17 BÖLÜM

3.9K 157 2
                                    

'Tanımaktır anlamanın ilk şartı. Sevmek anlamaktan sonra gelir.'

Nazan Bekiroğlu

Elimdeki telefona bakıyor istemsizce gülümsüyordum. O kadar olayın arasında yüzümü güldürmüştü. Daha fazla beklemeyi bırakıp sim kartımı taktım.

Telefon açılırken bakışlarımı odamda gezdirdim. Annemle neredeyse iki gündür konuşmuyordum. Umarım Eser bir şeyler söylemiş ve içi rahatlatmıştır.

Telefonum açılır açılmaz çalmaya başladığında gözlerimi açarak arayan kişiye baktım. Annem sanki hissetmiş gibi beni arıyordu.

"Efendim annecim?"

"Kızım iki gündür sana ulaşamıyorum. Neden telefonun kapalı?"

Elimi anlıma koyup gözlerimi kapattım. Anneme ve babama yalan söylemekten nefret ediyordum.

"İşe başladığımdan beri başımu kaldırmaya vaktim olmadı. Biraz dinlenmek için eve uğradım kapalı olduğunu yeni fark ettim."

"Bir daha dikkatli ol kızım. Yeterince düştüm bir de senin için endişelenmeyim lütfen."

"Tamam annecim. Söz veriyorum telefonum hep açık olacak. Sen nasılsın?"

Bir an susmuştu. İyiyim demeye dili varmıyor kötüyüm desem aklım onda kalacak diye korkuyordu. Titrek nefeslerini duyarken dudaklarımı birbirine bastırıp ağlamamak için nefesimi tuttum.

"İyi değilsin."

"Nasıl iyi olayım kızım."

"Babamdan br haber yok mu?"

"Aynı... Hiç bir tepki vermiyor sanki ölmüş de farkında değiliz gibi."

Ağlamamak için direnmesi tıpkı benim onun karşısında yaptığım gibi güçlü durmaya çalışması içimi parçalıyordu. Gözlerimin dolduğunu hissettiğimde derin bir nefes aldım.

"Öyle deme anne. Babam uyanacak o çok güçlü bir adam."

"Annecim hemşire geldi ben seni yine arayacağım."

"Tamam..."

Telefon kapanınca elimden pes edercesine yatağa bırakıp gözlerimi kapattım. Güçlü durmaya çalıştıkça acı gerçek uçurum gibi çarpıyor ve beni aşağıya sürüklüyordu.

"Emel müsait misin?"

Eser kapıyı tıklarken kendimi düzeltip dolu gözlerimi sildim.

"Gelebilirsin."

Kapıyı usulca açıp gülümseyerek içeri girdi. Oturduğum yerde kıpraşıp yanıma gelmesini bekledim. Yatağa oturup elimi avuçlarının arasına aldı.

"Nasılsın?"

"Biraz daha iyiyim."

"Dinlenebildin mi?"

"Evet."

"Güzel..."

Konuşmasındaki tuhaflıktan bir şeyler olduğunu anlayıp kaşlarımı çattım. Eğer kötü bir haber verecekse hiç zamanı değildi.

"Bir şey mi oldu Eser?"

"Aslında evet."

"Kötü bir haberse lütfen şimdi değil."

"Hayır hayır."

Yüzümdeki saçlarımı geriye çekip o mavi gözleriyle gülümsedi.

"Aslında iyi bir haber."

PANZEHİRWhere stories live. Discover now