82.bölüm

874 33 11
                                    

&

Gözlerimi karnımın guruldamasıyla açtım. Açlıktan artık karnım ağrımaya başlamıştı. Yatakta dönerken başım sert bir göğse çarpınca irkildim. Emre hâlâ burada mıydı? Üzerime attığı kolunu ittim ve yatakta sıçrayarak doğruldum. Yanı başımda mışıl mışıl uyuyan Emre'ye baktım. Uykum da ona arkamı döndüğüm için gözlerimi açar açmaz onu görmemiştim.

Kolunun altında yatmıştım ve bana sarılabilmek için o da benden tarafa dönmüştü. Neden gitmemişti? Etrafa bakınca neden gitmediğini anladım. Daha sabah olmamıştı. Hâlâ zifiri karanlıktı ve sanırım sabah olmasına daha birkaç saat vardı. Komodinin üzerindeki telefonumu alıp saate baktım. 03:05 olmuştu. Tahmin ettiğim gibi sabaha daha çok vardı. Çok fazla acıktığım için uyanmıştım.

Şu an karnım fena hâlde gurulduyordu ve canım bu saatte köfte ekmek istiyordu. Deli miydim ben? İnsanın canı bu saatte köfte ekmek çeker miydi? Ama şu anda köfte ekmek gözlerimin önünden geçiyordu. Şu anda bol domates soslu köfte olsa rahatlıkla iki tane yerdim.

Eğer ben o köfte ekmeği yemezsem asla uyuyamazdım. Canım başka bir şey de yemek istemiyordu. Sanki onu yemezsem ölecekmiş gibi hissediyordum. Hayatımda ilk kez canım bu saatte böyle bir şey istemişti ve ben buna daha fazla dayanamayacağım sanırım. Karnımın gurultusu dışarıdan bile duyuluyordu. O kadar ki durum vahimdi. Bu saatte tek başıma dışarı çıkamayacağıma göre Emre'yi uyandırsam iyi olurdu.

Çıplak omzunu hafifçe dürtüp: "Emre?" diye yavaşça seslendim. Yerinden bir milim dahi oynamayınca bir kez daha: "Emre uyan," dedim. Ağzından tatsız mırıltılar çıkarıp düz yattı. Onu öpsem iyi olacaktı. Yoksa diğer türlü asla uyandıramazdım. Nemli saçlarımı tek elimle tutup yüzüne eğildim ve dudaklarına sert bir öpücük bıraktım. Yine bir şey olmayınca dudaklarından öpmeye başladım. Birkaç saniye sonra Emre irkilerek gözlerini açınca, ben de yavaşça geri çekildim. Bana şaşkınlıkla bakıyordu. Parmaklarını dudaklarına bastırıp gülümsedi.

"Uzun zamandır beni öperek uyandırmamıştın..." dedi çatallaşmış ses tonuyla.

Ben ne derdindeyim, bu adam ne derdinde. Gözlerimi devirip tekrardan omzunu dürttüm. Şu anda bambaşka bir problemim vardı benim. Oynaşmayı bile düşünemezdim şu anda. "Off! Kalk artık!"
deyince yatakta doğrulup sırtını yatağın başlığına dayadı ve gözlerini ovaladıktan sonra kolunu belime dolayıp beni göğsüne çekti. "Sabırsızlanma, kalktım işte..."
dedi, eğlenir bir tonda. Evet, Emre'nin derdi başkaydı ama onu hüsrana uğratacaktım. Yanaklarımdan ve dudaklarımdan öpmeye başlayınca geri çekildim. Emre kaşlarını çatarak yüzüme baktı.

"Hem beni öperek uyandırıyorsun, hem de kaçıyorsun," dedi sinirli bir tonda.

"Seni uyandırmak için öptüm..." deyince daha çok çatıldı kaşları.

"Ha, sadece uyandırmak için öptün beni?" dedi, keyifli ses tonuyla. Siniri saniyeler içinde geçmişti. "Evet, canım bir şey istiyor çünkü."
diye mırıldanınca seslice güldü ve boynumu öptü. "Ne tesadüf... Benim de. Direkt işe koyulabilirdin, beni uyandırmana bile gerek yoktu... Benim güzelimin canı beni istediyse..."

"Off sus artık Emre!" diye bağırarak sözünü kestim. Bu adamın başka düşüncesi yok muydu? Emre ben bağırınca biraz bozulmuş bir tavırla yüzüme baktı. Aslında böyle bir tepki vermesi gayet normaldi. Onu öperek uyandırmıştım ve canımın bir şey istediğini söylediğim için, aklı hâliyle başka yere kaymıştı. Onun yerinde kim olsa bunu anlardı zaten. Ben kendimi açıklayamamıştım. "Bakma öyle..."
dedim ve o konuşmadan devam ettim: "Afedersin biraz fazla çıkıştım... Neyse, konuya gireyim en iyisi. Benim canım bir şey istiyor ama üzgünüm ki bu sefer seni değil... Canım köfte ekmek istiyor."
deyince Emre'ye kal geldi. "Köfte ekmek derken? Canın beni değil, köfte ekmeği mi istiyor? Canın beni nasıl istemez? Olacak şey mi bu? Darıldım sana!"
Ay şimdi Emre'nin tribini çekemeyecektim. Ciddi ciddi onu değil de köfte ekmeği istiyorum diye bozulmuştu. "Emre trip atma bana şimdi. Gerçekten şu an çok açım ve canım deli gibi köfte ekmek istiyor. Lütfen köfte ekmek yemeğe götür beni..."
Artık nasıl bir açlıkla söylediysem Emre'nin gözleri merhametle dolmuştu. Bana dargınlığı siniri gibi saniyeler içinde gitmişti. O merhamet dolu bakışlarını gözlerime çevirince gülümsedim. "Sen çok mu acıktın?"
diye sorunca, başımı evet anlamında salladım. "Hem de canın köfte ekmek istiyor?"
diye devam edince ofladım ve yeniden başımı evet anlamında salladım.

Acı aşk Onde as histórias ganham vida. Descobre agora