BÖLÜM 65

1.7K 143 74
                                    

'Her nefret ediyorum dediğinde gözlerinin önüne gelen gülüşü ile gözleri doluyordu. Aslında seviyordu ama sevgisini nefret sanıyordu.'

ULAŞ ÇAKIRCI

Bir elimde kolye diğer elimde telefon ile odamda oturuyordum. Beni bıraktığı için ona öylesine öfke doluydum ki elimden gelse kalbini paramparça etmek istiyordum. Ama onu bir buçuk senenin sonunda görmek beni öylesine etkilemişti ki gidip sarılmayı çok istemiştim. Bana yaptığı onca eziyet ve onca terk edişlerine rağmen yine gözlerine baktığımda yüreğime yenilmiştim.

Telefonu masamın üstüne indirip elimdeki kolyenin kelebeğini okşamaya başladım. Pusat Karahan uyanıyordu ve onu hatırlamayacaktı. Haberim olmadan hayatını alt üst ettiğini biliyordum ama düzeltmek için dizlerine kadar kapanmıştım. Yine bırakmış yine terk edip beni yanlız başıma bırakmıştı.

"Bade git." dedim ve elimdeki alkol şişesini yeniden tepeme diktim. Sırtım duvarda merdivenlerin başında gözlerim kapıya bakarken karşıma oturmuş ve elimi tutmuştu.

"Seni burada asla bırakmam Ulaş. Şu haline bak dağılmışsın."

Alayla gülerek yüzüne baktım. Hangi yüzle bana destek olmaya çalışıyordu? Ben onun yüzünden sevdiğim kadının babasının katili baskısına sürüklenmiştim.

"Bunu bana her şeyin sebebi olan kadın mı söylüyor?"

Elini usulca elimin üstünden çekip önüne döndü. Sanki hatasından pişmanmıl gibi bir de karşımda rol yapıyordu.

"Eğer ki bilseydim bunu asla yapmazdım Ulaş."

"Bilseydim mi? Neyi bileceksin Bade? Bilseydin o adamla yatmaz başkasıyla mı yatardın?"

"Ben öyle demek-"

Elimdeki şişeyi yere fırtlatıp paramparça etmiştim. Bir anda patlayan öfkemi engellemek için hiç bir şey yapmamış ve kollarını tutarak onu ayağa kaldırmıştım.

"Hepsi senin yüzünden oldu! Ben senin yüzünden bu haldeyim! Yüreğimin ne kadar acıdığını bilmiyorsun! Bak!" diyerek kapıyı işaret ettim.

"Aylardır bu kapının önünde onu bekliyorum! Senin yüzünden ben bittim lan bittim!"

Öfkemi alamayıp onu yere itmiş ardından süs masasının üstündeki küçük heykeli alıp hemen yanına fırlatmıştım.

"Abimin evladının annesi olmasaydın çoktan ölmüştün sen! Dua et Selim annesiz kalsın istemiyorum! Yoksa kafana sıkardım!"

Öfkem bedenimi öylesine ele geçirmişti ki elime ne geçerse fırlatıyordum. Emel olmadan hayatıma yeniden nasıl başlayacağımı bilmiyordum. Onun kokusu olmadan, gülüşü olmadan, sesi olmadan günüm nasıl aydınlacaktı şimdi benim? Nasıl...

Eski günlerimi hatırladıkça daha çok öfkeleniyordum. Onun yüzünden ben binlerce parçaya bölünmüştüm. Tek bir seferde toparlanamayacak parçalara ayrılmıştım.

Elimdeki kolyeyi masamın üzerine bırakıp telefonun ekranını açtım. Hala benim hediye ettiğim telefonu kullanması ve arabadaki konuşmamızdan sonra nefretimin alevi ona yenilmeye başlamıştı. Ama asla izin vermeyecektim onunla yeniden olmaktansa ölmeyi tercih ederdim. Ruhumu o öldürmüştü bende bedenimi öldürürdüm.

Elim galerisine gitmişti. Uygulama açılır açılmaz onun resimleri önüme çıkmıştı. Rastgele birini açmıştım, ben onun yokluğunda nefes alamazken o tatillerde bir ton resimler çekinmişe benziyordu. Üstündeki siyah bikinin üstünde küçük küçük papatya desenleri vardı.

PANZEHİRWhere stories live. Discover now