BÖLÜM 25

3.1K 139 7
                                    

'Derin bir umutsuzluktansa, korkunç bir zorlanmayı tercih ederim.'

Thomas Bernhard


Biraz sakinleştiğimde Ulaş yüzümü güldürmek için sürprizler yapmış ve beni her zaman ki gibi mutlu etmişti. Fotoğraflar çekmiş şakalaşmış ve kahkahalarımızı ormana yaymıştık. Onu hakedecek ne yaptığımı bilmiyordum ama hayatımda gördüğüm en iyi adamdı.

Göğsünde yatıyor kalp atışlarına ortak olan su sesiyle birlikte gökyüzünü izliyordum. Parmaklarımı göğsünde gezdirerek aklıma gelen şeyle gülümsedim.

"Biliyor musun? Bugün babama seni anlattım."

Eli belimde durmadan dolanıyordu. Gülümsememe karşılık vererek başımdan öptü.

"Hmm ne anlattın bakalım?"

"Yani bilmem aklıma gelen ilk şeyi söyledim. Senin ne kadar iyi ve beni ne kadar sevdiğini belli ettiğini filan anlattım."

"Peki senin bana karşı ne hissettiğini de anlattın mı?"

Anlatmamıştım yani zaten şu an da benim ona karşı ne hissettiğimi sorguladığı da belliydi. Başımı göğsünden kaldırıp oturur pozisyona geçtim.

"Anlatmadım yani hiç aklıma gelmedi."

Kaşları aniden çatılmıştı. Uzandığı yerden kalkıp karşıma oturdu. Sertçe yutkunarak bir kaç saniyeliğine etrafa bakındı.

"Gerçekten hiç mi bir şey hissetmiyorsun Emel?"

Ellerimi önümde birleştirip oynarken başımı eğdim. Ona karşı ne hissettiğimi bende bilmiyordum. Sevgili olalı henüz bir gün olmuştu. Fakat onunla ilk tanıştığımdan beri kalbim deli gibi atıyordu.

Derin bir nefes alıp karanlığı andıran gözlerine baktım. Bir elimi ritim değiştiren kalbimin üstüne koyup dudaklarımı araladım.

"Seni ilk tanıdığım günden beri bu kalp deli gibi atıyor Ulaş. Nedenini inan bende bilmiyorum fakat sebebi sensen eminim ki sana karşı bir şeyler hissediyorum."

Cevap vermeden elini kalbimdeki elimin üstüne koyup gözlerimin içine derin derin baktı.

"Eğer bu ritmi sadece ben bozabiliyorsam bil ki bana karşı boş değilsindir."

Gülümseyerek başımı salladım. Kalbimdeki elini usulca yanağıma götürüp yüzümü kendi yüzüne doğru yaklaştırdı. İşte kalbim şimdi ağzımda atıyordu. Dudaklarını dudaklarıma bastırdı.

İlkimdi benim, her şeyimin ilki...

Eser'den sonra resimlerimde yer edinen ilk adamdı. Şu an farkında değildim ama belki de kalbime yer edinen ilk adam da olmuştu. Tutkuyla birleşen dudaklarımızı hafif birbirinden uzaklaştırıp alınlarımızı  birbirimize yasladık.

Sıcak nefesi yüzüme vururken gülümseyerek ceketinin iç cebinden telefonunu çıkardı.

"Yarım saate hazırlıklar tamamlanmış olacak. Geç kalmadan gidelim mi?"

"Saat kaç ki?"

"Dört."

Ne ara saat dört olmuştu anlamamıştım. Telaşla oturduğum yerden kalkarak cebimdeki telefonu çıkardım.

"Ben nasıl dikkat etmedim ya."

"Sakin ol güzelim daha vakit var."

Sakinleşerek ona gülümserken telefonumun ekranı açılmıştı. Saate bir kez daha bakmak istediğimde gelen aramalar ve mesajları gördüm.

PANZEHİRWaar verhalen tot leven komen. Ontdek het nu