. Ben o kadını hiç ama hiç tanıyamamışım ve eminim ki; o kadın bizim peşimizi asla bırakmayacak...

Düşüncelerimden zar zor sıyrıldım. Kendime gelmem lazımdı. Elimi yüzümü yıkarsam belki bir nebze olsun kendime gelebilirdim. Göz yaşlarımı sildim ve hâlâ karşımda duran adama baktım. Hâlâ hangi yüzle burada durabiliyordu, bu adam?

Git dememe rağmen! Karşıma bir daha çıkma dememe rağmen! Hâlâ karşıma çıkıyordu. Onun yüzünden bunlar başıma gelmişti. Emre bu olanları duysa kim bilir ne kadar çok öfkelenirdi. Hatta sinir krizi bile geçirebilirdi. Ona nasıl anlatacağım hiç bilmiyorum ama başıma gelenleri öğrenmesi lazımdı. O, benim kocamdı, bu olayı ondan saklayamazdım. Sadece şu uyuz adamın, bir insan vurduğu kısmı atlayıp, o şekilde anlatacaktım. Emre bunu duyarsa bir saniye durmaz polise giderdi. Bu adamla daha fazla yüz göz olmak istemiyordum.

"Hepsi senin yüzünden oldu! Ne diye benim telefonumu açıyorsun ki, sen? Benim onu görecek gücüm bile yok! Ama senin yüzünden ona burada olduğumu söylemek zorunda kaldım! Hâlâ ne diye dikiliyorsun karşımda? Gitsene!"
diye öfkeyle bağırdım. Gözlerini gözlerime dikti. Akan göz yaşlarıma acınası ifadesiyle baktı. Bana acıyor muydu? Nefret etmiştim, bu adamdan! Neden karşıma hiç düzgün insan çıkmıyordu? Neden?

"Üzgünüm... Senin telefonun olduğunu bilseydim asla açmazdım."
Hâlâ aynı şeyleri söyleyip duruyordu. Sinirlerim tavan yaparken, sakin kalmaya çalıştım. "Bu kadar iyilik timsali olma, çünkü çok yapmacık duruyorsun! Telefonu açmadan önce benim telefonum olduğu hiç mi aklına gelmedi? Ya da telefonun benim olduğunu bile bile açtın!"
Yeşil gözleri kısıldı ve başını hafiften iki yana salladı. "Bana karşı bu kadar ön yargılı olma... Ben yalan söylemem. Ne dediysem o..."
Gözlerimi devirip, kafamı eğdim. Önüme düşen saçlarımı iki elimle arkaya attım. Midem çok kötü bulanıyordu. Lavaboya geçsem iyi olurdu. Yerimden yavaşça kalktım ama başım dönünce sendeledim ve dönen başımı iki elimle tuttum.

Acı aşk Där berättelser lever. Upptäck nu